Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Eski Başbakanı Berham Salih, Şark’ul Avsat’a verdiği röportajda, IKBY’de “Referandumdan kaynaklanan sorunları çözebilecek, meşruiyeti olan, halk desteğine sahip ve Bağdat ile yapılacak diyalogları yönetebilecek bir geçiş hükümeti kurulması gerektiğini” söyledi. “Irak’ın 2003 yılında üzerine kurulduğu siyasi vizyon artık ülkeyi ileri taşıyamaz” dedi.
Salih, geçmişte Bağdat Hükümeti’nden Haşdi Şabi’nin sivillere yönelik ihlallerini engellemesini istediğini dile getirerek, Iraklı Kürt ve Arapların mezhebi ya da etnik çatışmaya çekilmesinin mümkün olmadığını dile getirdi. Salih, “Kanla çizilen sınırlar yine kanla kaldırılır. Dünün güç dengeleri bugünün reel durumunu hazırladı, bugünün dengeleri ise yarının değişime kabil reel durumunu oluşturacaktır. Durumu dayatma siyaseti bir fayda getirmeyecektir. Anayasa’ya dayalı kalıcı çözüm ancak bölgede iyi bir yönetim, yolsuzluğa karşı mücadele ve ekonomik yaşamın iyileştirilmesiyle mümkündür” uyarısını yaptı.
Berham Salih, Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Partisi’nin (KYB) üyesiydi. IKBY Hükümeti’nde 5 yıl Başbakanlık yapan Salih, ayrıca, Irak Eski Başbakanı Nuri el-Maliki Hükümeti’nde de Başbakan Yardımcısı ve Planlama Bakanı olarak bulundu. Berham Salih, bir süre önce “Irak’ta Demokrasi ve Adalet Koalisyonu” adlı oluşumu kurdu.
Röportaj’ın tam metnini ilginize sunuyoruz.
Şark’ul Avsat: Şuanda Bağdat ve Erbil arasında yaşanan çatışmanın sorumluluğu kimin? Referandum bir hata mıydı?
Berham Salih: Öncelikle sorduğunuz sorudaki “Kürtler” kavramının tanımını yeniden yapmamız lazım ki hata yapıp yapmadıklarını görebilelim. Sorunun, Kürtlerin geçtiği tarihi aşamada siyasiler ve halk arasında bütünlük olmamasından kaynaklandığını düşünüyorum. Referandum kararını siyasi liderler aldı ve açıkça sorumluluğu üstlendiler. Uluslararası toplum ve bölge ülkelerinin referandumu reddettiği, Kürtler arasında Bağdat’a yöneltilen talepler konusunda bile açık bir uzlaşının olmadığı bir ortamda, referandumda ısrar etmenin sorumluluğu, referandum kararını alan siyasi parti ve şahsiyetlere aittir. Açıktır ki, referandumdan önce toplumun güvenini kazanmış, aklı başında ve adil bir siyasi karar mekanizması kurma noktasında başarısız olunmuştu. Bölgede hegemonya kuran yolsuzluk ve şahsi hesaplara batmış yönetim, karar alma mekanizmasını yanılttı.
Irak’taki yönetim mekanizmasının hatalarını da görmezden gelemeyiz tabii ki. Çözümsüz kalan bütün bu sorunlar, bugün yaşanan sorunların ortaya çıkmasına neden olan gözardı edilemeyecek bir süreç doğurdu. Irak’ın siyasi yapısındaki boşluklar ülkeyi ardı arkası kesilmeyen krizlere mahkûm etmiş durumda. Iraklılara hak ettikleri güven ve refahı sağlayamayan bu siyasi yapı, bütün Iraklıların şüpheyle yaklaştığı yolsuzluğa batmış kötü bir yönetim doğurdu. Bu siyasi yapıdan kaynaklanan krizler, DEAŞ’a karşı aynı cephede savaşan dünün dostlarını (Haşdi Şabi ve Peşmerge), bugün iki ayrı mevzide birbirine karşı savaşan düşmanlara dönüştürdü.
Ş.A: Sizce şu anki krizler nasıl çözülür ve IKBY ile Merkezi Yönetim arasındaki ilişkiler nasıl iyileştirilir?
B.S: Bugün yaşanan durumun çözümü için farklı aşamalar gerektiğini düşünüyoruz. Öncelikle Kürtler, kendi aralarındaki sorunu çözmeli, saflarını birleştirmeli ve son süreçte yapılan hataların kendi aralarında yeni bir felakete neden olmasına izin vermemelidir. Kürtler, bundan sonra da, Bağdat ile açık bir diyalog sürecine girmeliler. Kürtlerin ayrılması üzerine kurulacak her çözüm dışlanmaya mahkûm kalır. Kürtler arasındaki birlik, yolsuzluk ve kişisel hesaplardan uzak, toplumun güvenini kazanmış bir karar süreci üzerine kurulabilir. Herhangi bir çözüm; referandumdan kaynaklanan sorunları çözebilecek, meşruiyeti olan, halk desteğine sahip ve Bağdat ile yapılacak diyalogları yönetebilecek bir geçiş hükümeti kurulmasını gerektirmektedir.
Hataların kabul edilmesi ve ulusal maslahatların kişisel ve parti maslahatlarının üzerinde tutulması gerekmektedir. Bu da temel siyasi güçlerin uzlaşmasından geçiyor.
Ş.A: Ya mevcut krizin çözümü?
B.S: Mevcut kriz sadece Kürtleri değil, Irak’ın tamamını ilgilendiriyor. Bugün yaşananlar DEAŞ sonrası sürecin sonuçlarından sadece biridir. DEAŞ 2014 yılında Irak’ın büyük bir kısmını işgal ettiğinde, bir sürecin sonu diğer bir sürecin başında olduğumuzu defalarca söylemiştim. Irak’ta 2003 yılında kurulan yapının üzerine inşa edildiği siyasi vizyon ülkeyi bir adım ileri taşımaya artık yeterli değildir. Bağdat ve Erbil’de aklı başında ve başarılı bir yönetim kurulamamasının sebebi geçmiş hatalardan ders alınmamasıdır.
Bu yüzden, Kürtlerin Bağdat yönetimiyle girecekleri diyalog sürecinin sadece Kürtlerin durumuyla sınırlı kalmaması ve Bağdat’ta hüküm süren siyasi partilerin yöntemiyle bir paylaşım yapılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu diyalogların ana ekseni Bağdat ve Erbil’de nasıl başarılı ve aklı başında bir yönetim kurulabilir sorusu olmalıdır.
Bağdat’ta Iraklılar arasında, uluslararası toplum ve civar ülkelerin de destekleyeceği Iraklılar arası diyalogdan başka bir seçenek yoktur. Bu diyalog sorunları kesin olarak çözebilecek ve aynı sorunların ileride yeniden patlak vermesini engelleyecek Anayasaya dayalı bir çözüm doğurabilir.
Ş.A: KYB içinde de görüş ayrılıkları var. KYB içerisindeki bir grubun Başkan Barzani’yi desteklediği söyleniyor. Barzani’ye muhalif olan bir başka grubun ise Haşdi Şabi ile tartışmalı bölgelere dair bir anlaşma yaptığı ifade ediliyor. Bu konudaki değerlendirmeleriniz nedir?
B.S: Mevut KYB liderleriyle siyasi yöntem konusunda anlaşmazlıklarımız var. Benimle aynı endişeyi taşıyan birçok dostumla Kürdistan ve Irak’ta, demokrasi ve adalet vurgusu yapmak için Demokrasi ve Adalet Koalisyonu’nu kurma yoluna gittik. Bu koalisyonun hedefi, her yerinden yolsuzluk akan mevcut yönetim içindeki boşluğu doldurmak ve IKBY’deki siyasi yapının çökmesini engellemekti.
Ş.A: Haşdi Şabi militanlarının tartışmalı bölgelerde yaşayan Kürtlere yönelik hak ihlalleri gerçekleştirdiği ve çok sayıda Kürdün IKBY içine göç etmek zorunda kaldığını ifade eden raporlar yayınlandı. Irak’ın kuzeyinde Bağdat ve Erbil arasında yaşanan çekişmeden bir Arap-Kürt ya da Sünni-Şii çatışması doğmasına dair çekinceler var mı?
B.S: Bu raporların endişe yarattığından şüphe yok. Irak Hükümeti’nden Haşdi Şabi militanlarının sivillere yönelik ihlaller gerçekleştirmesinin engellenmesini talep ettik. Size kesin olarak söyleyebilirim ki; bölgedeki Arap ve Kürtleri, etnik ya da mezhebi temelli bir savaşa sürüklemenin imkanı yoktur. Orada, insanlar arasında yayılması istenen nefret söylemine karşı duran derin tarihi köklere dayanan bir kültür vardır. Yüzbinlerce Arap Kürdistan’ın çeşitli yerlerinde barış içinde yaşamaktadır. Aynı şekilde yüzbinlerce Kürt te Bağdat, Selahaddin, Diyala ve Musul’da barış içinde yaşıyor. Nefret ve şiddet söylemi elbette her toplumda vardır. Bize düşen ise bunu durdurmak için çalışmaktır.
Krizin sadece siyasiler arasında olduğunu ve halka yansımadığını düşünüyoruz. Bu nokta, insanların algılarında güçlendirmemiz gereken bir olgudur.
Bugün yapılması gereken Anayasa’nın temellerine dayalı açık ve hızlı adımlardır. Bu adımlar, şiddetin durdurulmasıyla başlayarak, şehirlerden askeri birliklerin çekilmesiyle devam etmelidir. Daha sonra da sivillerin korunması için gerekli Anayasal adımlar atılarak, şehirlerin idaresinin o şehirde yaşayan halklara teslim edilmesi aşamasına geçilmelidir. Böylelikle insanlar arasında tutuşturulmak istenen fitne ateşi söndürülerek, Irak Anayasası kapsamında hızlı bir toplumsal diyalog başlatılabilir.
Daha önce söylediğim gibi bunun olmaması halinde, kanla çizilen sınırlar yine kanla kaldırılır. Dünün güç dengeleri bugünün reel durumunu hazırladı, bugünün dengeleri ise yarının değişime kabil reel durumunu oluşturacaktır. Durumu dayatma siyaseti bir fayda getirmeyecektir. Anayasa’ya dayalı kalıcı çözüm ancak bölgede iyi bir yönetim, yolsuzluğa karşı mücadele ve ekonomik yaşamın iyileştirilmesiyle mümkündür.
Ş.A: İran’ın IKBY üzerinden Suriye’ye koridor açmaya çabaladığı iddiaları sizce doğru mu? İran’ın bu niyetini ortaya koyan fiili işaretler de mevcut.
B.S: Analistler, donuk haritalar üzerinden hükümlere varmaya çalışıyorlar. Oysa ki bölgedeki stratejiler ve bölgenin geleceği donuk haritalar üzerinden anlaşılamaz. Stratejileri haritalar değil devletlerin çıkarları belirler. İran komşu bir ülke. Bu hakikat ne İran ne de Irak tarafından değiştirilemez. Ayrıca, İran ve Irak arasında derin tarihi, kültürel ve ekonomik ilişkiler vardır. Bu hakikatlerin göz ardı edildiği hiçbir stratejinin başarı şansı yoktur.
Irak, bölgedeki ülkelerle ortak yardımlaşma mekanizmaları kurmaktan önemli çıkarlar elde edecektir. Bu mekanizmalar mezhepsel, etnik ya da siyasi temeli üzerine değil, ortak siyasi ve ekonomik çıkarlar ile bölge pazarının güçlendirilmesi hedefine dayanmalıdır. Ortadoğu ülkeleri birbirine muhtaçtır. Bu ihtiyaç gelecekte daha fazla artacaktır. Bu yüzden, Ortadoğu ülkeleri kendi aralarında ekonomik köprüler kurarak birbirini tamamlamalıdır.
Savaşçılar için koridorlar açılmasını konuşmak yerine ülkeler arasında ortak ticaret, özgür yatırımlar, alt yapı tesisleri ve mal dolaşımının hızlandırılması gibi konuları konuşmalıyız.
Bizler, Irak ve Suriye’de kendini gösteren kutuplaşmalar, savaşlar ve zıtlaşmalar yerine bölgesel bir stratejiye ihtiyaç duyuyoruz. Bölgedeki bu kutuplaşma ve iç savaşlar geçmişte Irak’a dış müdahale getirmiştir. Bu dış müdahalenin sadece bölge çapında değil, dünya çapında etkilerini yaşadık. Irak bölgesel dengelerde belirleyici bir konuma sahiptir. Irak’ın vesayetten ve savaş alanı olmaktan kurtarılması gerekmektedir.