Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Berri ve Avn… Taif sınırları dışında bir çatışma | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile Parlamento Başkanı Nebih Berri arasında Dışişleri Bakanı Cubran Basil üzerinden sürdürülen çatışma, parlamento seçimleri öncesindeki bir sinir savaşı gibi gözüküyor… Ama yaşananlar sadece bir sinir savaşı değil, konu daha da derin.

Taraflar Taif Anlaşması’nın dışında, Lübnan’ın politik ortaklık sistemine dair bir çatışmaya girmiş durumdalar.

Mişel Avn’a savaş açan Nebih Berri hangi özelliklerine güveniyor? Kendisi halen Meclis Başkanı ve Emel Hareketi’nin lideridir. Taif öncesi Marunî siyasetine karşı en tanınmış Şii savaşçı. Sosyalist müttefiki Velid Canbolat’la birlikte eski Cumhurbaşkanı Emin Cemayel’i düşürerek 6 Şubat 1984’te sistemin değişmesine neden olmuş, Marunî cephenin bölünmesine yol açan ve Hafız Esed tarafından koruma altına alınan üçlü ittifakın mucitlerindendir.

Cumhurbaşkanı Avn’a gelince… Cumhurbaşkanlığı pozisyonuna gelmeden önce dahi kendini Hristiyanların en güçlü temsilcisi görerek, Hristiyanların geçmiş dönemlerdeki eski gücünü iade etmeyi ve Taif Anlaşması öncesindeki Cumhurbaşkanlığı pozisyonunun ışıltısını geri getirmeyi misyon edinmiştir. Bu nedenle Avn ve müsteşarları “antlaşma” kelimesini devamlı olarak kullanırlar. Bundan kasıtları Taif Anlaşması’ndan önceki dönemlerdeki siyasi hayatın genel gidişatıdır. Bu, cumhurbaşkanlığı yetkilerinin büyük bölümünün Bakanlar Kurulu’na devrinden öncesine ve Eski Başbakan Refik Hariri’nin tüm bu yetkileri karizması ve istisnai liderliği sayesinde kendisinde toplamadan önceki döneme işaret etmektedir.

Avn, yetkilerinin düşüklüğünü, performansı ve davranışının yanı sıra müttefiklerin (Hizbullah olsun veya Hükümet Başkanı Hariri’nin kendisi olsun) cumhurbaşkanlığına olan ihtiyacıyla telafi etmeye çalışıyor. Bassil ise yetkileri ve imkânları dâhilinde Berri’ye saldırarak ve kuşatarak cumhurbaşkanlığının önemini öne çıkartmaya uğraşıyor. Gerçekten de Bassil ve grubu, Meclis Başkanı’na güçlü darbeler vurmayı başardı. Kendini Berri’ye eşit bir hasım olarak gösterebildi. Bununla da yetinmeyerek 1984 yılından beri ilk defa Bassil’in destekçileri Berri grubuna ateş açtı. Hem de sorgusuz sualsiz!

Berri’ye gelince, antlaşma denilen şey gerçekte yoktur, ancak Avn’ın sık sık tekrarladığı gibi “Taif’ten ders almayanların” hayalindedir. Berri’ye göre Cumhurbaşkanı, Lübnan’da politikalar üretemez. Meclis üretir. Yürütme erki de Cumhurbaşkanı’nda değil Bakanlar Kurulu’ndadır. Berri de yürütmedeki rolünün eksikliğini bazı pozisyonların rolünü büyüterek telafi etmeye çalışıyor. Örneğin Maliye Bakanlığı’nı, çalışan bir kurumdan veto eden ve çıkarılmış bir emrin yürütmesini durduran bir kuruma dönüştürüyor.
Meclis Başkanı Lübnan’daki Şii dönemin “ilave” anayasal yetkilere ve kazanımlara sahip bir hale dönüşmediğini ısrarla vurguluyor. İlave kelimesini tırnak işareti arasına alıyorum, zira çatışmaya giren Şii güçler yasama gücüne kendi ellerinde olan bir güç olarak bakmakla yetinmiyor, Nebih Berri’nin şahsına özel bir güç olarak bakıyor. Dolayısıyla ilave bir yetkinin alınmadığını savunuyorlar. Şii güçler, Meclis Başkanlığı’nın onursal bir pozisyon olduğunu, önemini ancak Nebih Berriden aldığını, kararları ise diğer pozisyonlarda oturanların verdiğini söylüyorlar. Şiilerin bu şekilde zulme uğradığını belirterek, Lübnan’ın Şii dönemde yaşadığı göz önüne alındığında, bunun kabul edilemez olduğunu savunuyorlar.

İlginç olan şu ki 2005 yılından beri Şiilerin politik çatışmalarının tümünde istedikleri veto yetkisi diğer dini gruplarda da bulunmuyor. Cumhurbaşkanı herhangi bir kararı veto etme hakkına sahip değil. Bu alandaki yetkileri bir bakandan dahi daha düşüktür. En fazla yapabildiği bir kararın çıkmasını 15 gün geciktirmektir. Ardından karar, Cumhurbaşkanı istese de istemese de resmi gazetede yayınlanır ve yürürlüğe girer. Başbakan’ın da veto hakkı yoktur. Karar verme yetkisi Bakanlar Kurulu’nda olup oylandıktan sonra yürürlüğe girer. Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanı, İlyas El Hiravi’nin onayladığı medeni evlilik yasasının yürürlüğe girmesinin eski Başbakan Refik El Hariri tarafından engellenmesi, bu kuralın ihlalinin tek örneğidir. Hariri aynı durumda Bakanlar Kurulu’nun üçte ikisinin ve Cumhurbaşkanı’nın onayını almasına rağmen eski Cumhurbaşkanı Emil Lahud’un görev süresinin uzatılmasını önlemek için aynı duruşu sergilemek istese de, Suriye’nin Lübnan’da gitgide büyüyen rolünü dengelemek için geri adım atmıştır.

Şiiler, Taif Anlaşması’nın özünü oluşturan denge kavramına ters olmasına rağmen yürütmeyi durdurma hakkını, yani veto hakkını istiyorlar.

Şiilerin tüm bu gücüne rağmen, Şii vatandaşların korku duyuyor olması, Taif Anlaşması’na ters gelecek şekilde daha çok taviz ve lehlerine ödün istemeleri de bir başka paradoks. Bu taviz isteklerinin Lübnan’la ilgili uluslararası mahkemenin yapılması ve Hizbullah’ın Başbakan Hariri suikastıyla ilgili araştırmaların neticesinde ileride karşılaşacağı baskıların öncesinde gelmesi de dikkat çekicidir.