Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Bağdat ve Basra’da ardı ardına işlenen cinayetlerin arkasında kim var? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Irak’taki şehirlerin çoğunun nispeten sakin olmasına, DEAŞ’a bağlı ve el-Kaide tarafından yönlendirilen terör örgütlerinin önceki yıllarda yürütülen operasyonlarla temizlenmesine ve saldırılardan doğan korkuların azalmasına rağmen bugünlerde başta başkent Bağdat ve ülkenin güneyindeki Basra olmak üzere endişe yeniden kol gezmeye başladı. Zira farklı sosyal sınıflara mensup Iraklıların suikastlara uğramalarıyla korku arttı.

Geçtiğimiz birkaç hafta içinde Irak’ta ikisi güvenlik kameralarının önünde silahlı kişiler tarafından uğradıkları saldırı sonucu olmak üzere ünlü dört kadın öldürüldü. Bu kadınlardan sonuncusu Iraklı ünlü model Tara Fares oldu.

Tara Fares suikastı öncesi ağustos ayında, Bağdat’taki önde gelen güzellik merkezlerinin yöneticileri birer hafta arayla öldürüldü. Biri Barbie Güzellik Merkezi’nin sahibi Refif el-Yasiri diğeri de Viola Güzellik Merkezi’nin sahibi Raşa el-Hassan’dı.

Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) haberine göre Refif el-Yasiri ve Raşa el-Hassan evlerinde ölü olarak bulundu. Olaylara ilişkin başlatılan soruşturmaların ardından Bağdat’ta spekülasyonlar ve söylentiler arttı. Söz konusu söylentilerle birlikte ölümlerin kalp krizi, cinayet ya da aşırı dozda uyuşturucu kullanımıyla ilgili olduğuna dair çeşitli bilgi kirliliği yaşanıyor.
Faris suikastından iki gün önce, son zamanlarda kanlı protestolara tanıklık eden Irak’ın güneyindeki petrol kenti Basra’daki gösterilerin öncü isimlerinden olan kadın hakları savunucusu Suad el-Ali arabasına binmek üzereyken uğradığı silahlı sonucu öldü. Basra polisi, saldırıdan kısa bir süre sonra yaptığı açıklamada 46 yaşındaki kadının aile arasındaki anlaşmazlık nedeniyle ailesi tarafından öldürüldüğü belirtildi.

Irak’ta kadın hakları alanında faaliyetler yürüten ‘Emel’ adlı sivil toplum kuruluşunun başkanı Hana Edwar, bu durumun sadece ‘güvenlik hizmetlerinin zafiyeti ve adaletin yokluğu’ anlamına gelmediği düşünüyor. Bağdat’taki Emel ofisinde AFP’ye açıklamalarda bulunan Edwar şu ifadeleri kullandı:

“Silahlı gruplar, yapılar ve organize suç çeteleri, otorite ve güvenlik güçleri içinde bile birçok bölgeyi kontrol ediyorlar. Bu olanlar, tamamen aktivistlere ve genel olarak topluma verilmiş bir tehdit mesajıdır. Kamuya açık alanlarda kadınların hedef alınması onları evlerinde kalmaya mecbur bırakmak için yapılmış bir girişimdir.”

Bu yeni durum, Iraklı modacı Safa Nasır gibi bazı kadınların çalışmalarını yavaşlatmaya zorladı. Safa Nasır yaptığı açıklamada, şunları söyledi:

“Bir ailem ve kızlarım var. Kendim ve onlar için korkuyorum. Bu yüzden çalışmalarımı azalttım. Ülkenin gelişmesini ve kadının ortada olmasını istemeyen bir takım taraflar var. Bizi cahiliye dönemine ve kız çocuklarının bebekken öldürüldüğü zamana geri götürmek istiyorlar.”

Güvenlik güçlerine neler olduğunu ortaya çıkarmaları çağrısında bulunan Nasır “İyi organize olmuş büyük bir ağ. Tanıdığım bütün kadınlar sonlarının tıpkı diğerleri gibi olmasından korkuyor” dedi.

Yetkililer ise olaylar arasında bağlantı kurmamaya ve güven içeren mesajlar vermeye çalışıyor. Ancak Bağdat ve Basra olaylarını bir birine bağlamış gibi görünen Başbakan Haydar İbadi, istihbarat servisine konuyu araştırma talimatı verdi.

Irak Başbakanı yaptığı açıklamada “Olaylar aynı dönemde, profesyonelce gerçekleşti. Bunların arkasında sapkınlıkla mücadele ettikleri bahaneleriyle güvenliği bozmayı amaçlayan örgütlerin olduğu izlenimi var” ifadelerini kullandı.

Tesadüf olsun ya da olmasın Tara, Raşa ve Refif aynı kaderi paylaşarak perşembe günü öldürüldüler. Bağdat’taki bir alışveriş merkezinde çalışan 29 yaşındaki Havra Velid artık her perşembe gününün endişeyle beklendiğini söyledi.

Gazeteci ve aktivist olan Şehab Ahmed, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Son cinayet dalgasının ardından bir tıbbi asistan olan eski Haşdi Şabi çalışanının öldürülmesinden sonra bir panik havası hakim oldu. Önceki gün Haydar Şakir el-Abusi’nin öldürülmesinin ardından insanlar mezhep savaşlarının zirveye ulaştığı 2006-2007 dönemindekine benzer korkular yaşıyor.”
Önceki gün Basra’nın Kıble bölgesinde bir kişinin suikasta uğradığını doğrulayan Şakir el-Abusi, bazı kadın aktivistlerin öldürülme korkusuyla son zamanlarda radyo ve televizyon röportajlarında yer almayı reddettiklerine işaret etti. Abusi, “Aktivistler ve yerel aktörler isimlerinin suikast listesinde olabileceği korkusu taşıyor. Silahlı çeteler bu cinayetleri işledikçe ve güvenlik yetkilileri bu cinayetleri ailevi nedenlere bağladıkça bu his artacak” diye konuştu.

Buna karşılık Iraklı askeri güvenlik uzmanlardan Abdulkerim Halef yaptığı değerlendirmede “Eğer Basra ve Bağdat’taki cinayetler bir biriyle bağlantılı ise Tara Fares cinayetinin arkasındaki sebep kesinlikle farklı olmalı” ifadelerini kullandı. Şarku’l Avsat’a demeç veren Halef, “Tara Faris suikastının arkasındaki silahlı kişiler, bugün Irak’taki yarı geçiş döneminden faydalanarak Haydar İbadi hükümetinin görev süresinin bitmesini ve yeni hükümetin kurulmasını bekliyorlar” ifadelerini kullandı. Halef bazı silahlı grupların DEAŞ’ın sert görüşlerini ortaya koymak amacıyla vatandaşlar arasında bir terör korkusu yaymaya çalıştıklarını düşünüyor.

Iraklı strateji uzmanı Ahmed eş-Şerifi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şu değerlendirmede bulundu:

“Bugünlerde toplum, terör formunda organize suçlarla karşı karşıya. Bu, İran ve ABD arasında süregelen ihtilafın doğasıyla da örtüşüyor. Bu durum Irak’ın yerel müttefikleri arasında bir çatışma sonucu ortaya çıkıyor. Önümüzdeki günlerde bu cinayetlerin sayısında artış olabileceğini düşünüyorum.”

Sivil toplum örgütü aktivistlerini hedeflemenin ve vatandaşlar arasında korku salmanın güvenlik kurumlarının zayıfladığını ve güvenliği sağlayamadığını göstermek anlamına geldiğini belirten Şerifi “Sosyal medyada 1 milyonu aşkın takipçisi olan ünlü bir modelin hedef alınarak nasıl ses getirildiğini görüyoruz” diye konuştu.