Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Bölgesel olarak Katar krizi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Dr. Abdulaziz Bin Osman

Körfez ülkeleri arasındaki ilişkilerde, 2017 yılı tehlikeli gelişmelerin yaşandığı bir yıl oldu. “Katar Krizi” olarak adlandırılan bölgesel kriz, 5 Haziran 2017 tarihinde sürpriz bir şekilde ortaya çıkmış gibi görünse de, bu krizin arka planı, 1994 yılında yaşanan saray darbesiyle Katar Emiri Şeyh Halife Al-i Sani’nin devrilerek yerine Veliaht Prensi olan Hammad Bin Halife Al-i Sani’nin tahta geçmesine sebep olan olaylara kadar uzanmakta.

Katar’daki yeni yönetim, genel olarak, eski yönetimden farklı hedeflere sahip olduğunu gösterdi. Yeni Katar yönetiminin Körfez ülkeleriyle olan ilişkilerine bakışı bu farklılıkların en önemlilerinden birini oluşturuyordu. Körfez ülkelerinin, Katar yönetiminin önceliğinin Körfez ülkeleriyle ilişkileri değil, Körfez dışındaki farklı yönelimleri olduğunu fark etmesi uzun bir vakit almadı. Katar’ın bu yönelimleri, Körfez ülkeleri arasındaki ilişkilerde ilk yol ayrımı oldu. Sonraki yıllarda Katar’ın dış ve güvenlik politikaları, Körfez ülkelerinin çoğu için bir endişe kaynağı haline geldi. Katar siyaseti, bütün diplomatik, güvenlik ve medya yansımalarıyla endişe verici boyutlara ulaşarak, yıllardır Körfez’de devam eden kardeşlik ilişkilerini tehdit eden bir hal aldı. 1995 yılından sonra göreve gelen yeni Katar yönetiminin uygulamaları, Körfez’deki ortaklarının güvenini yıktı. Doha yönetimi ve başta el-Cezire olmak üzere, Katar’daki medya ağları, Katar ve Körfez’deki ortakları arasındaki güven bunalımını derinleştiren olumsuz bir rol oynadı.
1995-2013 dönemi, Katar ve Körfez ülkeleri arasındaki ilişkilerin seyrini değiştiren olaylara sahne oldu. Bu yıllarda, Katar-Suudi Arabistan ilişkilerinin bozulmasıyla birlikte, Katar’ın Bahreyn, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile yaşadığı gerilimler, son krizin alametleri olurken, bu dönem taraflar arasındaki ilişkilerde güvensizliğin hakim olmasına sebep oldu.

Körfez liderleri, 2013 Haziran’ında, genç Veliaht Temim Bin Hammad Al-i Sani’nin yönetime gelmesini ilişkilerin düzelmesi ve kardeşlik anlayışının yeniden hakim olmasının müjdesi olarak algıladı. Ancak, henüz uzun bir süre geçmeden Mart 2014 tarihinde yeni bir kriz yaşandı. Suudi Arabistan, Bahreyn ve BAE, Katar yönetiminin uygulamalarını protesto ederek Büyükelçilerini Doha’dan geri çağırdıklarını açıkladılar. Kasın ayında varılan ittifakla ilişkiler yeniden normale döndü. Kriz, Katar Emiri’nin 23-24 Kasım 2013 tarihlerinde Riyad Anlaşması ve Riyad Anlaşması Uygulama Mekanizmaları vesikasını imzalamasına rağmen bu anlaşmaya uymaması nedeniyle yaşandı. Bu anlaşma, Katar’ın Körfez’deki ortaklarının şikayetlerine neden olan uygulamalarından vazgeçerek, Körfez ülkelerinin güvenlik ve istikrarına öncelik vermeyi kabul ediyordu.

Riyad Anlaşması’nın ek sözleşmesi

Katar’ın Riyad Anlaşması’na uymaması üzerine Mart 2014’te yaşanan kriz, 16 Kasım 2014 tarihinde imzalanan Riyad Anlaşması Ek Sözleşmesi ile çözüldü. Katar bu sözleşmeyle, daha önce verdiği sözleri tutma garantisi veriyordu.

Krizin aşılmasından sonra Katar’ın verdiği sözleri tutmaması ve Körfez ülkelerinin tehdit olarak algıladığı politikalarını sürdürmesi üzerine 2017 yılında Katar ve Körfez ülkeleri arasındaki kriz zirveye çıktı ve Haziran ayında Körfez ülkelerinin yanısıra Mısır da Katar ile ilişkileri askıya alma kararı aldı.

Son yıllarda yaşanan gelişmelerden Katar’ın Körfez ülkeleri arasındaki birlikten ayrılmak istemediği anlaşılıyor. Zira son yaşanan krizden sonra çok sayıda Katarlı yetkili ülkelerinin Körfez İşbirliği Teşkilatı’nda kalmaya büyük önem verdiğini defalarca dile getirdi. Ancak, öyle görülüyor ki Katar, Körfez İşbirliği Teşkilatı üyeliğini hiçbir sorumluluk üstlenmeden sürdürme niyetinde. Bir topluluğa üye olmakla birlikte tek başına hareket etmeyi ve o topluluktaki ortaklarının çıkarlarını önemsemeden siyasi tasarruflarda bulunmayı istiyor. Bu yöntem, hiçbir devletler topluluğu açısından kabul edilebilir bir yöntem değildir.

Bu yüzden, Körfez ülkelerinin Katar’a yönelik suçlamaları ve şikayetlerinin bir süreç içerisinde oluştuğunu ve siyasi itham olarak nitelenemeyeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Katar’ın Körfez’deki ortakları Katar tarafından uygulanan politikaların bütün Körfez ülkelerinin güvenliğini tehlikeye attığı gerçeğini hiçbir zaman gizlemedi. Katar’ın sebep olduğu tehditler, el-Cezire’nin kışkırtıcı yayınları ve Katar yönetiminin Körfez ülkeleri tarafından terör örgütü olarak nitelenen İhvan-ı Müslimin Cemaati, Husiler, el-Kaide ve DEAŞ terör örgütlerine verdiği desteği kapsıyor. Bununla birlikte, Katar’ın İran tarafından bölgeye yönelik sürdürülen saldırgan politikalara karşı samimiyetsiz olması ve Körfez ülkeleri tarafından aranan bazı suçluları koruması bu ülkelerin güvenliğini tehlikeye atan ciddi tehditler arasında sayılabilir.

Dış güçler

Katar ile Körfez ülkeleri arasında yaşanan krizin derinleşmesinde dış güçlerin oynadığı rolü inkar etmek mümkün değil. Krizin derinleşmesine Katar’ın uygulamaları üzerinden Körfez’de kendisine çıkar elde etmek isteyen bazı batılı ülkelerin etki ettiği açık bir gerçek. Katar’ın uygulamaları, Körfez ülkelerinin birliğinde çatlağa sebep olarak, bu ülkelerin çıkarlarına katkı sunmuştur. Söz konusu ülkeler, Katar’ın medya, siyaset ve diplomasi gücünü çıkarları ve hedefleri doğrultusunda kullandı.

Körfez ülkelerinin, son 20 yıldır Katar’a yönelttiği eleştiriler boşuna değildi, bu eleştiri ve şikayetleri görmezden gelmekte mümkün değil. Katar’ın, Körfez ülkelerinin çekincelerini anlamaya ve krize sebep olan yanlışlıklar ile güvensizliği gidermeye yanaşmaması Katar-Körfez ülkeleri ilişkilerine büyük darbe vurdu.

“Toplu Güvenlik” kavramı, herhangi bir bölgesel oluşum ya da topluluğun blok halinde hareket ettiğini gösterir. Bu topluluk, üyelerinden herhangi birinin topluluğun temel ilkelerine muhalefet etmesi halinde varlığını sürdüremez. Katar tarafından uygulanan politikalar, işte bu kavrama tezat teşkil etmedir. Hepimiz bir gün Katar tarafından bu kavrama inandığına dair kesin deliller görmeyi ve bu delillerin uygulanmasını umut ediyoruz. Körfez halkları olarak tek halkız ve Katar halkı da bizim kardeşimizdir. Körfez İşbirliği Teşkilatı ülkelerinin halklarından birine etki eden herşey bütün Körfez ülkelerine etki eder. Güvenliğimiz ve çıkarlarımız ortaktır ve Katar bu gerçeği iş işten geçmeden idrak etmelidir.