Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Barcelona’dan Erbil’e | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İngiliz komşum günlerdir gergin. Gazeteleri takip ediyor, internette ve TV ekranlarında haberleri izliyor. Yaklaşan felaketin kokusunu alıyor. Brexit’in şu anki ve gelecekteki sancılarını unuttu. Muhafazakâr Parti’nin kongresini ve tebessümlerin arkasına gizlenen hançerleri görmezden geliyor. Komşumu daha büyük ve daha önemli bir mesele meşgul ediyor. Eğer dünkü referandum Katalonya’nın bağımsızlığını ilan etmesiyle sona erseydi, Barcelona takımına ne olacaktı? Durum çok kötüye gidecekti. Köklü kulüp, zaferlerle süslenmiş La Liga’da yer almayacak ve aynı şekilde Şampiyonlar Ligi’nde olmayacaktı.

Komşum gerçekten ciddi. Bir grup Katalan politikacının çağdaş tarihlerinin nişanı sayılan bir kulübün kaderiyle oynama haklarının olmadığına inanıyor. Aynı şekilde oy kullananların da başarı hikâyesinin kaderini tehdit etme haklarının olmadığını düşünüyor. Bu hikâye artık şehrin ya da bölgenin mülkü değildir. Aksine bu hikâye, kulübün sancağını taşıyan ve sihirli daireyi diğerlerinin ağlarına gönderen kaptanların vizyonunu sevenlerin mülküdür. Adam, her oy sandıkları açıldığında halkların milliyetçilik ve halkçılıktan dolayı gerilime kapılmaması gerektiğini söyledi. Barcelona kulübünün başarısını yazanların bazılarının farklı uyruklardan ve diğer bayrakların altından geldiğini Katalanların hatırlaması gerektiğini ifade etti.

Meselenin bir kulübün geleceğinden daha önemli olduğu konusunda, komşumun dikkatini çekmeye çalıştım. Bu konuda endişelenmediğini söyledi. Avrupalıların, iç savaş adetini bırakarak, sınırları kanla çizdiklerini, Yugoslavya patlamasının büyük ve istisnai bir hadise olduğunu ve kadim kıtanın müesseselerinin, küresel savaş hacmindeki Sovyetler Birliği’nin çöküşüne ve müzelerdeki tozların arasında yerini alışına şahit olduğunu dile getirdi. Sonra ekonomik gerçeklerin, gerilimi azaltmak ve halkçıların halkasını parçalamak için gecikmeyeceğini söyledi.

Komşum, Katalonya’nın beş asırdır bindiği İspanya treninden atlayacağına inanmıyor. Katalaonya’nın geçmişteki girişimleri başarıyla sonuçlanmadı. Ayrıca Katalonya kıskanılan bir durumdadır. Çünkü, Katalonya, İspanya’daki en iyi bölgeler arasında yer alıyor. Yine Avrupa’daki benzerleriyle karşılaştırıldığında Katalonya harika görünüyor. Ulusal anlaşmazlıklar gün gibi aşikâr. Katalonya’nın endüstri, maliye ve turizm alanındaki başarıları açık ve net bir şekilde görülüyor. Katalonya’nın kültürü tehdit altında bulunmuyor. Katalonya’nın başkenti Barcelona, Avrupa tacının cevherlerinden ve ekonomik-kültürel açıdan kıtanın en dinamik şehirlerinden birisidir. Bütün bunları komşum söyledi.

Katalonya’nın hikâyesi gerçekten tuhaf görünüyor. Katalonya halkının kadim yaraları, bugün merkezi müesseseye olan düşmanlık duyguları, halkçıların yükselişi ve sosyal iletişim araçları üzerinden istisnai etki gücüyle buluşmak için mi uyandı? Küreselleşme, küçük kimlikleri uyandırmak, tek bir iz ve tek bir renk taşımayan çerçevelerden ayrılmak ve yalnızlığa meyletmek için teşvik mi etti? Bu rüzgâr, Kebek (Quebec) ve İskoçya üzerinde esen aynı rüzgâr mı? Yine bu rüzgâr, Katalonya, İspanya yurdunda ikamet etmekten vazgeçerse İspanya’nın Bask bölgesinde yeniden esmeye başlayacak aynı rüzgâr mı?

Katalanlar, uluslararası kanunların, halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkından bahsettiğini mazeret olarak gösterebilirler. Fakat söz konusu bu hak, işgal altında yaşayan bir halkı ya da diktatör bir otorite tarafından yok edilmekle tehdit edilen bir azınlığı desteklemek için kaydedilmiştir. Bu durum, Katalonya’nın şu anki durumuna kesinlikle uymuyor. Tabi Franco İspanya’sının Katalanların sesini zayıflattığı, dil ve kültürlerini kuşatma altına aldığı inkâr edilemez. Fakat Franco, aldığı kararlar ve işlediği suçlarla şu an tarihin mezarları arasında yerini almış bulunuyor.

Tarih, her ulusun veya grubun derisi altında ya da ruh tünellerinde yaralar bırakmıştır. Fakat Katalonya’nın geçmiş yıllardaki istisnai acılardan bahsetmesi mümkün değildir. Örneğin; Katalonya’nın, Kürdistan bölgesi gibi 180 bin kişinin hayatını kaybetmesine ve birçok köyün yıkılmasına neden olan katliam operasyonlarından bahsetmesi mümkün değildir. Barcelona’nın Kimyasal Ali’nin emrine binaen özel bir saldırıya maruz kalan Halepçe kıssası gibi anlatacağı bir hikâyesi bulunmuyor. Madrid, Katalonya bölgesinin maaşlarını ödemeyi kesinlikle durdurmadı ve böyle bir şey de yapmayacaktır. Neyse ki Katalonya, bu tür yaralar taşımıyor.

Avrupa ve korkunç Ortadoğu birbirinden farklı şeylerdir. Biz, dünyanın en kırılgan bölgesinde yaşıyoruz. Biz, korku pınarlarından içiyoruz ve çocuklarımıza da aynı şeyi içiriyoruz. Haritalarımız ve devletlerimiz hassastır. Anayasalarımız kartonumsudur. Rüzgârlar, haritayı koruyan ve haritaya bombalar döşeyen diktatörü yerinden ettiği zaman, milisler ülkenin her tarafına dağılır.

Kürt lider, her defasında bağımsız devlet sözünü zikrettiği zaman fay hattı harekete geçti. Askeri tatbikatlar sınırda boy gösterdi. Benzer azınlıklar çöktü ve geçmişten korkuldu. Savaş rüzgârları esti ve savaş davullarına yeniden vurulmaya başlandı.

Avrupalı uzmanlar, dün Katalonya referandumunu ele aldılar. Katalonya’nın bağımsızlık ilanının gerçekleşmesi halinde bağımsız bir devletin kurulmasına neden olmayacağını açık bir şekilde söylediler. Çünkü Madrid, referandumun meşru ve hukuki olmadığını belirtiyor. Avrupalı devletler, referandumdan çıkacak herhangi bir oluşumu tanımayacaklar.

Güç, sandık başına giden milyonlarca kişiye karşı koymak için bir çözüm değildir. Güç, radikallerin değirmenine su dökülmesine sebep olur. Tek seçenek diyalogdur. Bazı uzmanlar, İspanya’nın birliğini kurtarmak için başka yöntemlere başvurulması gerektiğine inanıyor. Belki de bu yöntemlerden birisi konfederasyon olabilir.

Büyük bir ihtimalle Haydar el İbadi ve Mesud Barzani, dün, Katalonya referandumunun akışını takip etmişlerdir. İkisi de kültürümüzün tango dansına pek makul bakmadığını bilirler. Çünkü her bir dansçı, hareketlerini arkadaşının hareketlerine göre ayarlaması gerekir. Yine İbadi ve Barzani, kültürümüzün dengeli evliliği kolaylaştırmadığını ve kadife boşanmayı da mübah görmediğini bilirler. Buna rağmen davullara vurmaya ve hançerleri göstermeye gerek yok. Irak’ın ve Kürtlerin çektiği sıkıntılar yeter. Masaya oturulmalı, yaratıcı ve cesur fikirler ortaya konulmalıdır. Irak’ı kurtarmak için pek çok seçenek araştırılabilir. Belki de bu seçenekler arasında konfederasyon olabilir.

Katalonya’daki hikâye, Barcelona ve Real Madrid arasında yapılan maçtan çok uzaktır. Irak’taki hikâye ise Erbil ve Bağdat arasında parmakları ısırmaktan çok uzaktır. Birlikte yaşamanın mümkün olmadığına karar vermek, devletlerin hem sınırları hem de istikrarı için ölümcül bir adımdır. Acı kararlar alınsa bile birlikte yaşamın kurtarılması gerekiyor. Ne Madrid ve Barcelona’da ne de Bağdat ve Erbil’de henüz vakit geçmiş değil.