Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Bir Suriye zirvesi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Suriye meselesinin çözümüne dair Rusya’nın attığı son adım, Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’un Suriye’ye yönelik zirve hazırlıkları yürütüldüğüne dair açıklamasıdır. Buna göre Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, iki ülke lideri ile yani Türkiye’yi temsilen Recep Tayyip Erdoğan ve İran’ı temsilen Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile bir araya gelecek. Peskov, zirve için üç liderin ajandasına uygun bir tarih belirleneceğini söylemekle birlikte önümüzdeki Eylül ayının başlarında olabileceğini belirtti.

Suriye’ye yönelik bir zirve düzenlemek, iyi bir fikir. Gerek askeri gerek siyasî anlamda belirleyici bir sonuca varılmaksızın yankıları yaklaşık 8 yıldır süren Suriye meselesi için bir çözüm bulunmasında da ciddi bir düşünce halini alabilir. Nitekim bu mesele, artan kargaşalar ve anlaşmazlıkların ortasında devam edecek gibi görünüyor. Elbette daha fazla dram ve felâket vaat ederek. Üstelik bu felâketten, yalnızca Suriyeliler değil içte ve dışta bıraktığı hasarlarla bölgesel ve uluslararası muhataplar da payını alacak.

Bununla birlikte Suriye meselesinin üstesinden gelmeyi sağlayabilecek bu zirvenin, uygun bir ortam ve çözüm yolu sağlaması bekleniyor. Burada uygun ortamdan kasıt, uluslararası toplumun meseleye bir çözüm bulunması için istekli olduğunun altını çizdiği ve zirveye, Suriye meselesinde etkin güçlerin ya da bu güçlerin arasında en etkinlerinin katıldığı elverişli koşullardır. Tabi sonrasında hedeflenen ve üzerinde anlaşmaya varılan adımların atılması için siyasî ve güçlü bir iradenin ortaya konması ve meseledeki farklı tarafların çıkarlarının dikkate alınması da gerekir. Ama en önemlisi, Suriye meselesinin patlak vermesine sebep olan yani Suriyelileri, özgürlük, adalet ve eşitlik uğruna diktatörlük rejimine karşı ayaklanmaya iten etkenlerin göz önünde bulundurulması ve Suriye’deki mevcut rejimde özsel değişikliklerin gerçekleşmesi için kapıların açılmasıdır.

Rusya’nın Suriye’ye yönelik gerçekleştirilmesi beklenen üçlü zirve fikri ile Suriye meselesine bir çözüm sunabilecek bir zirve fikri karşılaştırılacak olursa şunu söylemek mümkün olabilir: Rusya’nın fikri, Suriye için bir çözümü sonuç vermez. Hatta tutuklular ve saklananlar veya sığınmacılar ve göçmenlerin iadesi gibi Suriye meselesinin temel konularından biri için bile ciddi ve elverişli bir çözüm sunamaz. Suriye için daha fazla felâketin habercisi olan İdlib meselesi gibi git gide kaynamaya başlayan bir mesele için hele hiç… Hem de Rejim ve aralarında İran ve Rusya’nın bulunduğu müttefikleri, İdlib’e saldırarak onu ‘terörle mücadele’ başlığı altında Esed rejimine geri vermeye karar vermişken…

Planlanan zirvenin tarafları, Esed rejiminin önde gelen iki dostu hatta koruyucusu Rusya ve İran. Öyle ya geçtiğimiz seneler boyunca defalarca onun düşüşüne engel oldular, tüm suçlarını savundular, bu suçları işlemeye devam etsin diye her türlü desteği sundular. Şimdi de Suriye’de bir çözüm bulmak için tüm yolları deniyorlar. Ama tabi bu, rejimi ve başındakini koruyacak ve onu, uluslararası topluma adapte edecek bir çözüm olacak. Öne sürülen zirve, bu amaca hizmet ediyor.

Türkiye’nin Suriye meselesindeki politikaları, 2016’nın sonlarında yine aynı üçlünün bir araya gelip Moskova’nın bu buluşmayı, Suriye’de bir çözüm için üçlü ortaklık olarak değerlendirmesinden önce Rusya ve İran’dan farklıydı. Bu politikalar, 2015 yılının sonlarında Suriye’deki askeri müdahalenin ardından Rusya ile çatışmaya girememesinden ötürü Türk tutumunu kuşatan karmaşanın ortasında değişikliğe uğradı. Ankara, Suriye’deki tutumu için Batı’dan beklediği yardım ve desteğe ulaşamayınca İran ile ikili ilişkilerin kesilmemesi için çalıştı. Üstelik NATO da asil üyelerinden biri olan ve üyeleri arasında en büyük askerî gücü elinde bulunduran Türkiye’yi bu konuda desteksiz bırakmıştı. Tüm bunlar Türkiye’yi Rusya ve İran ile ortaklığa itti. Bu ortaklığın hedefi, Türkiye’nin hareketli Suriye topraklarından en az kayıpla mümkün olan en üst faydayı devşirebilmesidir.

Türkiye’nin önemli kartlara sahip olarak Suriye’deki Rus-İran ortaklığına katılması, bu ortaklığı Türk varlığı ölçüsünde güçlendirmiştir. Türkiye’nin bu ortaklıktaki varlığı, kısmen de olsa Moskova ve Tahran’ın eğilimlerini dengeleyebildi. Ancak Esed rejimi ile ortaklık hedeflerini gerçekleştirecek bir çözüm geliştirmek isteyen bu ikisinin, Suriye gerçekliğinde politik ve saha yolculuklarını devam ettirmesini hiçbir şey engelleyemedi. Orada burada beliren, şimdi de planlanan üçlü zirvede boy gösterecek olan Türkiye’nin itirazları dahi…

Öte yandan üçlü zirvenin temel sorunu, ‘tek ortaklığın’ bir parçası olması dolayısıyla varlığının sınırlı olması değildir. Bu ortaklığın bileşenleri arasında gizli ve açık anlaşmazlıklar hüküm sürüyor. Suriye’de bir çözüm için gerekli ufku çizmede zirvenin erişebileceği sonuçlarda da aynı anlaşmazlık söz konusu. İç ve dış planda Suriye konusunda ve Suriye çekişmesindeki ana taraflar arasında bu çözüm için siyasî bir taşıyıcı bulunmuyor. Nitekim Esed rejiminin devam etmesine karşı çıkan Suriyelilerden bahseden yok. Suriye meselesinin bölgesel ve uluslararası aktörleri olan Araplar, Avrupalılar ve ABD’den de. Onlar olmaksızın Suriye’de bir çözüm tablosu çizilemez. Tüm bu aktörler, Cenevre’de çizilen rotaya göre çözümün uluslararası olması gerektiğini vurguluyor. Türkiye de katılsa Rus-İran ittifakından bir çözüm çıkmaz.