Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Birlik güçlerini Irak’tan çekmek için yapılan baskının sırrı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

DEAŞ’a karşı yürüttüğü bitimsiz savaşında Irak’a kesin yardım sağlamaya devam eden uluslararası koalisyon, dönemsel açıklamalarının birinde Şubat ayının son haftasında Kerkük’ün güneyindeki Havice kasabası, Musul ve Anbar’da örgüt ile yapılan 35 çatışma altında 23 baskın düzenlediğini ilan etti.

Öte yandan Irak Hükümeti, bundan günler sonra Diyala, Kerkük ve Anbar’da DEAŞ’tan kurtardığı bölgelere güçlerini tekrar yaymak zorunda kaldığını duyurdu. Zira örgüt, yol kesmek, sivil yolcuları kaçırmak, askeri noktalara saldırı düzenleyerek görevlilerini öldürmek, internet yoluyla örgütün alışılmış tarzdaki korkutucu videolarını yaymak gibi faaliyetlerine yeniden başlamış.

Başbakan Haydar el-İbadi, birkaç gün sonra DEAŞ’ın yarattığı tehdidin devam etmesi konusunda uyardı ve bölgelerin düşmesi ve güvenlik çöküşünü engellemek için tüm Iraklıları sırt sırta vermeye teşvik etti. Ayrıca, DEAŞ, 2014 yılı Haziran’ında selefi Nuri el-Maliki başta iken ülkenin üçte birine denk gelen bölgeleri ele geçirip orada sözde hilafet devletini kurduğunda ve onun ortadan kaldırılması için hem insani hem de maddi olarak oldukça pahalıya mal olan üç yıllık bir savaşa mecbur kalındığında neler yaşandığına işaret etti.

Bu esnada Iraklı grupların liderlerinin Irak’taki yabancı güçlerin (Uluslararası Koalisyon) saf dışı bırakılması için yaptığı çağrılar artış gösteriyordu ve geri çekilmeme durumunda bu güçlere yönelik silahlı saldırıya geçileceği tehdidi baş gösteriyordu.

Bu işte bir çelişki var mı?

Görünürde büyük bir çelişki söz konusu. Ancak bu çağrıların her zaman İran dostu grupların liderleri tarafından dillendirildiğini bilirsek çelişki ortadan kalkıyor. Üstelik bazıları açıkça (İranlı) Velayet-i Fakih’i benimsediğini duyuruyor. Diğer bir deyişle hepten ya da ayrıntılı olarak geri çekilme çağrıları, Başkan Donald Trump’ın geçen yıl göreve gelmesiyle birlikte çoğunluğunu Amerikalıların oluşturduğu koalisyon güçlerinin geri çekilmesi için baskılarını artıran İran’ın çıkarlarına hizmet ediyor. Özellikle Trump, önceki Başkan Obama yönetiminde Tahran ile imzalanan nükleer anlaşmayı yeniden gözden geçirme kararlılığını gösterdiğinden ve Tahran’ı kendisini uluslararası terörün arkasında yer almakla tehdit eden Washington’un taleplerini reddetmesi durumunda İran’a yeni yaptırımlar uygulamakla tehdit ettiğinden bu yana.

Doğrusu, mevcut durumda koalisyon güçlerinin çekilmesi Irak’ın hayrına olmaz. DEAŞ terör örgütünün bitirilmesi görevi, henüz tamamlanmadı. Irak güçleri de şu durumda DEAŞ ve diğerlerine karşı koyabilecek yeterliğe sahip değil. Bir yandan son haftalarda yaşananlar ve diğer yandan el-İbadi’nin açıklamaları bunun en büyük göstergesi.

Koalisyon güçlerinin şimdi çekilmesi ile tarih kendini tekrar edebilir. 2011 yılında dönemin başbakanı Nuri el-Maliki, 2003 yılında Irak’a giren Amerikan güçlerinin varlığına son verilmesi için baskı yapmıştı. Ancak ülke hala el-Kaide ve Saddam rejiminin kalıntıları ile günübirlik savaşların içine giriyordu. El-Maliki ve rakipleri arasında siyasi ihaleler yapıldı ve kazanıldı. Güçler, Irak henüz terörden temizlenmeden geri çekildi. Terör eylemleri arttı ve Irak güvenlik güçlerinin onlara karşı koyma gücü azaldı. 30 ay içinde DEAŞ’ın Irak’ın üçte birlik alanında kontrolü ele geçirmesi ile birlikte gerçek bir felâket yaşandı.

İran’ın Irak’taki dostlarına devam etmeleri ve koalisyon güçlerinin geri çekilmesini istemelerine yönelik baskıları iki güdü tarafından yönlendirilir:

İlki, İran’ın koalisyon güçlerine özellikle de Amerika’ya yönelik daimi endişesidir. Zira bu güçler, Amerika’nın İran’a yönelik muhtemel bir saldırısında görevlendirilebilir. Irak’ın ısrarlı teminatları bu endişeyi azaltamadı. Özellikle Başbakan el-İbadi’nin, Irak hükümetinin Irak topraklarının başka bir devletin düşmanları tarafından kullanımına izin verilmeyeceğini söylemesi bile işe yaramadı. El-İbadi, en son geçtiğimiz Çarşamba Bağdat’ta düzenlenen Enerji Konferansı’ndaki bir konuşmasında bu sözünü yinelemiş ve ‘Irak’ın ABD ve İran arasındaki çatışmadan kendisini uzak tutmak istediğini’ söylemişti. Bununla birlikte ‘bu politikanın Bağdat’ın lehine olduğunu’ vurgulayarak Washington ve Tahran ile olan ilişkilerinde denge siyaseti gütmeye çalışıyor.

İkincisi, Tahran’ın Irak’taki yoğun nüfuzunun azalmaya başlamasından dolayı İran’ın duyduğu kaygıdır. Bu korkunun ardında İran’ın Iraklı dostlarının artık iyi durumda olmamaları yatmaktadır. Onlar şu an içerideki etkilerinin azalması ile yüzleşmiş durumdalar. Şii siyasal İslamcı partiler, 2003 yılından beri oldukları rahatlıkta değiller. Bu partilerin yönettiği hükümetler ve işbirlikçileri reform ve kalkınma gerçekleştirememiş ve asgari kamu hizmetlerini sağlayamamıştır. Bunda bu partilerin yönettiği devlet kurumlarında idari ve mali yolsuzluğun artması en büyük etken olmuştur. Halkın tepkisi gittikçe artmış ve bu durum 2015 yılından beri devam eden ve son aylarda etki alanını genişleten protestolarla kendini göstermiştir. Yaklaşan meclis seçimleri, 2018 meclisinde bu sefer İran dostlarının temsil düzeyinin düşeceğine yönelik işaretler taşıyor.

İran, bunun çok iyi farkında. Diplomatik ilişkilerde görev alan bir dizi İranlı memur, sivillere ve solculara yönelik artan halk desteği konusunda uyararak Irak seçimlerine açıktan açığa müdahale ediyor. Uluslararası güçlerin geri çekilmesi konusundaki istekleri ile baskı yapması da bununla ilişkili. İran bu çekilmenin önümüzdeki ay gerçekleşecek seçimlerin ardından yeni Irak hükümeti oluşmadan ve Trump Tahran hakkında bir sonraki adımlarına karar vermeden önce gerçekleşmesini istiyor.

İran’ın baskıları sadece görev süresi sona ermek üzere olan Irak meclisinin kararını sonuç verdi ve meclis, El-İbadi hükümetine geri çekilme için bir takvim belirleme çağrısında bulundu. El-İbadi ve yardımcıları ise koalisyon güçlerine duyulan ihtiyacın hala devam ettiğini tekrarladı. Trump’ın adımı öngörülemez ancak Tahran’ın istemediği istikamette atılacağı ortada.