‘Superdry’ adlı giyim markasının kurucusu İngiliz işadamı Julian Dunkerton, Brexit hakkında yeni bir referandum yapılması çağrısıyla kampanya yürüten ‘People’s Vote’ (Halkın Oyu) kuruluşuna, dün, 1 milyon sterlin (1.28 milyon dolar) bağışta bulunduğunu açıkladı.
People’s Vote, Twitter hesabından, kendilerine 1 milyon sterlin bağışta bulunulduğu bilgisini doğruladı. İngiltere merkezli The Sunday Times gazetesinin internet sitesinde yayınlanan makalede, işadamı Dunkerton, “Paramın bir kısmını People’s Vote kuruluşuna bağışlıyorum. Hala bir şeyleri değiştirmek için şansımız var” ifadelerini kullandı. Brexit için bir vizyonun bulunmadığından yakınan Superdry’ın kurucusu, “Halk, Brexit’in giderek artan bir felakete dönüşeceğinin farkında. Kamuoyunun görüşünün ne ölçüde değiştiğini görmek için referandum talebinde bulunabiliriz” dedi.
53 yaşındaki milyoner, AFP’nin de aktardığı gibi, bağışının, ‘tarihin en ayrıntılı kamuoyu anketlerinden birinin kampanyasına, seslerinin duyurulmasına, demokratik haklarının talep edilmesine ve Brexit ile ilgili herhangi bir anlaşma yapılması için referanduma gidilmesine’ katkıda bulunmasını istiyor.
2003 yılında kurulan Superdry markası, Londra Borsası’nda listelenen ticari markaları gösteren internet sitesine göre, 46 ülkede 515 mağazaya sahip. Brexit’in 20 sene önce gerçekleşmiş olması halinde Superdry’ın küresel bir başarı yakalayabileceğini söyleyen Dunkerton, “Ancak gümrük müzakerelerini yönetmekte zorluklarla karşılaştık” şeklinde konuştu.
AB yanlıları ve karşıtları arasında gerginlik sürüyor
23 Haziran 2016’da yapılan referandumunun üzerinden 2 yıl geçtikten sonra, Brexit müzakerelerinin nihai sonuçlarına ilişkin yeni bir referandumun yapılmasına dair talepler İngiltere’de artmaya başladı. AB yanlısı taraf, hükümet anlaşmazlıkları ve dosya üzerindeki meclis tartışmaları arasında başarı elde etti. Yeni bir referandum teklifi, Brüksel’le zorlu müzakerelerde bulunan Başbakan Theresa May tarafından yönetilen İngiliz hükümeti tarafından reddedildi. AB yanlısı ve karşıtı tarafların, Avrupa Zirvesi’nden önce, İngiltere’nin 29 Mart 2019’da AB’den çıkışını düzenleyen bir anlaşması gerekse de, bir takım eksiklikler bulunduğu konusunda endişe hakim.
Öte yandan Başbakan May’ın planını bozacak bir başka girişim daha bulunuyor. Ancak sebepleri farklı. İngiltere’yi AB’den çıkmaya iten hareketi başlatan Nigel Farage, Cumartesi günü, hükümetin Brexit planının uygulanmasını engellemek için siyasete geri döneceğini açıkladı. Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’nin (UKIP) eski lideri Farage, “Chequers planı olarak adlandırılan Başbakan May’ın planını engellemek için ‘Leave Means Leave’ grubuyla siyasi arenaya geri dönüyorum” ifadelerini kullandı.
Farage’dan May’e Brexit çıkışı: Korkakça bir imtiyaz
Farage, İngiltere’nin AB’den çekilmesine ilişkin 2016 yılında yapılan referandum sonrası, Brexit yanlılarının zaferinden sonra UKIP partisi liderliğinden istifa etti. Ancak Farage, Cumartesi günü yaptığı açıklamada, ‘korkakça bir imtiyaz’ olarak nitelendirdiği May planına karşı çıkmak için siyasete geri döneceğini söyledi.
The Daily Telegraph’ta yayınlanan yazısında, “Yalan söylemelerinden, ihanet etmelerinden ve aldatmalarından bıktım. Onlara unutamayacakları bir ders vermenin zamanı geldi. AB’yi yatıştırmaya çalışan Theresa, ‘korkakça bir imtiyazdan’ başka bir şey olmayan bir dizi teklif sundu. Ülke genelinde seçmenleri yeniden bir araya getirecek ve Brexit’e tekrar güven duyulmasını sağlayacak bir kampanyaya ihtiyacımız var. Bu durumdan memnun olmayan milletvekillerimiz, kişilerin arzularının açıkça göz ardı edildiği bir zamanda, söylenen yalanların onları ne kadar derinden etkilediğini anlamalılar” ifadelerini kullandı.
Farage: Siyasete geri döndüm
Sosyal medya aracılığıyla faaliyetlerini hızlandıran Brexit yanlısı ‘Leave Means Leave’ grubu ise İngiltere genelinde düzenlenmesi planlanan büyük mitingler de dahil olmak üzere bir kampanya yürüteceğini duyurdu. The Daily Telegraph’taki yazısında Farage, “Chequers ihanetinden bu yana çok sayıda kişi, beni sokakta durdurup ne zaman siyasete geri döneceğimi sordu. İşte cevabım: Geri döndüm’” dedi.
UKIP Genel Başkanlık görevinden istifa etmesinden bu yana Farage, haftanın beş günü LBC Radyo’da bir programın sunuculuğunu üstlenmişti. Bununla birlikte Farage, Avrupa Parlamentosu’nda (AP) Avrupa Özgürlük ve Doğrudan Demokrasi grubuna liderlik ediyordu. Farage, UKIP’in Genel Başkanı Gerard Batten’in, geçtiğimiz Nisan ayında görevini bırakmasının ardından yeniden bu görevi üstlenmeyi planladığını söyledi.