Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Araplar ve Filistinlilerin seçenekleri neler? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Ülkelerin büyük çoğunluğu ABD’nin tutumunu reddederek uluslararası alandaki meşruiyetlerini ortaya koydu.

Bu nedenle bugün Filistin meselesi Arap ve uluslararası sahnenin ön saflarında yer alıyor. Tüm Araplar, Avrupalı, Asyalı ve Latin Amerika’daki dost ülkeler, Genel Kurul kararlarının ABD politikası karşısında bir anlam ifade etmediğinin bilincindeler.

Filistin davasının Arap destekçilerinin sorusu şu; Filistin yönetimine, Arap ve İslam devletlerine, ABD’nin Kudüs’le ve Filistin’in tamamının Yahudileştirilmesiyle ilgili kararların iptali için sunulan seçenekler ne? Filistinli Arap düşünürlerden Ulusal Konsey Üyesi Dr. Esad Abdurrahman, Filistin’in resmi liderlerini vakit kaybetmeden Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) geri döndüğünü ilan etme ve sürekliliğini vurgulayan mücadele çizgisinde ilerleme çağrısında bulundu. Ayrıca örgüt ile hükümet arasındaki bağın çözüldüğünü açıklayarak uluslararası toplumu davanın adil olduğuna iknaya davet etti. Abdurrahman, ABD’yi bölgede yalnızlaştırmak için tüm tugayların katılımının sağlanacağı bir biçimde Filistin merkezi meclisinin hemen toplanması gerektiğini söyledi. Filistinli düşünür tarafından yapılan çağrılar arasında ABD’nin uluslar arası arenada yalnız bırakılması, Filistin örgütleri arasındaki safların belirlenmesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından işgalcilerin suçlarının ortaya çıkarılmasına yönelik adımlar atılması da var. Ancak bunların ABD politikasından herhangi bir değişikliğe yol açmayacağı biliniyor.

Kesin olan şu ki ABD, İsrail’in Kudüs de dâhil tüm Filistin topraklarına egemen olmasına yönelik aldığı karardan asla geri adım atmayacak. Arapların istediği iki devletli çözüm söylemi ise asla tünelin sonundaki ışığa ulaşamayacak.

Yaşananlar, biz Arapların uygarlık farklılığının çürüttüğü parçalanmış bir toplum olduğumuzu doğruladı. Irak- Suriye ve Yemen gibi ülkelerde olduğu gibi mezhep kökenli sevimsiz iç savaşların ve Libya ve Sudan gibi bazı ülkelerde kabileciliğe dayalı iç çatışmaların yayıldığını gösterdi.

Gerçekten korktuğumuz ise Arapların parçalanmaya devam ettiği ve her Cuma günü Filistinli çocukların, Arap ve diğer Müslüman kardeşlerinin vicdanını uyandırmaya yönelik kahramanca girişimlerde şehit edildiği bu süreçte siyasi İslamcı grupların durumun kötüleşmesi ve hükümetlerin acziyetinden faydalanmasıdır. Ayrıca Kudüs’ün Yahudileştirilmesi hamlesiyle birlikte savunma amacıyla cihad çağrısında bulunularak iki devlet ilkesinin reddedilmesi ve Arap- Müslüman kitlelerinin provoke edilmesidir. Fakat gerçek durum, bölgedeki ülkeleri dağıtmayı planlayan bazı mezhep davalarının devletlerin güçlü desteği ile ılımlı Arap rejimlerine karşı yönlendirilmesidir.

Filistin ve Kudüs meselesinden faydalanma ihtimali olan gelenekçi grupların sorunu, Arap dünyasını hâkimiyetleri altına almak istemesidir. Fakat gerçek sorun, hem kendileri hem de diğerleriyle ilgili itidalli ve barışçıl bir çözüm üretmeye güçlerinin yetmemesidir.

ABD’nin Kudüs politikasının Arap sistemi üzerindeki ilk etkileri ister ılımlı olsun ister radikal, tüm İslamcı akımları güçlendirdiği ve bunun tüm bölgede karşılık bulduğu söylenebilir.

Umutsuzluk hali, bazı cihat yanlılarının bölgedeki Arap devletlerine veya ABD çıkarlarına yönelik operasyonlar düzenlemesine neden olabilir.

İsrailli ve ABD’li politikacıların destekçileriyle mücadele etmek imkânsız değil. Fakat bu, eski askeri çatışma yöntemlerinden farklı düşünen Arap zihinleri gerektirir. İsrail ise malum, bir silah cephaneliğidir.

Bugünkü savaşımız, Siyonistlerin her gün işledikleri suçları ortaya çıkarmak için modern medya araçlarını ganimet bilerek, barışçıl bir yolla olmalı. Ölmeden önce şahadet çeken Filistinli bir çocuğun Siyonist askerler tarafından boğularak öldürüldüğü bir fotoğraf, Siyonistlerin tüm suçlarını ortaya çıkarabilir.

ABD mallarını boykot ederek, ABD veya İsrail’e ait her şeyi reddederek, Arap tarzı barışçıl bir direnişe uyarsak uluslararası kamuoyu kazanılabilir. Mahatma Gandhi’nin izlediği bu barışçıl ve akılcı yaklaşım; şiddetsizlik ve kendine güven politikası çerçevesinde, her yönüyle ABD mallarının boykot edilmesidir.

Arap halklarının sorunu, hükümetlere ve politikalarına güveniyor olmaları. Bugün Arap davasına inanan bir halksak barışçıl yolla yapacağımız en basit eylem boykot etmektir.

Arapların ve Müslümanların bugün karşılaştığı en kötü durum ABD’nin bölgede barışı sağlamaya çalıştığı söylemine inanmaktır. Washington’daki Yahudi cemaatleri, tüm Arap ve İslam ülkelerinin birçoğundan daha güçlü konumdadır. ABD’nin bölgedeki çıkarları değişmediği sürece bu durum da değişmeyecektir. Arap rejimleri de kaderlerini Batı ülkelerine bağladığı sürece bu değişim asla gerçeklemeyecektir.