Fransa, Avrupa’nın yaptırımlarına dikkat çekti, balistik füze programları ve bölgesel politikasından dolayı İran’a karşı sert çizgisine geri döndü. Ancak bu durum bir ilk değil. Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian’ın Tahran ziyaretinden 2 gün öncesi de dahil birçok kez yaşandı. Fakat bu kez farklı bir şekilde açığa çıkmış durumda. Öyle ki geçen hafta (nükleer anlaşmayı imzalayan Avrupalı taraflar) Fransa, Almanya ve İngiltere, Avrupa ve ABD’nin “balistik füze programlarını durdurma”, “Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen’de farklı bir politika izleme” yönündeki çağrılarına cevap vermemesi halinde Tahran’a yaptırımları ön gören bir taslak hazırladı.
Jean-Yves Le Drian, 19 Mart’ta Brüksel’deki Avrupa Birliği (AB) Dışişleri Bakanları’nın İran meselesini görüştüğünü açıkladı. Bu bağlamda iki başlığın altını çizen Fransız Bakan ilk olarak eski Kıta’nın nükleer anlaşmaya bağlı kaldığını belirtti. “Viyana anlaşmasına saygı gösterilmesi konusunda kararlıyız” dedi. İkinci olarak ise ‘füze ve bölgesel politikası’ nedeniyle Tahran’a karşı yaptırım uygulanacağını ima etti.
Le Drian konuya ilişkin “İran’ın balistik füzeleri konuşlandırmadaki rolünü ve Yakın – Ortadoğu’daki tartışmalı pozisyonunu ele almamız gerekiyor. Bu durum ortak bir duruş sergilemek için tartışılmalı” açıklamasında bulundu.
Belçika Dışişleri Bakanı Didier Reynders de konuya dair açıkça görüş belirterek “Nükleer meseleye dair baskı uygulayabilmemiz için tüm olası tedbirler dikkate alınmalı” ifadesini kullandı. Nitekim İran’a uygulanan ekonomik yaptırımların, ‘anlaşmanın imzalanmasının kabul edilmesine’ ve ‘İran’a getirilen kısıtlamaların kaldırılması karşılığında nükleer programların azaltılmasına’ katkı sağlayacağı hususunda bir görüş birliği mevcut.
Bu bağlamda yaptırımlar, 25- 26 Haziran tarihlerinde Brüksel’de yapılması planlanan ABD zirvesinde tartışılacak.
Paris’teki Avrupalı diplomatik kaynaklar, söz konusu üç Avrupa ülkesinin anlaşma için ABD Başkanı Donald Trump tarafından 12 Mayıs olarak belirlenen son tarih nedeniyle İran dosyasını ateşe vermeye ihtiyaç duyduklarını belirtti. Trump, balistik füze programlarının yanı sıra “İran askeri mevzilerinin denetlenmesi ve anlaşmanın bazı maddelerindeki zaman sınırının uzatılması” konularını da içeren kusurların düzeltilerek nükleer anlaşmanın başarılı bir şekilde ortaya konulmasında Paris, Londra ve Berlin’i “sorumlu” tutmuştu.
Kaynaklar, Trump’ın Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ı görevden alarak yerine Mike Pompeo’yu atamasının da bu bağlamda ortaya konulan başka bir adım olduğunu aktardı. Zira Tillerson, nükleer anlaşmanın devamlılığını savunurken Pompeo ise aksine, Trump’ın görüşünü benimsemiş durumda. Bu bağlamda kaynakların belirttiğine göre bu faktörler üç AB ülkesinin konumunu daha karmaşık bir duruma sokuyor. Bu nedenle de bu üç ülke, Trump’ı anlaşmayı sürdürmeye ikna etmek ve 2016 yılının başından bu yana yürürlükte olan anlaşmanın ve yaptırımların askıya alınma durumunun yinelenmesi için “süreci yenilemeye değil, İran’a taviz vermeye” ihtiyaç duyuyor.
Ancak ABD ve İran arasında kalan üç Avrupa ülkesi farklı sorunlarla da uğraşıyor. Zira Tahran’a yeni yaptırımlar uygulamaya çalışan bir Avrupa anlayışına ulaşma arzusu, derin bir Avrupa bölünmesiyle de karşılaşmış durumda.
Bu durum, üç Avrupa ülkesinin istediği yaptırımlar konusunda AB’nin “birleşik ve resmi” bir tutumunun olmadığını vurgulayan AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini tarafından da dile getirildi. Reuters’ın aktardığına göre Mogherini, “İran ile nükleer anlaşmanın tam olarak uygulanmasının yollarını tartışacağız. İran’a yönelik ek yaptırımlar konusunda bir AB önerisi yok” dedi.
Durumun zorluğu, herhangi bir tarafa toplu yaptırım uygulanması kararının 28 üye ülkenin mutabakatını gerektirdiği gerçeğinden kaynaklanıyor. Nitekim bir üyenin reddetmesi halinde söz konusu mutabakat bozuluyor ve yaptırım ihtimali ortadan kalkıyor. Tahran’ın Avrupa’daki bölünmede önemli bir rol oynayacağı açık. Zira birçok Avrupa ülkesi Tahran ile ticari ve ekonomik ilişkilerini güçlendirmeye çalışıyor. Olası bir yaptırım durumunda bu 2015 yılından bu yana bir ilk olacak. Ülkeleri İran pazarına erişimden ve yeni sözleşmelerden mahrum bırakacak. Bu bağlamda İtalya, Yunanistan, Kıbrıs ve diğer ülkeler, İran ile olası kopuşun ekonomi ve ticari çıkarları bozacağına inanıyor.
Şurası bir gerçek ki Paris, Londra ve Berlin, kendilerine verilen özel sorumluluğa rağmen “topun ucunda” yalnız kalmak istemiyor. Bu sebeple “kolektif” bir Avrupa yaptırımları ararken böylece ‘İran’ı Avrupa “fikirlerine uyma ve ABD’yi ikna etme” konusunda yeterli etkiye sahip olmayı planlıyorlar.
Geçen hafta İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Abbas Arakçi liderliğinde bir heyet ile üç ülkenin diplomatları arasında yapılan birçok toplantıya rağmen şu ana kadar Tahran’la bir anlayış zeminine ulaşmak pek de kolay olmadı. Le Drian’ın 6 Mart’ta gerçekleştirdiği Tahran ziyaretinden herhangi bir olumlu sonuç çıkmadı. Fransız ve İranlı yetkililere göre de ziyaret, “anlaşmazlığa” tanıklık etti. Üç Avrupa ülkesi ve ABD’nin oluşturduğu dörtlü komitenin periyodik toplantıları ise Trump yönetimini memnun eden veya etmeyen durumların kesinliğini açıkça ortaya koymayı amaçlıyor.
Bu bağlamda Avrupalı diplomatik kaynakların Şarku’l Avsat’a aktardığına göre, bugünkü tartışmalar, “nükleer anlaşmanın müzakerelerinden daha az karmaşık değil”. Kaynaklar ayrıca İran’a dair bazı durumları dile getirdi. Bunlardan ilkine ilişkin yaptıkları açıklamada Tahran’ın Avrupalıların sadık kalması ve İran ile ekonomik ilişkilerini sürdürmesi’ şartıyla Washington’un çekilmesine rağmen anlaşmaya bağlı kalacağını belirttiler. İkinci husus, Tahran’ın “bölgesel bir çerçevede” olması koşuluyla bölge ülkelerine füze silahları dosyasını sunarken engellenmemesi. Üçüncü husus, İran’ın “iyi niyet gösterisi” olarak üç Avrupa ülkesiyle Yemen’in durumunu görüşmesi ve bu “iyi niyeti” geliştirmesi. Dördüncü husus ise İran’ın şu anda anlaşmadan geri çekilmek yerine daha fazla istişare ve temas için bu yöndeki karar alma sürecini erteleme isteği. Ancak Avrupalı tarafların henüz bu durumlara yanıt vermediğini söyleyen kaynaklar, muhtemelen İran’ın bu teklifinin yeterli olmayacağı görüşünde.
Paris ise nükleer müzakerelerin son aşamasında eski Dışişleri Bakanı Laurent Fabius’un konumunu hatırlatarak İran’a karşı sert bir tavır takınmaya devam ediyor. Zira Trump’a yakın olma arzusunun yanı sıra Le Drian’ın karmaşık Tahran ziyareti ve İran’ın sert açıklaması Paris’i bu tavra iten nedenlerden bazıları. Bu bağlamda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da nisan ayının son haftasında (Trump’ın nükleer anlaşma konusundaki kararını açıklamadan önce) Washington’ı ziyaret edeceği ifade ediliyor.