Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Batı ile Moskova arasında ‘Belge Savaşı’ | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Londra: İbrahim Humeydi/Şarku’l Avsat

New York’ta, bir yandan Suriye’nin yeniden inşası koşullarına ilişkin Washington ve Moskova arasında “belge savaşı” devam ederken, öte yandan ABD ve 8 müttefik Batı devleti arasında Suriye’deki “siyasi geçiş” ve “parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri” ile ilgili koşullara ilişkin tartışmalar devam ediyor.

Öteyandan Rusya, ülkenin yeniden imarının ve insani yardımların uluslararası siyasette kendisine karşı bir kart olarak kullanılmasına karşı çıkıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun da aralarında bulunduğu Batı ve bölgesel bağışçı ülkelerin dışişleri bakanları tarafından BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e gönderilen belgeler ve Şarku’l Avsat’ın bir nüshasını elde ettiği uluslararası yazışmalar, Suriye’nin yeniden inşasına yönelik katkının, “BM öncülüğünde kapsamlı, açık, gerçek ve geri dönüşü olmayan siyasi süreç başlamadığı sürece” reddedildiğini ortaya koydu.

Bu durum, Suriye’de yeni bir anayasanın hazırlanması ile BM denetiminde özgür, adil ve bağımsız parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin güvenli ve tarafsız bir ortamda gerçekleştirilmesi anlamına geliyor.

Çünkü 9 ülkenin ve AB’nin temsilcileri Moskova’nın Suriye’nin yeniden inşasını hızlandırma çabalarına karşı çıkıyorlar. Ayrıca Suriye’deki ve dünyadaki kurum çalışanlarının “hesap verebilirliğe” tabi olması ile savaş suçlarına karışanlarla ilişkide bulunulmaması hususundaki BM’nin tutumunu destekliyorlar.

Parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri

19 Eylül’de, Belçika, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Polonya, İsveç, İngiltere ve ABD temsilcileri, Guterres’e bir mektup gönderdiler. Temsilciler, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’a ve Guterres’e gönderdiği mektuba atıfta bulunarak, Suriye’de kalkınmanın ve yeniden yapılanma çalışmalarının başlamasına yönelik ödeme yapılması için artan baskı konusundaki endişelerini dile getirdiler.

Yetkililer, imzalanan mektubun AB ülkeleri tarafından nisan ayında açıklanan stratejiyi desteklendiğine dikkat çektiler. Mektupta, “bütün ciddiyet ve kararlılıkla kapsamlı, açık ve gerçek bir siyasi geçişin yürürlüğe girmesi koşuluyla Suriye’yi inşa etmeye ve katkıda bulunmaya hazır olunduğu” ve “bu pozisyonun G7 liderlerinin Mayıs 2017’deki toplantısı sonrasında yayınladıkları bildiri ile teyit edildiği” kaydedildi.

Belgede şu ifadeler yer aldı:

“2254 sayılı karar çerçevesinde BM liderliğinde kapsamlı, açık ve gerçek bir siyasi geçiş aracılığıyla, geri dönüşümü olmayan ilerlemenin çarkı dönmeye başlıyor. Uzun vadede kalkınma ve yeniden yapılandırma programlarını finanse etmek için uluslararası destek veya teyit beklenmesi söz konusu değildir. Çünkü öncelikle yerlerinden edilmiş insanlar da dahil olmak üzere Suriye halkına siyasi adaylarını seçme konusunda tam bir özgürlük tanınmalıdır. Suriye sürdürülebilir istikrar yolunda ilk adımlarını atmadığı sürece, kalkınma, programlar ve yeniden yapılanmayı finanse etme çabaları anlamlı olmayacaktır. Bilakis bu durum, savaş ekonomisinin güçlendirilmesinin yanı sıra, yolsuzluğa ve kusurlu yönetim yapıların kökleşmesine sebep olabilir.”

Belgenin devamında, siyasi geçişte ilerleme kaydedilene kadar, hayat kurtarıcı insani yardım sağlaması için BM’ye çağrıda bulunuldu ve önceliklerin insani müdahale planına dayalı olarak belirlenmesi gerektiği kaydedildi.

Ayrıca, mevcut Suriye makamlarının, BM ve diğer yardım kuruluşları tarafından temel ihtiyaçların sağlanmasına dayalı tarafsız yardım sağlama çabalarını engellemeye devam ettikleri bir aşamada, insani yardım seviyesinin ötesinde kalkınma çabalarına geçmek için çok erken olduğu belirtildi. Bu, Rus Savunma Bakanlığı liderliğinde, komşu ülkelerden 1,7 milyon Suriyeli mültecinin belirli koridorlar aracılığıyla geri dönmesi için Rusya tarafından başlatılan girişime cevap olarak geldi.

Belgede, temel ihtiyaçlara öncelik verilmesinin fazlasıyla ehemmiyetli olduğu dile getirildi. Çünkü Suriye’ye sunulan yardımın, yoksulların ihtiyaçlarının karşılanmasına katkıda bulunmak ve BM himayesinde siyasi bir sürecin başlaması için makul bir alan sağlamak çerçevesinde geldiği kaydedildi. Belgede, BM öncülüğündeki siyasi geçişin güvenilir ve geri dönüşümsüz bir şekilde gerçekleşmesi sağlanmadıkça, Suriye içinde yeniden yapılanma süreciyle ilgili çabaların bilfiil başlamayacağı vurgulandı.

Mektubu imzalayan devletler, Guterres’e “bütün diplomatik ağırlıklarıyla BM’nin Cenevre’de yürüttüğü kapsamlı siyasi sürecin ve BM’nin Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın çabalarının destekçileri olacaklarını” bildirdiler. Mektupta, bu kararı, 2254 sayılı karar ve ortak bir amaç olan Suriye Anayasa Komisyonu’nun oluşturulması çerçevesinde aldıklarını belirttiler.

Mektubun son kısmında, “yeni bir anayasanın hazırlanması ve parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin serbest, adil ve bağımsız yapılması ile seçimlerin BM ve organları tarafından güvenli bir çevrede ve tarafsız olarak denetlenmesine olan gerekliliğe” dikkat çekildi.

Standartlar ve ilkeler

Rus Dışişleri Bakanı, BM’den “Suriye’deki eylem standartları ve ilkeleri” hakkında bir “gizli mektup” sebebiyle, Guterres ile birkaç kez karşı karşıya geldi. Ayrıca New York’taki Rus misyonu da BM’ye protesto mektupları gönderdi.

Moskova, siyasi geçiş hususunda ilerleme kaydedilmesinin öncesinde, yeniden inşaya katkıda bulunulması ve savaşın durdurulması ile tırmanışı azaltmaya yönelik anlaşmalarla yetinilmesi çağrısında bulundu.

Bu anlaşmaların sonuncusu, Vladimir Putin ve Erdoğan arasında 17 Ekim’de Soçi’de yapılmıştı. Moskova ayrıca, savaşın maliyetinin 400 milyar doları aştığına dair Rus tahminleri söz konusu iken, Suriye’deki “yeniden yapılanmanın siyasallaştırılmasına” karşı çıktı.

Buna karşılık olarak, 9 ülkenin temsilcileri, Guterres’e “BM ilkeleri ve standartlarına” destek olacaklarını yinelediler ve “BM’nin 2254 sayılı karar ve Suriye’de Birleşmiş Milletler Yardımının Standartları ve İlkeleri ile uyumlu olarak benimsediği ilkeli yaklaşımı ve sadece gerçek ve kapsamlı bir siyasi geçiş başlatmayı öngören bir ilkeye dayandığını ifade etmesini memnuniyetle karşılıyoruz” ifadelerini kullandılar.

Eylül 2017’de Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Yönetim Kurulu kararı ile Suriye’ye has kurumların ortak çalışma ekibinin denetimi altında küçük bir grup oluşturuldu. Bu grup, Suriye’ye yönelik BM yardımları, özellikle hayat kurtarıcı acil durum çabalarının ötesine geçen yardımlar için net kriterler ve ilkeleri formüle etmekle görevlendirildi. Mevcut insani prensipleri, BM Antlaşması’nın ilkelerini yansıtan bu durum, karmaşıklıklarla dolu Suriye sahnesinde uluslara yardım etmeyi ve onları korumayı amaçlıyor. Aynı zamanda BM’yi, uluslararası alandaki itibarıyla ilgili potansiyel risklerden de korumayı hedefliyor.

Savaş suçluları

Moskova’nın resmi olarak protesto ettiği Suriye’de BM Yardımının Standartları ve İlkeleri, Şam’daki BM kurumlarına, “Suriye’nin tüm bölgelerinde, uygun olanlara destek ve yardım sağlanması için belirlenen şartlara” uymalarını talep etti. Ayrıca özellikle 2015 yılında alınan 2254 sayılı karar, 2013’deki 2118 sayılı karar ve 2012 Cenevre Bildirgesi ile BM Antlaşması’nın ilkeleri ve Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarına uymaları çağrısında bulundu. Bunun yanı sıra, insani müdahale planında öngörülen operasyonlara devam etmek için, Şam’daki operasyonlarına müdahale edilmemesi ve karşı konulmamasının güvence altına alınmasını vurguladı.
İki sayfadan oluşan belgede, Batı ülkelerinin, “bütün ciddiyet ve kararlılıkla kapsamlı, açık ve gerçek bir siyasi geçişin yürürlüğe girmesi koşuluyla Suriye’yi inşa etmeye ve katkıda bulunmaya hazır olunduğuna” dair ifadeleri tekrar edildi. Ayrıca tarafsızlık, bağımsızlık ve adalet ilkeleri ile insan hakları ilkelerine uyulması gerektiği vurgulandı.

Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı:

“Öncelik, insan haklarının korunmasını sağlayacak bir şekilde, savunmasız grupların ve bireylerin ihtiyaçlarına odaklanarak, halkın acil ihtiyaçlarına dayanan yardımlara verilmelidir. Bu yardımlar adil bir şekilde ve ayrım ve politik bir tutum gözetilmeksizin sunularak, yerel topluluklar ve aileler ile birlikte çalışılmalıdır. BM yardımı, farklı etki alanlarına bakılmaksızın, Suriye genelinde muntazam bir şekilde sunulacaktır. BM yardımı, savaş suçları veya insanlığa karşı suç işlediği iddia edilen taraflara yönlendirilmemelidir. Ayrıca insan hakları ihlallerine karşı hesap verebilirlik ile adil ve sürdürülebilir bir siyasi çözümün hedeflerine halel getirmeksizin, bilinçli ve açık bir şekilde belirlenmelidir.”

Moskova, Batı ülkelerine, Cenevre sürecinden veya BM kurumlarından ayrı olarak Suriye’nin yeniden inşasına katkıda bulunmaları için baskı yaptı. Bunun yanı sıra bu yılın başında Soçi’deki Suriye Diyaloğu Konferansı’nda, “İnsani ve ekonomik sorunların çözüme kavuşturulması ve yeniden inşa sürecine girilmesi için Suriye’ye karşı tek taraflı yaptırımların kaldırılması” çağrısında bulundu.

Yeni Anayasa

27 Eylül’de ABD Dışişleri Bakanı Fransa, İngiltere, Almanya ve büyük Arap ülkelerinden olan mevkidaşlarını New York’ta bir araya gelmeye davet etmiş ve toplantı, ortak bir tutumun benimsenmesi ile neticelenmişti. Bu, Pompeo’nun göreve gelmesi ile Jim Jeffrey ve Joel Roban’nın dosya ile ilgili görevlendirilmelerinin ardından Washington’un Suriye dosyalarına geri dönüşünün siyasi bir işaretiydi.

Toplantıya katılan devletler tarafından Guterres’e bir mektup gönderildi. Mektup, “BM’nin 2254 sayılı karar çerçevesinde Suriye’deki çatışmaya siyasi bir çözüm bulma çabalarını hızlandırmak için Cenevre’de bir anayasal komitenin oluşumunun desteklenmesini” içeriyordu. Bunun gerekçesi olarak, “Suriye’de meydana gelen çatışmaların 7 yıl içerisinde yüzbinlerce insanın hayatını kaybetmesine ve milyonlarcasının ise yerinden olmasına sebep olduğu” kaydedildi.

Mektupta “çatışmayı sona erdirmek için koordineli diplomasi ve uluslararası siyasi iradenin gerekliliği ile askeri bir çözüm bulunamayacağı ve politik çözümünün bir alternatifi olmadığı” vurgulandı. Ayrıca, askeri bir çözüm arayışında olanların, bölge genelinde ve dışında sadece bir krize sebep olacakları ve tehlikeli bir tırmanışı tetikleyecekleri kaydedildi.

9 ülke tarafından imzalanan 19 Eylül tarihli mektupta, “Soçi Anlaşması’nın, Suriye’nin kuzeybatısındaki Rus-İran desteğini alan rejim güçlerinin saldırı olasılığını tamamen ortadan kaldırmadığına” işaret edildi ve 2254 sayılı karar ile birlikte siyasi bir çözümün kaçınılmazlığı vurgulandı.

Mümkün olan en kısa sürede, BM ve Özel Temsilciler Dairesi’nin güvenilir ve kapsamlı bir Anayasa Komisyonu toplantısı düzenlenmesi bekleniyor. Böylece yeni bir Suriye anayasasının hazırlanması için çalışmaya başlanılacak ve BM’nin himayesinde özgür ve adil seçimlerin yapılmasına yönelik temeller atılacak.
Devletler, BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’ya, Anayasa Komisyonunun oluşumunda kaydedilen ilerlemeler hakkında Güvenlik Konseyi’ne ayın 31’ine kadar rapor sunması çağrısında bulundular.

Mektupta, Moskova’nın “bir anayasa komitesi oluşturulmasına yönelik hükümet, muhalefet ve sivil toplum listeleri üzerinde anlaşılması için” Şam, Ankara ve Tahran’a yeterli baskı yapmadığı belirtildi.

De Mistura’da, iki gün önce Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile gerçekleştirdiği görüşmenin de aralarında bulunduğu çabalarının sonuçlarına dair bu ay içerisinde Güvenlik Konseyi’ne bir rapor sunması bekleniyor.