Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Barzani, bağımsızlık ve fay hattı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Bugün gözler Barzani’ye odaklanacak. Ekranların ve yorumların parlayan yıldızı olacak. Barzani’nin neden olduğu kasırgayla ilgili görüşler iki kısma ayrılacak. Bir grup Barzani’nin zamanlamasının yanlış olduğunu söyleyecek. Başka bir grup ise, Barzani’nin gerçek amacını ortaya çıkarmak için acele ettiğini ve komşularının hesaplarını yanlış tahmin ettiğini dile getirecek.

Kürtlerin büyük bedeller ödemesine neden olan kazanımlarla Barzani’nin maceraya atıldığını ve problemden kaçarken girdaba düştüğünü düşünenler var. Barzani’nin inadı, Yaser Arafat’ın son günlerinde yaşadığı gibi kendisini bir kuşatmaya sevk edecek. Filistin devletinin kuruluşunun zorluğuna rağmen bir Kürt devletinin kuruluşundan daha kolaydır. Barzani yanlıları, Barzani’nin Kürt rüyasının muhafızı olduğunu ve en azından bu hakkı yeniden kaydettiğini ifade edecekler. Bu düşünceler Kürtlerin bir asır önce itildiği hapishaneden ayrılmalarını engellediğini söylüyor.

Mesut Barzani’ye coğrafyanın zorluğunu hatırlatmaya gerek yok.

Barzani, 1946 yılının yazında Kürtlerin İran toprağında ilan ettiği “Mahabad Cumhuriyeti”nde dünyaya geldi. Kader böyle yazılmıştı. Babası Molla Mustafa, ilk mumu söndürmeden önce ortadan kaybolan Mahabad Cumhuriyeti’nde silahlı güçlerin komutanıydı. Molla Mustafa, yüzlerce silahlı unsurla hezimete uğramış cumhuriyetin topraklarından ayrılacaktır. Yolculuk esnasında Türkiye-İran sınırındaki devriyelerle çatıştıktan sonra Sovyet Birliği içerisinde yer alan Ermenistan’a ulaşmadan önce uzun süre yürüyeceklerdir.

Mesut, 1958 Irak devriminden sonra babasını görmesi için Irak’ta 11 yıl bekleyecektir. Mesut, acılar okulundan mezun oldu. 1970 yılında kendisinden Bağdat’tan gelen bir genci karşılaması talep edilen babasının yanında bulunuyordu. O gencin ismi Saddam Hüseyin’di. Ziyaret, Kürtlere otonom yönetim veren 1970 Mart bildirisinin kutlanmasıyla sona erdi. Fakat kutlama uzun sürmeyecektir. Ertesi yıl Molla Mustafa, Mesut’la beraber Bağdat’tan gelen bir heyeti karşıladı. Heyet arasında aniden bir patlama meydana geldi. Ölenler ve yaralananlar oldu. Tesadüfen Molla Mustafa, ziyaretçilerden birisinin beline yerleştirilen bombayla kendisi arasında çaycının bulunmasından dolayı hayatta kaldı.

Şimdi de coğrafyayla ilgili derslere geçelim.

Henry Kissinger’in çabaları sonucu İran Şahı ve Saddam Hüseyin 1975 yılında Cezayir anlaşmasını imzaladı. Tahran, Kürtlere olan desteğini durdurdu. Kürtlerin devrimi sekteye uğradı ve korkunç trajediler ortaya çıktı. Molla Mustafa yenik bir şekilde gurbette Amerika’da hayatını kaybetti. Molla Mustafa memleketine iade edilene kadar Mesut’un, babası için İran’da geçici bir kabir bulmaktan başka çaresi yoktu.

Dünya, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Kürtler hakkında katı bir karar alarak Kürtleri dört haritaya dağıttı: Irak, İran, Türkiye ve Suriye. O tarihten bu yana Kürtler, coğrafyanın boyunduruğu altına girdiler. Tecrübeler, tarihi kararların feshedilebileceğini, gözden geçirilebileceğini ya da düzeltilebileceğini söylüyor. Ancak coğrafya, yerinden oynatılamaz.

4 ülke birçok meselede anlaşmazlık içerisindeler. Fakat bu ülkeler en azından tek bir meselede yani Kürdistan devletinin kurulmasına karşı çıkmak konusunda aynı görüşteler. Geçmiş yıllar büyük delaletlere tanık oldu. Söz konusu 4 ülkede yöneticilerin ismi değişmesine rağmen Kürtlerin rüyasına karşı politikaları değişmedi. Her şey olabilir; ancak Kürtler için bir devlet olması mümkün değildir.

Bu bağlamda bir paradoks gündeme geliyor. Komşu bir ülkede bir yönetici Kürtleri destekleyebilir ve şemsiyesi altında yaşadıkları rejimi zayıflatmak için Kürtleri kullanabilir. Daha sonra Kürtlere gelecek zulmü görmesine rağmen Kürtlerin durumuyla ilgili ciddi bir değişiklik yapılacağı zaman bu durum, o yöneticinin ret kararını asla etkilemez.

İran şahı, Irak Kürtlerini Saddam’a karşı destekledi ve sonra Kürtlerden vazgeçti. Humeyni, Irak Kürtlerine yeniden destek verdi; ama şimdi Humeyni de Kürtlerden vazgeçiyor. Çünkü Tahran, Bağdat’ta ve Bağdat’ın aldığı kararların içinde hazır bulunuyor. Yine Tahran, Türkiye’yi zayıflatmak için PKK’yı destekledi. Fakat Tahran, İranlı Kürtlerin beklentileri karşısında herhangi bir yumuşama göstermiyor. Hafız Esed’in Suriye’si, Saddam’ı ve Türkiye’yi zayıflatmak için Irak Kürtlerine ve Öcalan’ın partisine destek verdi. Daha sonra o da Kürtlerden vazgeçti. Şimdi ise Beşşar Esed’in Suriye’si, Suriye Kürtleriyle yüzleşmeye hazırlanıyor.

Yıllar önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Erbil’de Kürt halkının varlığının inkâr edildiği günlerin sona erdiğini söylemişti. Ancak ister General Kenan Evren olsun isterse Recep Tayyip Erdoğan olsun Türkiye, Kürtlere karşı tolerans tanımıyor.

Çeyrek asır önce Mesut Barzani Bağdat, Tahran, Ankara ve Şam’ı tatmin etmeye çalıştı. Mesut Barzani, Irak’taki Kürdistan tecrübesinin diğer ülkelere yayılabilecek bir örnek teşkil etmediğini dile getirmişti. Barzani, sınırları içerisinde yaşayan Kürtlerin durumunu iyileştirmeleri konusunda bu ülkelere salık verdi. Erdoğan, Abdullah Öcalan’la diyalog kapısını açmaya çalıştı. Fakat tecrübeler bir kez daha gösterdi ki 4 ülke, baskı gördükleri hissinden vazgeçmek ve baskıyı ortadan kaldırmak için Kürtlerin öne sürdüğü en küçük şartı bile kabul edebilecek güçte değiller.

Kürt lider, bağımsızlık kelimesini her telaffuz etmesinde fay hattı harekete geçiyor.

Coğrafya mahkemesi, haklarında alınan kararı Kürtlere hatırlatmak için yeniden uyanıyor. İran, Kasım Süleymani’yi başta nasihat etmesi için daha sonra da uyarmak için gönderdi. En nihayetinde de ikili seferlere karşı hava sahasını kapattı. Bundan önce de sınırda İran ordusunun tatbikatları vardı. Türkiye, sınır ötesi operasyonlar yapması için askerlerine verilen yetkiyi uzattı ve Türk ordusunun icra ettiği tatbikatın sesini Barzani’ye duyurdu.

Bu defa uluslararası kamuoyu, Kürtlerin yanında değil de Bağdat’ın yanında yer aldı. Amerika ve batılı devletler, DEAŞ’la mücadele konusunda dikkatlerin dağılmasını ve gelecek bahar Irak parlamento seçimlerinden sonra Haydar İbadi’nin koltuğunda kalmaya devam etme şansının tehlikeye girmesini istemiyor.

Barzani’nin coğrafyanın zorluğunu ve sıkıntısını kendisine hatırlatacak kimselere ihtiyacı yok. Barzani, geri adım atmayı reddetti. Belki de Barzani, Bağdat’la anlaşma yapmak ve uluslararası doktorların nasihatleri konusunda ümitsizliğe kapıldı. Belki de yeni nesil Kürtlerin ve dünyadaki yeni nesil yöneticilerin bağımsızlık hakkını yeniden kayıt altına almak istiyor. Bu, Irak ve korkunç Ortadoğu içerisindeki oluşumların krizidir. Farsların, Türklerin ve Arapların devleti var. Ancak 30 milyondan fazla Kürt, devletsiz yaşıyor.

Kürt lider, bağımsızlık kelimesini her telaffuz etmesinde fay hattı harekete geçiyor.