Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Avrupa ve Aydınlanma Çağı’nın yenilenmesi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Son zamanlarda, Avrupa’nın şahit olduğu sağcı çatışmaların çizdiği sisli tablonun ortasında hala nefrete açıkça karşı koyan sesler de yok değil. Düşmanlık, korku ve fobiların hakim olduğu bu son zamanlarda bu sesler; uyum, uzlaşma ve barış için çabalıyor. Aşırıcılığın kötülüklerini ve kinlerini uzaklaştırabilecekleri ortak bir buluşma platformu arıyorlar.

Avrupa’da sesi gittikçe yükselen ve destekçileri artan bir sağcı akımın varlığı bir sır değil. Bu akımın sahipleri; Avrupalıları ve onlarla birlikte dünyayı, her şeyi yakıp yıkan ve yaklaşık 70 milyon insanın hayatına mal olan dünya savaşlarına sürükleyen ve büyük felaketlere neden olan Avrupa’nın acı geçmişini tekrar uyandımak istiyorlar.

Bugün Avrupa’da, yahudi ve müslüman düşmanlığını gizlemeyen ve saklamayan aşırıcı milliyetçilik, Nazizimin bir diğer yüzüdür. Her ne kadar hala suç olarak görülsede Antisemitizm tekrar gün yüzüne çıkmaya başladı. İslamfobia da hazır tetikte bekliyor ve fırsat kolluyor. Görünüşe bakılırsa, Avrupa yahudileri ve müslümanları ortak bir tehdit ile karşı karşıya. Bu da yüzleşmeyi kaçınılmaz bir hale getirmektedir.

Buna karşı, yahudi ve müslüman dini liderlerin bulmuş oldukları en iyi yol; toplumlara İslamdan önce ve sonra yahudilerin diğer dünya devletlerinde en mutlu zamanlarını yaşadıkları o yaratıcı geçmişi ve birlikte yaşama tablolarını hatırlatmak.

Birkaç gün önce, Hollanda’nın başkenti Amsterdam ilginç bir hadiseye tanıklık etti. 18 Avrupa ülkesini temsil eden, güvenilir Avrupalı kurumlara bağlı yaklaşık 15 yahudi ve 19 müslüman din adamı Avrupa’da bir diyalog platformu kurmak için bir araya geldiler. Bu platformun amacı; farklı Avrupa toplumlarında birlikte yaşamı güçlendirmek, nefret ve aşırıcılıkla mücadeleye katkıda bulunmak, ortak vatandaşlık gölgesinde güven içinde yaşamayı sağlamak.

Kral Abdullah bin Abdülaziz Uluslararası Kültürler ve Dinler Arası Diyalog Merkezi (KAICIID) aracılığıyla Suudi Arabistan, bu büyük organizasyonun tam kalbinde yer aldı. Kral Abdullah Diyalog Merkezi, son yıllarda diyalog ve barış mesajını yaymakta, vurgulamakta, güçlendirmekte önemli bir rol oynamaya başladı.

KAICIID merkezinin kuruluşuna ortaklık ettiği bu platform, müslümanlar ve yahudiler arasında Avrupa düzeyinde bir ilktir. Önceliklerinin başında; dini özgürlüğü korumak, dini olarak farklı olan grupların haklarını korumak için Avrupa yasaları ve kanunları çerçevesinde çalışmak, ortak yaşamı desteklemek ve aşırıcılık ile radikalliğe karşı mücadele gelmektedir.

Bu çerçevede, aşırı sağı destekelyen köktenciler ya da karanlığı savunan aşırıcılar şunu sorgulayabilirler; nasıl olur da müslümanlar ile yahudiler ya da yahudiler ile müslümanlar birlikte hareket edebiliyor? Tarihi ve kaçınılmaz olarak iki dinin birbirlerine düşman olması gerekmez mi?

İşte bu düzmece bir düşüncedir. Bilhassa tarih bizlere, İslam-Yahudilik arasında ortak yaşamın en güzel örneklerini sunarken. Hatta bizler, İslam’dan önce bile Yahudiler ile birlikte barış içinde yaşıyorduk.

M.Ö. yaklaşık 586 yılında Babil hükümdarı Nebukadnezar, Orşelim (Kudüs) kuşatıp işgal ettiğinde ve yahudileri kendi ülkesinde sürgün hayatına mahkum ettiğinde, çok sayıda yahudi Mısır’a kaçmış ve orada kendileri için güvenli bir sığınak ve yurt bulmuşlardır.

Sonraki dönemlerde de yahudiler İslam dünyasının farklı ülkelerinde güvenlik içinde yaşamışlardır. Öyle ki birçok uluslararası ansiklopediye göre, yahudiler belirli yüzyıllarda İslam dünyasında önemli mevkiler üstlenebiliyorlardı. Örneğin, Fatimiler zamanında (969-1169) yahudi olan Yakup bin Kasi Mısır’ın başbakanı olmuştur. Yine Eyyübiler (1169-1250) döneminde de yahudiler tam bir barış ve güvenlik içinde yaşayabilmişlerdir. Öyle ki Selahaddin Eyyubi’nin kişsel doktoru bir yahudiydi. Ünlü “Delaletü’l – Hairin” (Şaşırmışların Kılavuzu) kitabının sahibi yahudi filozof Musa bin Meymun’un da bu dönemde İslam dünyasında yaşamıştır .

Ortaçağda Avrupa yahudileri, dini baskı dalgaları ile karşı karşıya kaldıklarında bilhassa Mağrip ülkeleri, onlar için en iyi sığınak ve yurt olmuştur. Arap dünyasında inşa ettikleri mabetler günümüze kadar hiçbir saldırıya uğramadan ve korunmuş bir şekilde ayaktadırlar.

Aynı şekilde yahudiler, Endülüs’te Arap ve müslümanlar ile tam bir uyum içinde yaşamış ve Arapların ve müslümanların Endülüs’ten sürülmesi ile onlarda aynı kaderi paylaşmışlardır.

Arap ve müslümanların hiçbir zaman yahudiler ile sorunları olmamıştır. İki din arasındaki tüm sorunlar, Arap topraklarının İsrail tarafından işgal edilmesi ile başgöstermiştir. Buna delil olarak, merhum Kral Abdullah bin Abdülaziz’in 2002 yılında ( o zamamlar daha veliahttı), Arap-Yahudi çatışmasını sonsuza kadar bitirmek için başlatmış olduğu girişimi gösterebiliriz.

Kral Abdullah Diyalog Merkezi’nin genel sekreteri Faysal bin Muammer’in işaret ettiği gibi, hoşgörü ve ortak yaşamı desteklemek ve nefret ile aşırıcılığa karşı mücadele etmek için iki dinin mensupları ortak bir şekilde çalışabilir. Bu ortak platformun kuruluşu neeniyle düzenlene törende onuşan Faysal, katılımcılara müslümanlar ile yahudiler arasında diyalog ve ortak yaşamın 1400 yıl öncesine yani İslam’ın erken dönemlerinde imzalanan Medine Sözleşmesi’ne kadar uzandığını hatırlattı. Medine Sözleşmesinin; çoğulculuğu ve hoşgürüyü desteklediğini ve imzalandığı tarihten günümüze dinler arası yaşamı mümkün ve tarihi bir gerçeklik haline getirdiğini belirtti.

Genel Sekreter Faysal, Avrupa’nın halihazırda içinden geçtiği koşullar ışığında, Nijerya ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nde müslümanlar ve hıristiyanlar, Myanmar’da müslümanlar ve budistler, Arap bölgelerinde müslümanlar ve hıristiyanlar arasında dinler arası diyalog platformlarını destekleyen Kral Abdullah Merkezi’nin elde ettiği başarılardan yararlanması gerektiğini vurguladı. Aydınlanma Çağı’nın lideri olan Avrupa bugün, gelecekte karşı karşıya kalabileceği tehlikeyi atlatmasına yardımcı olabilecek bu deneyimleri takdirle inceliyor.

KAICIID Merkezi’nin genel müdürü Fahd Ebu Nasr’a göre, Avrupa’nın bugün ihtiyaç duyduğu şey Aydınlanma Çağı düşünce ve ilkelerinin yenilenmesidir. Avrupa toplumlarının, dini kimliklere saygı duyma kültürüne bağlılığını tazeleyerek ve vatandaşlar ile göçmenler arasında güven köprüleri inşa ederek Avrupa’nın bunu başarabileceğini vurguluyor. Tüm bunların merkezinde, yaklaşan tehlike ile mücadelede en büyük sorumluluğun müslüman ve yahudi din liderlerine düştüğünü, KAICIID merkezinin, diğer ülkelerde iyi bir örneğini sunduğu başarılarını Avrupa’da da elde etmek gücüne ve isteğine sahip olduğunu belirtiyor.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın vizyonunun gölgesinde, Suudi Arabistan’ın yeni felsefesi haline gelen diyalog; anlama, anlayış ardından anlaşma anlamına gelmektedir. Kişinin sonuna kadar değişmeden ve boyun eğmeden samimi bir şekilde bunun için çabalamasıdır. Eleştiri, küçümseme, kusur bulmadan ve kötülemeden doğru bir şekilde karşındakini anlayabilmektir. Böylece karşılıklı anlayış; olması gerektiği gibi toplumları karşı tarafı kabullenmeye götürecek bir adım haline gelir.

Avrupalı müslüman ve yahudi din alimlerini saygıyla selamlıyoruz. Zira yeni platform; insanlar arasında dostluk ve sevgi köprüleri kurmaya ve aşırıcılık ve içe kapanma duvarlarını yıkmaya bir davettir.