Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Balfour…. Çıkarlar vaadi ve zamanın tehdidi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İngiltere’nin, Yahudilere verdiği Filistin’de vatan vaadi, geçmişin denizinde yüz yıl yüzdü ama bu vaadin yeryüzünde de bir varlığı var. İngiltere, Yahudilere verdiği bu vaadi, para ve siyasetin gücüyle gerçekleştirdi. Bu vaad, haritaların darmadağın olduğu bir dünyada, uluslararası parçalanmışlık döneminin bir tohumuydu. Öyle bir dünya ki; İmparatorluklar gücünü kaybetmekte, Rusya, politik çalkantılarla genişleyip daralmakta, Osmanlı İmparatorluğunun etrafı sürekli aşınmaktaydı. Siyasi depremler başkentlere ve saraylara kadar uzanmaktaydı.

Birinci Dünya Savaşı küresel bir daralmanın gecikmiş patlamasıydı. Dünya, benzeri görülmemiş bilimsel, ekonomik ve entelektüel gelişmelere tanık olurken, uluslararası politik sistem, etrafında on, hatta yüzlerce delik bırakmış haliyle yaşamaya çalışıyordu. Zaman, hayatın canlı elbisesidir, içinde yaşar ve hareket eder, ancak ara sıra da her elbise gibi parçalanır ve kopar.Zaman eleğinden bazı varlıklar aşağıya düşer, ancak diğerleri yeniden doğar, alttan üste doğru yükselir ve yeni zaman eleğinin yüzeyinde kendilerine sağlam bir yer edinir. Yirminci yüzyılın başı, Batmakta olan bir çağın rahminden yeni bir dünyanın doğum sancısıydı. Fransa, yapmış olduğu devrimden sonra istikrarlı yeni kurumlar kurmayı başardı, sömürgelerinin sınırlarını genişletti ve etkin bir uluslararası askeri ve ekonomik güç olarak ortaya çıkmış oldu.

İngiltere, Viktorya döneminin meyvelerini bilimsel, entelektüel, sosyal, kara ve denizde askeri gelişme ve kalkınma olarak toplamaya başlamış ve “Güneşi batmayan İmparatorluk!” halini almıştır.Amerika Birleşik Devletleri, teknelerin ve gemilerin destinasyonu olmaktan daha çok zihinleri ve kalpleri kendine çeken Batı devine dönüştü. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu içten içe erimekte ve içindeki milliyetçi eğilimler artmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu siyasi menopoza yakalanmış ve en zayıf imparatorluk haline gelmişti.

Fransa ve İngiltere’nin sömürge güçleri eski varlıklarının büyük bölümünü almış ve diğer ülkelerde etnik bilinç alanını genişletmişti. Osmanlı İmparatorluğunun halklarını devletin başkenti İstanbul’a bağlayan din bağı, Türkiye’de dahi başlatılan etnik ve milliyetçi gelgitlerin şiddetlenmesi ile birlikte solmaktaydı. İstanbul’un kendi tebaasındaki halkları Türkleştirme politikalarıyla Turancılık akımları Türk olmayan halklar arasında olumsuz yankılar yaratıyordu. (Hasta adam) teşhisi, Osmanlı Devletinin siyasi tanımıydı. Devlet ölmekteydi, hatta mezardan ancak bir adım ötedeydi. Her ölünün bir mirasçısı ya da mirasçıları olduğu gibi. İngiltere ve Fransa daha Osmanlı vefat etmeden ve gömülmeden önce mirasa talip olmuşlardı.

Küresel sahne, bir sonraki kozmik haritanın çizimi için hazır hale gelmişti. Birinci Dünya Savaşı patlak vermişti, Almanya yeni çizilen ve oluşan dünyadan yer kapma derdindeyken, İngiltere, Fransa ile farklı hedefleri olsa dahi, bulunduğu güçlü konumu devam ettirmek ve yeni ufuklara ilerlemeyi sürdürmek için ittifak kuruyordu.

Savaşlarda her şey savaşan veya savaşa adanmış oyun kartı veya oyun kağıdı haline gelir; para, ordular, siyaset ve din, hepsi birer kağıttır. Savaşlarda para, ordular, siyaset ve din artık sadece savaşan bir araç, kart haline dönüşür.Almanya, Osmanlı İmparatorluğunun kalıntılarıyla güçlerini birleştirdi ve düşmanlarına karşı kamuoyunu harekete geçirmek için İslam ülkelerine oryantalistler gönderdi. Çok sayıda farklı halkı uzun süren sömürmesinden elde ettiği birikimden dolayı halkların tabiatını iyi bilen İngiltere, bu kartlarını hızlı bir şekilde istihdam etmenin yoluna koyuldu.

İngiltere, Osmanlı İmparatorluğunun hegemonyasından bunalan Araplara yöneldi, bazı ülkelerde milliyetçiliği teşvik eden örgütler kurarak Arap Yarımadası, Suriye ve Irak’taki Türk kuvvetlerine karşı müttefik bir güç oluşturdu. İngiltere, Şerif Hüseyin ile temasa geçti ve ona Osmanlı İmparatorluğu’na karşı savaşta zafer kazandıktan sonra kendisi için bir Arap devleti kuracağına dair söz verdi. Doğu’daki Arap kuvvetleri müttefiklerin askeri operasyonlarına katıldı, Kuzey Afrika’daki Araplar ise anlaşmanın dışında kaldılar. Mısır, İngiliz koruması altındayken, Libya, İtalyan sömürgeciliği altındaydı, Tunus, Cezayir ve Fas ise Fransız sömürgeciliği altında kaldılar.

Fransa ve İngiltere varisin gömülmesinden sonra çatışmayı önlemek için Sykes Pico anlaşmasını imzalayarak Osmanlı mirasını paylaşmaya başlamıştı. Bu bir bölünme değil paylaşımdı. Bu paylaşımda hiçbir Arap ülkesi yoktu, hatta Arap veya Arap olmayan Osmanlıya bağlı hiçbir ülke yoktu. Osmanlı döneminde Araplar, cahillik, bilimsel gerilik ve siyasal kavga batağına saplanmıştı. Şiddetli rekabetleri barındıran uluslararası sahnenin hareket ettiği yeni dünyaya girmek için siyasi bir güç yaratamazlardı.

İlk küresel çatışmanın tarafları bütün siyasi kartlarını ortaya koymuşlardı.. Siyonist güç, Rusya’dan Doğu ve Batı Avrupa’ya ve hatta Amerika kıtasına dek uzanan siyasi ve mali bir kart olarak ortaya çıktı. Theodore Herzl yıllar önce bir Yahudi devleti çağrısında bulunmuştu. Çağrının etrafında binlerce kişi toplandı, dünyanın farklı ülkelerinde Yahudi gruplar oluşturuldu ve bu fikri bir projeye dönüştürmek için siyasi mahfillerde para ve medya gücü kullanıldı. Birinci Dünya Savaşı, eski güçlerin döküldüğü bir kara delikti ve oradan yeni kuvvetlerin ortaya çıktı. Bu savaşın en kızgın anında Bolşevik Devrimi yükselmişti. Yahudiler de bu devrimin bıraktığı boşluklarda var olmuşlardı. Amerika’da Yahudilerin mali gücü, Amerikan siyasi kararlarını etkileyebilecek seviyeye ulaşmıştı.

İngiltere, Arap kartını düşmanı olan Osmanlı Devletine karşı kullandı. McMahon Şerif Hüseyin’e yazdığı mektupla Arap Devletinin kurulması için söz verdi. Aynı İngiltere Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulması için Siyonist kartını kullanarak Balfour deklarasyonunu ilan etti. İlk vaad bir tehdide dönüştü, zira, Araplar savaşın sona ermesinden sonra kendilerini vesayet altında buldular. İkinci vaad, Yahudilere Filistin topraklarında bir devlet kurulmasıydı, bu gerçekleşti. Burada ‘Makro tarih’in’ ürettiği bir paradoks önündeyiz. Bu nasıl gerçekleşti? Yahudiler, İngiltere, Fransa, Amerika’daki karar alma çevrelerine sızan siyasi ve mali kurumları kurmayı başardı. İngiliz Bakanı Balfour’un 67 kelimesini gerçekleştirmek ve ete kemiğe büründürmek için çalıştılar. Baskı grupları aracılığıyla, Arap Doğu’sunda etkisi kalmamış Katolik Fransa yerine Filistin vesayetini elinde tutan İngiltere’yi desteklediler.

Birinci ve ikinci dünya savaşları arasında Siyonist ajanslar ve örgütlerin tek derdi Filistin topraklarına Yahudi pompalamaktı. Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesinden sonra Yahudiler Amerika Birleşik Devletleri’ne göç ederek Yahudi etkisine eklenen maddi ve siyasi bir güç oluşturdular ve diğerleri Filistin’e gittiler. İkinci Dünya Savaşı’nın başında Churchill, Amerika’nın yanında savaşa girecek kartlar arıyordu. Amerikan başkanı Roosevelt, İtalyan’ın faşist lideri Mussolini’ye olan hayranlığını gizlemiyordu, ancak Hitler’den haz etmiyordu.
Churchill, Roosevelt’i Müttefiklerle birleştirmek için Amerika’daki Yahudi etkisini kullandı. Siyonistler bunu İngiltere’nin Filistin’e yönelik Siyonist akışa yumması için kullandılar .

Siyonist hareketliliğin ortasında, Araplar, siyasi kargaşa ve çalkantılı bir dönem yaşıyorlardı. Sıcak dünya savaşından sonra soğuk savaş dönemi patlak verdi ve Araplar birleşecekleri bir siyasi zemin bulamadılar. Filistinliler tehdidin boyutunun farkındaydı, direndiler ve ayaklandılar. Ancak Siyonist örgütler kanlı etnik temizlik uygulayarak Filistin halkını kendi topraklarından atmayı başardı.

Arap ordularının İsrail’le olan savaşlarının başarısızlığından sonra, Yaser Arafat Filistin’in siyasi ve askeri direnişini başlattı. Arafat ekolü, bölgesel ve uluslararası haritaları doğru okunmasını sağlayan bir Filistin projesiydi Filistinliler hâlâ İsrail’in ortaya attığı vaat ile Filistin direnişi ve kararlı tutum içinde hayat bulan tehdidin arasında hareket edip duruyorlar.Zaman mucizevi bir kapasiteye sahiptir. Öyle menfezleri vardır ki bakmışsınız yepyeni kapılar açılmış.