Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Birinci Dünya Savaşı’nda Araplar | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Bugünlerde bitişinin 100. yıldönümünü kutladığımız Birinci Dünya Savaşı’nda yaklaşık yarım milyon Arap, her iki safta da savaşmıştır. Arap askerler Sudan’dan Fas’a ve Suriye’ye kadar geniş bir bölgede savaşmış ve hayatlarını kaybetmişlerdir. Bazıları ise başka ülkelerin ordularında görev yapmak için gemilerle Avrupa kıtasına taşınmışlardı.

Osmanlı ordusunda görev yapan yaklaşık 300 bin Arap asker, İtilaf Devletleri Almanya, Avusturya-Macaristan ve Sırbistan’ın yanında İtilaf Devletleri İngiltere, Fransa, ABD, Rusya, Çin ve diğer ülkelere karşı savaştı.

Aslında savaşın büyük bir bölümü ve yaklaşık 10 milyona ulaşan kayıpların büyük bir çoğunluğu Avrupa kıtasında yaşanmıştı.

Ama bu savaşın neden olduğu yıkımın etkileri, Arap bölgeleri de dahil olmak üzere dünyanın birçok ülkesini kapsadı.

Savaşın nedenleri arasında iktidar hırsı, genişleme hayali ve Avrupa’da aşırı milliyetçiliğin ortaya çıkışı gösterilebilir.

Osmanlıların idaresi altında olan, aşırı vergi ve kötü yönetimin baskısı altında inleyen Arap bölgelerinde yaşayanlar hariç, Araplar bu savaşın taraflarından biri değildi. O zamanlar Türk yönetimi şimdikinden farklıydı ve daha zayıftı. Sömürgeci Avrupa ülkelerinin gerçekleştirdiği sanayi ilerlemenin gerisinde kalmıştı. Bu nedenle Britanya’nın ya da Fransa’nın idaresi altındaki Arap ülkelerinin aksine Osmanlı idaresi altındaki ülkeler yoksullukla mücadele ediyordu.

Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru sadece Arap sömürgeleri değil, Osmanlı Türkiyesi’nin kendisi de topraklarını ele geçirmek isteyen muzaffer ülkelerin kurbanı ve hedefi haline geldi.

Türkiye; Rusya, Yunanistan, İngiltere ve Fransa tarafından işgal edildi. Ta ki Kurtuluş Savaşı’nı yöneten ve Anadolu’nun büyük bir kısmını kurtaran Mustafa Kemal Atatürk ortaya çıkana kadar.

Türkiye’yi modernleştirme projesi ve sanayi alanında gerçekleştirdiği devrim bir yana, sadece bu yüzden bile kendisi Türkiye’nin en büyük şahsiyeti olarak kabul edilir.

Savaştan sonra Arap bölgelerinin idaresi savaşta galip olan sömürgeci Avrupa ülkelerinin eline geçti. Her ne kadar yaygın bir tarihi bilgi olsa da aslında savaştan önce imzalanan Sykes-Picot anlaşmasının savaşın sonuçları ile bir ilgisi yoktur. Çünkü bölgenin paylaşımı Türk sömürgeciliğinin ve hilafetinin yenilgisinin ardından gerçekleşmiştir.

Ne savaştan galip çıkan taraf ne de yenilen taraf Birinci Dünya Savaşı’ndan gereken dersleri almadı. Avrupa’ya egemen olan milliyetçi düşüncenin, düşmanlığı körüklemek ve yaklaşık 60 milyondan fazla insanın hayatını kaybettiği İkinci Dünya Savaşı’na götüren olayların gelişmesinde büyük bir rolü oldu.

Çoğu zaman büyük savaşların bizlere öğrettiği dersler hemen unutulur. Geriye sadece kayıpları en aza indirecek ve zaferi garantileyen askeri taktikleri anlatan akademik askeri çalışmalar kalır. İki dünya savaşının yaşanmasına neden olan Avrupa, aslında bu iki savaşın da en büyük kaybedeniydi. Sonunda Avrupa, amaçları hammadde kaynakları elde etmek ve ürünleri için yeni pazarlar bulmak olan sömürgecilik yerine açık pazar ekonomisi kavramını kabul etti. Çünkü, aslında bir varil petrolü 1 dolara satın almak 100 dolara satın almaktan daha iyi değildi. Bilakis bu savaşların çıkmasının ana nedenlerinden biriydi. Bu sayede, Güney Kore ve İsviçre gibi ülkeler yurtdışına bir asker bile göndermeden dünya pazarında etkili bir konuma geldiler.

Dünyanın iki büyük gücü ABD ve Rusya arasındaki mücadelenin neden olduğu krizler dünyayı kasıp kavuruyor. Çin ejderhasının sınırları dışında gittikçe daha fazla genişlemesinden duyulan kuşku ve korkular artıyor. Tek ırkın üstünlüğü düşüncesini ortadan kaldırmak ve kıtayı birleştirmek düşüncesi üzerine kurulan AB içerisinde bölünmenin işaretleri görülüyorken dünya, Büyük Savaş’ın bitişinin 100. yıldönümünü kutladı.

Birinci Dünya Savaşı sona erdi ama ölmedi.