Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Avrupa bölgelerinin rüyası | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Tamam olmayan her şey eksiktir. Avrupa, eksiksiz bir ekonomik ve kültürel kalkınma devletine ulaştı mı, eşi benzeri görülmemiş bir düzeyde politik özgürlük elde etti ve yeterince ifade özgürlüğüne alan açıldı mı? Avrupa halkları yıllarca süren istikrarın ardından, ülkeler arasında süren savaşlara veda etmek ve tüm vatandaşlar için refaha ve temel hizmetlere erişmek için ne istiyor? Bugün gördüğümüz, kuzey İspanya ve kuzey İtalya’da yeni bir idari ve siyasi ufuk arayışının ifadesi olarak, ayrılıkçı bir havada yansıtılan yeni bir siyasal akışkanlık halidir.

İtalya’nın kuzeyinde, Lombardiya ve Veneto bölgelerinde 22 Ekim’de referandum düzenlendi. Bu iki bölge, Kuzey İtalya’nın en zengin alanları konumunda. Başkenti Milano. İtalyan anayasası bu adımı atmalarına olanak veriyor. 1989’da Umberto Bossi liderliğindeki Kuzey Ligi Hareketi, bağımsızlık ya da federalizm savunuyordu. Hareket liderleri, kuzey bölgesinin vergi ve istihdamla birlikte merkezi hazinenin en büyük vergi mükellefi olduğunu, güneyin ise bölgeye bağımlı olarak yaşadığını iddia ediyorlar. Kuzey Ligi Hareketi yabancılar aleyhindeki ırkçı tavrını gizlemekle kalmıyor, mültecilerin İtalya’ya girmesine ve ikamet etmesine kesinlikle karşı çıkıyor. Camilerin inşasına şiddetle itiraz ediyor. Hareket, yerel vergilerin kendilerine doğrudan ödenmesini, yerel yönetimlerin eğitim, sağlık ve diğer tüm hizmetleri devralmasını talep ediyor. Referandum başarılı oldu ve Kuzey Ligi’nin sembol ismi olan Maroni, sonuçtan mutluluğunu dile getirdi. Sağcı “Forza Italia” lideri Silvio Berlusconi, ulusal birlik çerçevesinde federal düzenlemelere kapı açmayı umarak sonuçtan duyduğu memnuniyeti gizlemedi. Ancak bu referandum girişimi, önümüzdeki yıl yapılacak belediye ve parlamento seçimlerine hazırlık bağlamında, İtalya’nın tanık olduğu gelişmelerden ayrı tutulamıyor.

Referandum, İtalyan makamlarına özerkliği talep etme, doğrudan merkezi idareden daha liberal, bir yerel idare hakkı veren İtalyan anayasası çerçevesinde düzenlendi. Özerk statü hakkından faydalanan beş yer bulunuyor: Sicilya, Sardinya, Valle D’Aosta, Trentino-Alto Adige/Südtirol, ve Friuli-Venezia Giulia. Bu yerler tarihsel olarak, İtalya’yla birleştirilmiş son alanlar. 1866’da sona eren Lombardiya da dâhil olmak üzere diğer eyaletlerden veya bağımsız krallıklardan Birleşik İtalya’ya dahil edildiler.

Birleşik İtalya, uzun yıllar boyunca bölünmüş ve dış güçlere boyun eğdirilmişliğin bir ürünü. Zira birleşme vesikası kanla yazılmış bir birlik mücadelesini temsil ediyor. Coğrafyanın içinden geçtiği tarih, kiliseyi akıl ve bilim üzerinde tutan Katolik manevi otoritesinin ardından Avrupa Rönesansı’nın kapılarını açan bir ülkede yaratılmıştır. Aydınlanma ve Rönesans, coğrafyayı tekrar üretti ve tarihte yeni yollar açtı. Ancak şimdi İtalya olarak anılan bu yeni ülke, politik ve askeri çatışma döneminden sonra, 19. yüzyılın rahminden doğdu.

İtalyan’nın birliğinden bu yana 160 yıl geçti. Bugün yaşayan devleti, Avrupa Birliği ve dünyadaki en önemli ülkelerden biri olarak üretti. Tarihin damlaları, her ne kadar gözle göremesek de canlı organizmalarda yaşar. Yabancı güçlerin bölünmesi ve etkileşimi Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden bu yana İtalya’nın gidişat hattı olmuştur. Ülke yüzyıllardır on beşten fazla devlet arasında dağılmış olarak ve Başta Almanya, Fransa ve Avusturya olmak üzere diğer devletlere tabi bir krallık olarak yaşıyor. Dil ve coğrafya birliğine rağmen, bu küçük ve dağınık yapılar arasındaki çatışmalar, aralarında birlik fikrini ortadan kaldırdı. 19. yüzyılda, yarımadanın birliği etrafında çeşitli entelektüel gündemler gelişmeye başladı. Masonik genç düşünür ve filozof olan Giuseppe Mazzini, özgürlük ve birliği haykırarak öne atılmıştır.

Amaçlarına gelince: Birincisi: Ülkenin topraklarını yabancı egemenlikten kurtarmak.
İkincisi: Ülkeyi hegemonyadan kurtaracak ve ulusal egemenliğe kavuşabilecek bir birlik sağlamak için tüm bölgelerde popüler güçleri harekete geçirmek. Bu amaçlarla “Genç İtalya” hareketini kurdu, birçok Avrupa ülkesi ve İtalyan bölgeleri arasında dolaştı. Tutuklandı, ancak her defasında kaçmayı başardı. Ardından ölüme mahkûm edildi. Onun gücü İtalyan Roma geçmişini canlandırması oldu. Şair ve filozof Dante’yi İtalyan zihnine geri döndürdü ve binlerce genç insanı “Genç İtalya” hareketine çekmeyi başardı. Fikir bir güçtür, ancak her ürünü bir ekme zamanı vardır ve ancak mevsiminde hasat edilir. Tohum atanlar için toprak hazırdı. Mazzini, “yabancıdan kurtulma” ile ‘”İtalyan ülkesinin birliği” arasını cumhuriyetçi bir sistem çerçevesinde birleştirdi. Kısa bir süre sonra, ulusal birlik, aktörlerin çoğunluğu için bir hedef haline geldi. Fakat liderler arasında, birlik sonrası hükümet sisteminin yapısının nasıl olacağı hususunda anlaşmazlık patlak verdi.

İngiltere’de yaşamış siyasi bir dahi olan ve monarşinin manevi babası sayılan Cavour, Piedmont bölgesi Kralı Charles Albert’e beslediği hayranlığını gizlemezdi. Ordu gücüyle ülkeyi birleştirebileceğini ve kendisini kraliyet tahtına götürebileceğini gördü. Ardından başbakanlık görevine atanan Kral Victor Emmanuel ile işbirliği yaptı, parlamenter yaşamı anayasaya göre güçlendirmeye ve görüş özgürlüğünü garanti altına almaya çalıştı. Kanunları kilisenin kontrolünden kurtarmak ve ulaşım yollarını iyileştirmek için gayret sarfetti. Temel kaygısı, ekonomiyi geliştirmek, ulusal orduyu devletin koruyucusu ve temeli olarak güçlendirmekti. Cavour, yabancı ittifaklar kurmak ve devletler arasındaki çatışmaları Piedmont Devleti’nin lehine kullanmak için çalıştı. Rusya ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki Kırım Savaşı’nı fırsat gördü ve Avusturya’yı savaşa zorlamak zorunda kalan 3. Napolyon ile işbirliği yaptı. Ardından Kuzey İtalya’da Piedmont Krallığı’nın kurulmasını onaylaması karşılığında Fransa’ya Nice ve Savoy’u bıraktı. Fransa ve kilise, Mazzini’nin kurmaya çalıştığı cumhuriyete kararlı bir şekilde karşı çıktı.

Tarih geçmişte kaldı, ancak sessiz ve parlak bir geleceğe doğru uzanabilir. Yanıp sönmeler, geleceğin içine nasıl gideceğini gösterebilir ancak aynı güç, korkunç bir kuvveti olan kırıcı bir çekice dönüşebilir. İtalya’nın kuzeyinde yaşayan insanlar, İtalyan birliği sağladıklarını ve daha da önemlisi Rönesans döneminin tohumlarını ektiğini görüyorlar. Günümüzde ağır ve hafif sanayileri aracılığıyla ulusal servet biriktiriyorlar. Aynı zamanda modern ve gelişmiş yönetim biçimine sahipler. Buna karşılık Napoli’deki Sicilya ve Camorra Mafya’nın yolsuzluk ve suçlarına bulaşmış bir yönetim tarafından yönetiliyor. Roma’daki merkezi hükümete de nakdi yardımda bulunmuyorlar çünkü ulusal eylemlere liderlik edemediğini, başta ekonomik yararlar olmak üzere büyük zorluklarla karşı mücadelede etkisiz kaldığını düşünüyorlar.

İtalya’nın kuzey seçkinlerinin siyasi havası, Kuzey Cephesi lideri Maroni tarafından ifade edilen “Avrupa’nın Bölgelerdeki Rüyası” olarak adlandırılıyor. Bu, merkezi devletlerin Avrupa Birliği çatısı altındaki bölgeler haline gelecekleri anlamına geliyor. İtalyan birliği uzun soluklu, ulusal, tarihi ve siyasi deneyimlerden biriydi. Ancak halen yaşıyor, nefes alıyor ve nüfuz ediyor. Bugün sanki Mazzini ve Cavour halen aramızda, Garibaldi siyasi organların üzerinden konuşmaya devam ediyor. Politikada insanların umutsuzluğa girdikleri ve yeni durumlar yaratmaya çalıştığı zamanlar vardır. İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkışı, Fransız Ulusal Cephesi’nin güçlenişi, İspanya’daki Katalonya ve İtalya’daki Kuzey Ligi, seçim sandıkları ve referandum yoluyla yenileme ve yenilenmeye yönelik panzehir arayışıdır.