Dünyadaki süper güçler hakkında tarihçiler tespitlerde bulunduklarında görülecektir ki Başkan Donald Trump, Amerikan tarihinin sıradan bir Başkan’ı olmayacak.
Her ABD Başkanı bir şekilde olağanüstü bir Başkandı çünkü her biri, farklı yerel ve uluslararası koşullarda yaşadı ve bir bakıma Amerikan devletinin coğrafi genişliği, zengin potansiyeli ve göçmen halkının bileşimi gibi kendine has özellikleriyle uğraşmak zorunda kaldı.
Ancak Beyaz Saray’ın şu anki sakini artık benzersiz bir fenomen olarak kalacak çünkü selefleri ve muhtemelen onun halefleri de, “yönetim tarzları” ile tarihin bir nesnesi olacaklardır. Ancak bunun bizzat şahsı üzerinden değerlendirmeler yapılacak ve sistemin yönetimi ve liderlik yönetimindeki başarısı ve başarısızlığı yüzünden de sorumlu tutulacaktır. Aynı zamanda Beyaz Saray, bizzat bu Başkan’ın şahsında topluca Amerikan sistemini oluşturan diğer kurumların lideri olarak anılacak. Ü
Trump, ABD tarihinin benzeri görülmemiş bir karakteri haline geldi, çünkü kişiliği, yapısı ve davranış biçiminin Amerikan toplumu üzerinde birçok etkisi oldu ya da Amerikan kapitalizminde özel bir durum söz konusu… Ancak geçtiğimiz yıl boyunca Beyaz Saray’a gelişi dahi sürekli konuşuldu ve bu yazdığım satırlar dahi, başka Amerikan liderlerinin son bir yılda ne yapıp yapmadıklarına dair önceki yazılardan oldukça farlı durmaktadır.
ABD Başkanı’nın ilk yıldaki durumunu, geçtiğimiz hafta Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu’na gittiğinde yaşadığı sahneler özetliyor. Zira bu Forum dünya liderleri, dünyanın büyük şirketleri veya çeşitli uluslararası kuruluşları buluştuğu bir yerdir. Hepsinin de üzerinde ittifak ettiği husus “küreselleşmenin” insanlığa iyi geldiğidir. Şayet olumsuz yan etkileri olursa, küreselleşme kendini düzeltebilecek kabiliyete sahiptir. Trump İsviçre’nin dağlık kasabasına geldiğinde şehrin küçük restoranlarının “Burger Trump” ve “Pizza Trump” adlı özel yemekler servis etmesi kabul törenlerinin kurallarına aykırıydı. Ancak en büyük kutlama, yılsonunda geçen vergi yasasından dolayı yüksek vergiler toplayan Avrupa ülkeleri için bu toplantının tam bir Amerikan dersi olduğunu düşünen bir Avrupalı kitleden geldi.
Ancak Trump’a olan saldırı, kendi vatandaşı ve başkanın da çok iyi tanıdığı, tanınmış New York milyarderi George Soros’dan geldi. Kendisi Açık Toplum Vakfı’nın (küreselleşme, demokrasi ve insan hakları alanındaki bir sivil toplum kuruluşu) sahibidir. Kendi başkanına saldırma nedeni ise; Dünyadaki diktatör ve diktatörlük eğilimi gösteren kişiler gibi davranmaya başlaması, “küresel ısınma” konusundaki tutumu ve Kuzey Kore yönetimi ile yarattığı kriz nedeniyle dünyayı nükleer savaşa götürme ihtimali… George Soros ve kurumu Trump ile şiddetli bir düşmanlık halinde olmasına rağmen geçmişte 18 milyar doların üzerinde yardım etmiştir. Ancak her halükarda ABD başkanına karşı şiddetli bir düşmanlığın temsilcisi olmaya devam ediyor.
Liberaller, Demokratlar, medya ve hatta Cumhuriyetçi Parti’nin en üst düzey üyelerinden bazıları da dâhil olmak üzere çeşitli çevrelerden gelen tüm düşmanlıklara rağmen, Trump, Beyaz Saray’a giden yolda yaptığı seçim kampanyasının en önemli taahhüdü olan ve sürekli tekrarladığı bir başarı hikâyesine sahipti ve hepsi de ekonomik başarıyla ilgiliydi. Ekonomideki büyüme artış gösterdi, enflasyon ve işsizlik yıllar içinde en düşük seviyelerine geriledi ve ABD ekonomisinin neredeyse tamamı canlandı. Bu eğilimin Obama yönetimi sırasında başladığı doğrudur ve 2008’deki küresel finansal ve ekonomik krizin ardından yapılan reformlara da atfedilebilir.
Fakat Trump, ABD ekonomisine yatırım yapmak isteyenler için bütün kısıtlamaları kaldırmıştır. Bu da ekonomik canlanma adına en az önceki dönem kadar önemli rol oynamıştır. Zira bu şekilde birçok şirketin ülkeden kaçışı önlendiği gibi önceden kaçan birçok şirket de tekrar Amerika’ya dönmeye başlamıştır. Vergi kanunu, hem iç hem de dış yatırımları harekete geçiren önemli bir dinamikti. Aslında sadece bu bile Amerika’nın felsefesinin zaferini ilan etmek ve devletin yeniden büyük olma yolunda ilerlediğini anlamak için yeterliydi.
Bu başarı, Trump’ın ilk yılında beklediği başarıyı yakalayamadığına inanan birçok gözlemci tarafından kabul edilmemektedir. Bu bakış açısı, federal hükümetin, senatörlerin -dört Cumhuriyetçi üye dâhil olmak üzere- hükümetinin sağladığı bütçeyi reddetmesi nedeniyle bütün kapıları kapatmasının hemen ardından ortaya çıktı. Obama’nın Sağlık Yasası’nın yürürlükten kaldırılmasına ilişkin kararda da aynı şeyler yaşanmıştı. Vergi yasası hariç Trump, öne sürdüğü kanunları onaylatmada pek başarılı olmadı. Başarısının bir kısmı bile, savunma sanayinde Mattis, Dışişleri Bakanlığında Tillerson, Milli Güvenlik Kurulu’nda McMaster ve Beyaz Saray Genel Sekreteri Kelly gibi “tecrübelilerden” kaynaklanıyordu.
Donald Trump ilk yılında, yönetici kadrolarına gerekli atamaları yapamaması yürütmenin yeniden inşasında başarılı olamadığına işaret ediyor. İlk yılında George W. Bush tarafından atanan 500’e kıyasla doldurması gereken kadrodan sadece 300 yeri doldurdu. Amerikan devlet mekanizması Trump’ın isteklerine yeterince karşılık vermedi. Her direktifi hemen itaatle karşılayan büyük şirketlerin yönetimine alışık olan Trump için oldukça aykırı bir durum…
Bazı basında çıkan haberlere ve bazen Trump’tan gelen imalara göre, programına karşı güçlü direniş, ABD istihbarat teşkilatı, diplomatları, kamu görevlileri ve askeri komutanlardan oluşan “derin devlet” ten gelmektedir. Başkanın vermiş olduğu emirlere direniyorlar ve itaat etmiyorlar. Hepsinin, ABD’nin yurtdışındaki liderliğini kaybettiren, içteki canlılığını zayıflatan popülist politikalarından ve söylemlerinden tedirgin olmalarından dolayı Trump hakkında olumsuz görüşleri var. Trump ve muhalifler arasında Amerikan devletinin sinirlerindeki gerginliği yansıtan en bariz mesele; Hillary Clinton’u seçimlerde yenmek için Rusya Seçim Komisyonu’nun ABD seçim kampanyasına ne derece müdahale ettiği ve özellikle Başkan Putin’in şahsen ne ölçüde ilgilendiği konusunun gündemden düşmemesidir. Mesele yalnızca spekülasyon değil, zira FBI tarafından kapsamlı soruşturmalar yapılıyor ve kongre komiteleri ile birlikte yeni kişiler sorgulanıyor. Her geçen gün eski başkan Richard Nixon’ın görevinden azledildiği sürecin bir benzerine daha da yaklaşıldığı yönünde işaretler var.
Özellikle Cumhuriyetçi Parti hem Kongreyi hem de Temsilciler Meclisi’ni kontrol ettiği için aynı sonucun yaşanacağına dair değerlendirmeler yapmak için henüz erkendir. Beyaz Saray’da Başkanı’nın koltuğunu Demokratlar lehine feda etmek isteyen yani düşmanlığını bu dereceye vardıran herhangi bir Cumhuriyetçi yoktur!