DEAŞ’ın bitirilmesi bazı yazar-çizerlere yeniden şu sözü söyleme fırsatı verdi: ‘’DEAŞ bitmedi, temelini oluşturan fikir nüveleri hala yaşıyor.’’
Bu teoriyi dile getirenler DEAŞ’a sadece, radikallik ve şiddet konusunda aşırıya kaçan bir örgüt gözüyle bakıyorlar. Görülen o ki fikirler normal bir insanı katile de çevirebiliyormuş. Fikirlerdeki değişimin, bir inancı benimsemede veya şiddete başvurmadaki rolü sınırlıdır. Fakat, binlerce kişinin aynı kanaati taşıdıklarını ve dünyayla barışık yaşadıklarına şahit oldum.
DEAŞ, sadece radikal bir örgüt olmayıp, siyasi projelerin anlaşılmasında bize güzel bir örnek olabilecek niteliktedir. Bu örgüt, Zahiri akımından doğan diğer topluluklardan, tamamen farklı bir yapı arz etmektedir.
Bu örnek birbiri içinde bir bütün olan dört parçadan meydana gelir:
1- Kendini inanç konusunda otorite olarak sunan hilafet. Bunun özünde tarihin, dönen bir tekerlek gibi olması fikri hakimdir. Dün Müslümanları ıslah eden neyse, bugün de bunu gerçekleştirecek olan da odur.
2- Büyüleyici, göz alıcı bir güce sahip olmak, ‘asıp-kesme’nin had safhada olması gibi durumlar, bu örgüt’ün dünyayı meşgul etmesine sebep olmuştur. Dünyanın kendisine değer vermediğini, kendisiyle ilgilenmediğini düşünen birtakım Müslümanlar, bu boşlukları vahşice doldurma uğraşı içerisinde oldular.
3- Kısa zamanda art arda gelen zaferler sonucunda, kendilerinin manevi bir güce sahip olduklarına inandılar. Bundan dolayı da kimseye danışmadan her işi kendi kafalarına göre yapmaya başladılar.
4- Sınır ötesi ve diğer uluslara yönelik yapılan projeler, insanların İslam devleti zannederek örgüte destek vermesinin önünü açtı.
İnsanlar, bu projenin temelde radikal bir mezhebe dayandığı veya fanatik görüşlere sahip olduğunu düşündükleri için inanmadılar; aksine bunlar, kendi benliklerinde büyük krizler yaşadıkları ve ülkelerinde sosyo-ekonomik veya siyasi krizler olduğu için bu örgüte inandılar. Onlar, insanların krizlere buldukları çözüm ve alternatiflerin tükendiği görüşünü benimsemişlerdi. Art arda gelen başarısızlıklarla da ‘’Ahir zamanda ıslah olmak için, ilk zamanlarda ıslah olanlar gibi olmak gerekir ‘’ gibi hikmetli bir sözü saptırarak bağlamından koparmış ve ‘hilafete dönüş’ gibi amaçları uğrunda kullanmışlardır.
Şimdi size, DEAŞ projesini anlamada iki önemli özelliği söyleyeceğim:
1- Bu örgüte katılanlar farklı mezhep ve uluslardan oluşuyordu, bazıları da dindar değildi. Çünkü toplumun tümünü kucaklayacak bir proje, toplumun sadece bir kesimine hitap edemez
2- DAEŞ’i dışarıdan takip edenler destek vermese de, başarısız olmalarını da istemiyorlar, hatta zafer elde ettiklerinde, seviniyorlardı.
Örgüt Musul’da kurulduğunu açıkladığı sıralarda, bunun kısa ömürlü olacağını, başarılı olmalarının imkansız olduğunu yazmıştım; çünkü o tarihi olgulara zıttı. Fakat önemli olan, Arap dünyasında bu gibi olayları hazırlayan sebeplerin kaynağını araştırmaktır. Ben bunun 4 faktörle sınırlı olduğu kanaatindeyim: kimlik bunalımları, sosyo-ekonomik alanda kalkınmadaki zorluklar, kişisel özgürlüklerin olmayıp alınan toplumsal kararlarda söz sahibi olamamak ve donuk dini fikirlere sahip olup değişen asrın şartlarına ayak uyduramamak.
Bu dört faktör gelecekteki alternatif bütün projelerin başarısızlığında pay sahibi olacaktır. Aynı zamanda Arap toplumunun çoğuna ‘çöküntü’ düşüncesi hakim oldu. Bu, tarihten alternatif çözümler bulmamız için bize fırsat ve meşruiyet alanı tanıdı. Buradan sesleniyorum, şayet bir daha böyle projelerin (DEAŞ) ortaya çıkmasını istemiyorsanız, bunu engellemenin ilacı ifade ettiğim o dört faktörü ciddiye almanıza bağlı.