Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Arapların ‘bahar’ öfkesi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Tunus’ta sıradan bir kesim, Yasemin Devrimi’nin 7. yıldönümünü öfke yürüyüşleriyle kutlamayı tercih etti. Bilindiği üzere 7 rakamı, dünya halklarının kültüründe özel bir yer işgal ediyor. Belki de bu, insanların haftanın günlerini 7 olarak hesaplama konusunda uzlaşmaya varmalarının nedenlerinden birisini de açıklığa kavuşturuyor.

Uluslararası düzlemde neredeyse Arap fikir birliğinin yerine geçecek başka bir uzlaşı noktası var. Bu uzlaşmanın özeti, ani ve rastgele devrimsel değişim rüzgârlarının getirdiği, kuru yaş demeden önüne çıkanı deviren fırtınalara rağmen, Tunus halkının ülkelerini yeşil olarak muhafaza etmeyi başarmalarıdır. Birçok Arap ülkesinde “Arap Baharı” diye isimlendirilen fırtınalar koptuğu zaman, bu tahribattan başka hiçbir şey meydana gelmedi mi? Evet meydana geldi. Yeryüzünün herhangi bir tarafında saklanıp; Arapların istikrarını sarsan ve toplumlarının kalkınmasını engelleyen, iğrenç planların yapılması için ortada sorumluluk üstelenen kötüler mi var? Güzel, komplodan bahsedenler var ve bunların varlığını inkâr etmek mümkün değildir. Aynı şekilde sosyal medyanın etkisini görmemek de yanlış olur. Böyle bir kötülüğün planlanmasından kimin istifade ettiğini sorduğunuzda, size bunun hemen İsrail olduğu söylenecek. Özetle, Tel Aviv’in çıkarının Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek yönetiminin devrilmesinde değil de istikrarına bağlı olduğu şeklinde basit bir örnek verilse bile, cevap değişmeyecek.

Günlük gerçek yaşam, olayların mantıklı analizinin nadiren de olsa insanların çoğunu ikna ettiğini söylüyor. Çoğunluğun, toplumun genelinin yararına olmayan şeyleri uygulamaya kalkışması, gelişmiş toplumlarda bile meydana geliyor. Meydana gelen şeyin kötü olduğu herkesçe anlaşıldığı zaman, kendilerine, işi başkasına verme hatasının meyvelerini topladıkları söyleniyor. Liderler, sorumluluk üstlenmeyi ivedi bir şekilde reddetmeye başlıyorlar. Liderlerin, kendilerinden başkalarının hata yapan kimseler olduğunda ısrar ettiklerini görürsünüz. Sokaklara inip rejimleri yıkmak için çeşitli Arap devletlerinin halklarını teşvik etme görevine karşı çıkan şahsiyetlerin, ülkelerimizin içinde bulunduğu vaziyetin sorumluluğunu üstlenmelerini kabul etmesi neden zor geliyor? Şayet ertesi gün “Halk, rejimi yıkmak istiyor” şeklinde çığlık yürüyüşlerini takip eden herhangi bir planlamada yer almadığı hatasını kabul ederse, bu şahsiyetlere ne olacak? Hatanın meydana geldiğini kabul etmekten niçin korkuyorlar ve neden hızlı bir şekilde kötü tarafların planlayıcılarını suçluyorlar?

2011 yılı başlarının şahit olduğu olayların üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen, kişinin Arapların baharı konusunda endişelenmesi tuhaf değil mi? Hayır. Komplo konuşmalarının doğru olup olmadığına bakılmaksızın 7 yıldır cereyan eden olayların gizli yönlerinin henüz açıklığa kavuşmadığı, meşru bir söylem olarak kalmaya devam ediyor. Arap devletlerini kuşatan kaos hakkında düşünen herkesin; devrimden önceki rejimlerde yaygın olan yolsuzluğa rağmen, bu rejimlerin devrimden sonra gelenler kadar kötü olmadığını söyleyen acı hakikatler karşısında gözlerini kapaması mı gerekiyor? Yoksa, “Arap Baharı’nın doğum günü” mumlarını yakacak olanlara –açıkçası onlar, bahtsız ve miskin insanların acılarıyla ilgilenmiyorlar- kendi baharlarıyla birlikte gelen tahribat sonbaharı yıllarının en ağır bedelini ödeyenlerin aslında kendilerinin olduğunu mu söylemek gerekiyor?

Fakat başta da işaret ettiğim gibi Tunus’un, siyaset adamlarının becerisi ve deneyimleriyle, diğer ülkelerde meydana gelen yıkımlardan kurtulmayı başardığını söylemek gerekiyor. Öyleyse halk, neden bu şekilde öfkelendi? Kızgınlık aniden mi meydana geliyor? İnsanlar, sabah öfkeli olacak şekilde, mutlu olarak mı uyuyorlar? Kesinlikle hayır. Aşırı basıncın patlamaya neden olduğu kaç kez söylendi? Defalarca. Yoksul insanlara daha fazla baskı getireceği önceden bilinmesine rağmen, neden Tunus ekonomi reformunun reçetesi Uluslararası Para Fonu’ndan talep edildi? Bunlar, maalesef bazı seçkinler tarafından bile sadece sıradan insanları cezalandırmak konusunda acele etmeden önce cevabı aranan sorulardır. Önümüzdeki ay bugün, Libya halkının çoğunun ‘17 Şubat Devrimi’ olarak kabul ettiği olayın 7. yıldönümüne rastlayacak. Fakat bu da başka bir acı konudur.