Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Bir girişim ve konferansın ışığında Fas ve Cezayir ilişkileri | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Bu ayın beşinde eski Fas Dışişleri ve Kültür Bakanı, Assilah Uluslararası Kültür Forumu Genel Sekreteri Muhammed bin İsa, Ürdün’ün başkenti Amman’da düzenlenen Abdulhamid Şuman Forumu’na konuk olmuştu. Konferansta yapacağı konuşma için: ‘Seçkinler ve Arap Dünyası’nın Krizleri: Gelecek Güvenceleri” başlığını seçmişti. Bu başlık; istenen formülü ile ancak büyük Arap vatanımıza uygun bir gelecek için çalışma ve kaçırmamız gereken bir gelecek ile ilgili olabilirdi.

İbn İsa konuşmasında, hem geleneksel hem de tarihi ya da modern ve geniş anlamıyla ateşinde kavrulduğumuz Ortadoğu bölgesinin karşı karşıya olduğu krizleri sıraladı. Ardından kendisine göre en önemli olan beş tanesini belirledi. Konuşmasının başlığında yer alan seçkinlerin herkesten önce sorumluluğunun; bu krizler ile yaşamayı öğrenmek için değil aşmak için onlarla olumlu bir şekilde başa çıkmak olduğunu belirtti. Hâlihazırda bu seçkinlerin; gelecekte kazanımlar elde etmek için harekete geçmekten aciz ya da donuk bir geçmişin içinde boğulmuş bir halde veya aynı zamanda her iki hali de birlikte yaşamakta olduğunu ifade etti. Seçkinlerden hemen bu halden kurtulmaları ve tarih yapan, insanın etkinliğini ve özgür iradesini pekiştiren canlı ve ileriye dönük bir bakış açısı benimsemeleri istendiğini kaydetti.

Elbette konuşmacı bunu yapmadan önce seçkinler kelimesi ile tam olarak kimlere işaret ettiğini açıkladı. Ona göre seçkinler kelimesi; siyasi liderleri, elit aydınları ve etkin sivil güçleri kapsamaktadır ve bu üçlü yapılanma, Arap dünyamızı konuşmasında belirlediği beş krizden çıkarma sorumluluğunu üstlenmektedir. Bu beş krizi ise bölgesel Arap sisteminin içine düştüğü çıkmaz, coğrafi olarak komşu ülkeler bilhassa Türkiye ve İran ile ilişkilerinde yaşadığı açmaz, bazı Arap başkentlerinde ulusal devletlerin çöküşü krizi, Arap ve Filistin-İsrail çatışmasına barışçıl bir çözüm bulma sürecinin durması, fanatik dini aşırılık, nefret, kin, düşmanlık ve radikalliğin güçlenmesine ve bunun Müslümanların dünya ile ilişkilerini zayıflatan etkilerine maruz kalan dini meseleler olarak sıralamaktadır.

Bir nedenden dolayı bana, bakan İbn İsa’nın konuşmasının içeriği ile konuşmadan bir sonraki gün Fas Kralı Altıncı Muhammed’in yaptığı ve komşu Cezayir’i açık ve doğrudan diyaloğa çağıran konuşmasının içeriği arasında dolaylı bir ilişki varmış gibi göründü. Kral; kardeş ve komşu ülke Cezayir ile daha önce iki ülke arasında hiç yaşanmamış bir şekilde ilişkilerde yeni ufuklar açmak istediğini açıkladı.

Fas Kralı’nın açıklamasına baktığımızda, bakanın konuşmasındaki seçkinler kelimesinin üç boyutundan birincisi ile temsil edilen Fas’taki siyasi liderliğin, iki ülke arasında var olan anlaşmazlıkları aşma isteğini görebiliriz. Aynı şekilde bakanın konuşmasını ele aldığımızda, yıl bitmeden Arapların mevcut durumunun şu anda bulunduğu ve yıllardır donuk bir şekilde üzerinde durduğu noktadan farklı bir noktaya taşınmasını isteyen elit aydınların sesini duyabiliriz.

Geriye, konuşmada geçen üçüncü yani etkin sivil güçler ile ilgili unsur kalmaktadır. Kral’ın konuşması ile başlattığı girişim ile doğrudan ilgili olması nedeniyle Fas ve özellikle de Cezayir’deki sivil güçler, bu çağrıyı benimsemeli ve bir fırsata dönüştürmeli, ardından bu girişime hakettiği yaşam ve hareket alanını sağlamaslı ve damarlarına iki komşu arasında ilişkileri düzeltmek için gerekli kanı pompalamalıdır.

Kral Altıncı Muhammed’in bu beklenmedik girişiminde dikkatleri çeken bir diğer husus, sadece rahmetli Kral İkinci Hasan’ın liderlik ettiği Yeşil Yürüyüşün 43. yıldönümünde yapılmış olması değildir. Aynı zamanda altmış yıl önce düzenlenen ve Fas ile Cezayir ilişkilerinin çatışmadan üst düzey işbirliğine ardından her Cezayirli ve Faslı vatandaşın sömürge yönetimine karşı birlikte savaşan bu iki kardeş ülke için daha iyi bir gelecek tasavvurlarına layık bir ilişkiye dönüşmesi amacını taşıyan Tanca Konferansı’nın 60. yıldönümünde yapılmış olmasıdır.

Bu yılın Temmuz ayında Faslı bir gazetede bir yazarın, ülkesinin Cezayir ile ilişkilerinin Etiyopya’nın Eritre ve Somali ile ulaştığı iyi ilişkilere benzer bir düzeye ulaşmasını umut ettiği bir yazısını okumuştum. Bu yılın Mayıs ayında yönetime geçtiğinden itibaren Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, ülkesinin iki komşusu ile ilişkilerini, yirmi yıldır devam eden anlaşmazlıkları takip edenlerin hayal ve tasavvur edemeyecekleri düzeylere ulaştırdı. İki ay önce Eritre’nin başkenti Asmara’da düzenlenen ve Eritre Başkanı Isaias Afewerki ve Somali Başkanı Muhammed Abdullah Farmajo ile Etiyopya Başbakanı’nı bir araya getiren ilk görüşmeden sonra bu üç lider, geçen hafta ikinci bir kez bir araya geldi. Bu üçlü zirveden önce bir sonraki zirvenin en yakın zamanda Somali’nin başkenti Mogadişu’da yapılması kararı alındı.

Afrika Boynuzu bölgesinde yer alan bu üç komşu ülke arasındaki ilişkiler bu seviyeye, Etiyopya ve Eritre arasında 20 yıl süren bir kesintiden, iki taraf arasında yaklaşık 80 bin kişinin ölümüne neden olan ve yaklaşık iki yıl süren savaştan, kapalı ve gergin sınırlardan, ziyaretlerin durmasından sonra gelmiştir. Bugün iki ülke arasında bir yandan karşılıklı uçak seferleri düzenlenirken diğer yandan sınırlar açılmakta, iki lider karşılıklı ziyaretlerde bulunmakta ve Mogadişu’da Farmajo’nun konuğu olarak tekrar buluşma kararı almaktadır.

Bu olumlu ruh halinin, ilişkilerini geliştiren üç ülkenin bulunduğu kara kıtanın güney doğusundan Cezayir ve Fas’ın bulunduğu bölgenin batısına taşınması hiç de zor değildir. Çünkü Cezayir ve Fas’ı geçmişte, günümüzde ve gelecekte bir araya getiren ortak paydalar bu üç Afrika Boynuzu ülkesinin paylaştığı kaderden, sınırlardan ve olaylardan çok daha fazladır.