Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Biz ve Batı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Batıda yayınlanan makale ve yayınlarda, özelde Arapların genelde Müslümanların Avrupa medeniyetinden hoşlanmadığı ve ona düşmanlık besledikleri sıkça zikrediliyor. Eğer bunda az bir gerçeklik payı varsa o da fikir dünyasından çok siyasetle ilgilidir. Gayet iyi bilinmektedir ki 19. yüzyılın başlarında batı medeniyetini keşfetmeye ve onla temas kurmaya başlamamızla birlikte batı medeniyetiyle aydınlandık. Buna en büyük delil de batı medeniyetiyle yoğrulup bize, onun ilmini ve fikirlerini öğrenmemizi tavsiye eden hocalarımızın ve din adamlarımızdır. Bu söylediklerimize örnek olarak Şeyh et-Tahtavi, Muhammed Abduh ve arkadaşları gibi Mısır’daki Ezher Üniversitesi mezunu alimleri gösterebiliriz. Mısır’da olanların aynısı Irak’a uygulandı. Yazar, Şeyh ve devrimci siyasetçi Muhammed Bakır el-Şebibî batı medeniyeti ile tanışıp onunla donanan ve onu şiirlerine döken öncü hocalarımızdan birisidir.

O şu meşhur beytin sahibidir:

“İçkiyi içen Müsteşar

Peki sen niye sarhoş oldun ey Vezir?”

Şeyh Muhammed Bakır Irak’ta her zaman reforma ve yeniliğe, zorunlu askerliğin yerine zorunlu eğitimin getirilmesi çağrısında bulunmuştu. Keşke dediklerini yerine getirseydik.

Şeyh Muhammed Bakır, Arapça tercümeleri aracılığıyla özellikle Fransız fikri ve edebiyatından etkilenmiş, bu okuması kendisinde Fransızca dilini öğrenme aşkını uyandırmış, her ilim ve edebiyatsever gibi söz konusu metinleri asıl dilinden okuyabilmek için Fransızca dilini öğrenmeye niyetlenmiş. Ancak Necef’te sarıklı bir hoca iken bunu nasıl başaracaktı?

Şeyh Bakır, Papaz Anastas Marie Carmeli’ye içinde bir hocanın Hristiyan bir rahibe fikirlerinden bahsettiği yabancı dille yazılmış bazı mektuplar göndermiş. Ancak ilim ve dil sevgisi Şeyh Bakır ile Papaz Anastas’ı ortak bir değerde buluşturmuş. Şeyh Bakır neredeyse Bağdat’a her gittiğinde Deyr’de bulunan Papaz Carmeli’yi ziyaret etmiş. Papaz Carmeli her Cuma günü ikindi vaktinde edebi meclis kurarmış. O vakitler güzel zamanlardı. Müslüman, Yahudi, Hristiyan ve diğerleri tek bir aileye mensuptu. İlim ve Edebiyat ailesine.

Edebiyatçılar arasında birçok yazışma olmuştur. Şeyh Bakır da Carmeli’ye içinde kendisinden ‘sevgili dili’ olarak nitelendirdiği Fransızca dilini öğrenmesinde yardımcı olmasını istediği bazı mektuplar göndermiş. Papaz Anastas, Fransızca dili konusunda bilgiliymiş. Şeyh, Papaz Anastas’a kendisinden Fransızca dilini öğrenmek için iki aylığına Necef’ten Bağdat’a taşınmak istediğini ifade etmiş. İlginçtir ki Papaz kendisine Necef’te Fransızcayı iyi bilen birinin olduğunu söylemiş. Ancak bu Şeyh Bakır için zormuş. Çünkü sarıklı bir imamın mescitten çıkarak kendisine Fransızcayı öğretecek birisine gitmesi bazı kesim tarafından hoş karşılanmadığı için uygun değilmiş. Şeyh Bakiri de en doğru olanın Fransızcayı Bağdat’ta öğrenmek olduğunu düşünmüş. Gerçekten de Fransızcayı öğrenmek için Bağdat’a taşınmış…

Bunu, dini makamına herhangi bir etkisi olmadan yabancı kültürlere ait kaynaklardan bilgi edinme konusunda azimli olan bir din adamına örnek olarak anlattım. Ne yazık ki Şeyh Bakır, Paris’i ziyaret etme ve caddelerde insanların, sevdiği ve öğrenmek için çok azim gösterdiği Fransız dilini konuşmalarını duyma fırsatını yaşayamadan vefat etmiş.