Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Brexit darbesi ve yansımaları | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Gözlemciler, geçen cumartesi sabahına kadar hükümet başkanı Theresa May’in son hükümet toplantısının ardından kontrolü halen elinde tuttuğunu düşünüyorlardı. Zira; İngiltere içinde ve dışında Brexit fırtınasını takip eden bu gözlemciler, hükümet yetkililerinin bir gün önce yaptığı toplantıda May’in İngiltere’nin Avrupa’dan ayrılmasıyla ilgili en iyi yöntemin ne olacağına dair iktidar partisinin önde gidenleri arasındaki çatışmayı sona erdirme konusunda başarılı olduğunu düşünmüşlerdi. Ancak görünün şu ki İngiliz meselelerine Brüksel’in herhangi bir müdahalesine kapıyı sonsuza kadar kapatmak isteyen şahin görüşe sahip olanlar, geçen cuma günü varılan anlaşmayı isteksizce kabul etti ve hafta sonunda tozu dumana katarak fırtına koparttı.

Hükümet bakanlarından David Davis’in ve Boris Johnson’ın ayrılmasından sonra Theresa May de muhtemelen yakın bir tarihte, partinin yıllık toplantısından önce, belki de daha da kısa bir süre sonra düşecek. Neden? Çünkü Muhafazakar Parti’nin eski tüfekleri İşçi Partisi lideri Jeremy Corbin’in sadece bir hayalet olmadığını ve bir sonraki genel seçimlerde başbakan olması kabusunun oldukça mümkün ve mantıklı olduğunu anladı. Bunun gerçekleşmesini engelleyebilecek tek şey, İşçi Partisi eski tüfeklerinin Corbin’in aşırı sol politikalarının parti üzerinde yük olduğunu görerek Corbin’i devirmeleri.

Gördüğünüz gibi Britanya’nın iki önemli partisinde Brexit girdapları başlamış durumda. Bununla birlikte kesin olan şu ki, söz konusu girdaba yol açan 23 Haziran 2016’daki referandumun yarattığı depremin ardından Britanya’nın siyasi yıldızlarının bazılarının yükselirken diğerlerinin düşüşe geçeceğidir. Londra’daki sorumluların Avrupa Birliği’ni dağılmaktan kurtarmak için Brüksel’dekilerle nasıl bir anlaşmaya varabilecekleri net değildir. Ancak şurası açık ki, AB’nin kapılarının 29 Mart 2019 tarihinde Birleşik Krallık’ın yüzüne kapanması, ülkenin kabuslarının sonu olmayacak. Büyük ihtimalle AB – İngiltere boşanmasının travması onlarca yıl sürecektir. Hatta bu travmanın politik, askeri, yasal, sosyal ve istihbarat yönünden yüzlerce yıl sürmesi öngörülüyor.

Aslına bakarsanız Londra ile Brüksel arasında sorun önceden konuşulsaydı ve müzakereler yapılsaydı, AB – İngiltere ayrılığı sonrası oluşabilecek ihtilaflı konuların tümü halledilebilir, zararları minimuma indirilebilirdi. Böylece Brexit’i şahince savunanların iddiasının aksine bu türden müzakereler İngiltere’nin egemenliğine halel getirmezdi.

Bazen aklım almıyor; kendini akıllı politikacı diye tanıtanlar hem kendilerine hem de partilerine önce fırtınalar yaşatıyor, sonra da ülkelerini bu fırtınalara kaptırıyor. 2015 yılı seçimlerinde Muhafazakar Parti’yi büyük zaferlere taşıyan David Cameron gibi genç bir politikacı Shakespeare’in The Tempest (Fırtına) oyunundaki fırtına yaratıcısı Prospero karakterine benzemez. Ancak gerçek hayatta olan şu ki Cameron, mecbur olmamasına rağmen seçim süresince vermiş olduğu vaatleri yerine getirmeyi borç bildi. Bu tutumu partisini ve ülkesini çatışmalar girdabına, sonu görünmeyen tünele sokmakla kalmadı, kendisi ve ülkesi için gelecek vaad eden genç politikacının siyasi hayatını da mahvetti. Brexit girdabının İngiltere’yi yarın ve son çıkış tarihi olan gelecek yıl nereye götüreceğini kimse kestiremez. Ama kesin olan şu ki, bu ülkenin söz konusu girdaba girmesine zaten gerek yoktu.