Savaş firarileri krizi ile 2015’in kasım ve 2016’nın mart ayında Paris ve Brüksel’de gerçekleştirilen patlamalarla birlikte ortaya çıkmaya başlayan aşırı sağcı gruplar, Belçika Genel İstihbarat ve Güvenlik Servisi’ni (ADIV) endişelendirdi.
Söz konusu şahıslar Anvers ve Brüksel gibi bir dizi şehirde yaşayan sivil vatandaşların eylemlerini gözetlemek üzere göçmenlere karşı şiddet uygulamaya eğilimli olan gruplar oluşturdular ve bu eylemlerini ‘İslam’ın yayılmasının yarattığı tehlike’ ile gerekçelendirdiler. Bu nedenle yetkililer söz konusu kimselerin ırkçı eylemlerini ve sosyal paylaşım sitelerindeki propaganda kampanyalarını gözetlemeye başladı.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre güvenlik istihbarat servisi, olası saldırıları uzak ihtimal görmüyor.
Bir milletvekilinin sorusuna yazılı olarak cevap veren Belçika Adalet Bakanı Koen Geens’in açıklamalarına göre istihbarat servisi, bazı büyük şehirlerin mahallelerinde denetim ve gözetleme amaçlı “Göçmen ve mültecilere karşı korunma” başlıklı kampanya kapsamında açıklamalarda bulundu. Aşırı sağcılar tarafından oluşturulan sivil grupların yayılmasının sonucunda yaşanabilecek şiddet konusunda uyardı.
Aşırı sağcı eylemcilerin ve aktivitelerin artması ile birlikte söz konusu kimselerin yabancılara yönelik şiddete başvurabileceği konusunda uyarıda bulunan Adalet Bakanı, bu kimselerin ideolojileri çerçevesinde kanunlara aykırı hareket etmeye ve şiddet uygulamaya hazır olduklarını belirtti.
Bakan, 32 kişinin ölümüne ve 300 kişinin yaralanmasına yol açan Brüksel bombalamalarından birkaç gün sonra insanların kurbanların aileleriyle dayanışma çerçevesinde mum ve çiçek koymak için Brüksel’in merkezindeki Labourse Meydanı’na akın ettiklerini hatırlattı. Arap kökenli ve Müslüman olan çok sayıda insan da Labourse Meydanı’nda hazır bulunmuş ve Belçikalıların acılarına ortak olmuşlardı.
Meydana yüzlerce aşırı sağcı unsur da ulaştı ve güvenlik bariyerlerini aşmaya çalıştı. Fakat güvenlik güçleri onlara karşı koydu. Belçika Başbakanı Charles Michel ve diğer parti liderleri, İslam ve yabancı karşıtı sloganlar atan bu aşırı sağcı unsurların eylemlerini kınadılar.
Anvers’teki sağcı Flaman İttifakı Partisi, bir dizi parti tarafından yayınlanan ve aşırı sağcıların eylemlerini kınayan bildiriyi imzalamayı reddetti.
Belçikalı aşırı sağcı unsurlar 2016’nın temmuz ayı sonlarında terör suçlarıyla mücadele çerçevesinde idam cezasının yeninden yürürlüğe sokulması çağrısında bulundu.
Sağcı Vlaams Belang (Flaman Menfaati) Partisi lideri Philippe Dionter, mart ayında gerçekleştirilen Brüksel’deki bombalamaların ardından terörle mücadele çerçevesinde aralarında idam cezasının da bulunduğu bir dizi öneride bulundu. Ancak bu öneri talep edilen desteği bulamadı ve böylece henüz doğmadan iptal edildi.
Mayıs 2016’da aşırı sağcı lider Philippe Dionter’i hedef alan bir terör planı ortaya çıkarıldı. Flaman Menfaati Partisi lideri Philippe Dionter, kendisine yönelik planlanan terör eylemi planını duyduğu zaman dehşete düştüğünü söyledi. Ülkenin kuzeyindeki Anvers kentindeki ana tren istasyonu ve ticari merkezler başta olmak üzere yoğun nüfuslu yerlerde terör saldırıları gerçekleştirmek de planlar arasında yer alıyordu.
Sağcı lider, düzinelerce ölüm tehdidi aldığını açıkladı. Bu, sağcı Flaman Menfaati Partisi’nin “See Islam” başlığı altında yeni bir internet sitesi açma niyetinin açıklamasının ardından geldi. Söz konusu siteyle amaçlanan daha fazla cami, helal kesim siteleri ve sadece örtülü kadınların gidebileceği yüzme havuzları inşa ederek ve öğrencilerin camileri ve diğer yerleri ziyaret etmelerine yönelik organizasyonlar tertip eden İslami örgütlerin İslami düşünce ve kültürü yayarak toplumu İslamileştirmeye çalışma girişimlerini ortaya çıkarmaktı.
Brüksel’deki bombalamalardan bir gün sonra gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan sağcı lider Philippe Dionter, İslam dininin resmi olarak tanınmasının Belçikalı yetkilerce kaldırılması çağrısında bulundu.
İslam dininin resmi olarak tanınmasının kaldırılmasının hükümet tarafından sağlanan imkanların Müslümanlar kullanılmasını önleyeceğine dikkat çeken lider, kolaylaştıran entegrasyon politikalarının pek çok ‘Müslümanların ellerini kana buladığını’ söyledi. Belçika vatandaşlığını elde etmek için daha sert prosedürler uygulanması çağrısında bulundu.