Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Brezilya’da başkanlık seçimleri: Samba dansı ve Lübnan’ın Dabke halayı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Pazar günü, milyonlarca Brezilyalı, ülkenin devlet başkanını, başkan yardımcısını, Ulusal Kongresini, eyalet valilerini ve yasama meclislerini seçmek için sandığa gidiyor.

Brezilya büyük bir Latin Amerika ülkesi.

Kendine has sosyal ve coğrafi dokusu var.

Sahip olduğu doğal kaynaklar onu devasa bir ülke haline getirmiş.

Yolsuzluk illeti, ülkenin bünyesini sarmış kronik bir hastalık ve bir türlü de bundan kurtulamıyor.

Başkanlık için yarışan 10’dan fazla aday, yolsuzluk ve yoksullukla mücadele edeceğini ve ekonomik büyümeyi gerçekleştireceğini vaat ediyor.

Ancak önceki bütün başkanlar yolsuzlukla suçlandılar ve hiçbirisi kendini bu suçlamadan kurtaramadı.

Ekonomiyi canlandırmak için büyük çaba sarf eden ve Brezilya’yı birçok ülkeden daha istikrarlı kılan eski Devlet Başkanı Lula da Silva, rüşvet suçlamasıyla hapis cezasına çarptırıldı ve seçim mahkemesi tarafından başkanlık yarışına girmesi yasaklandı.

2011 yılında Brezilya, İngiltere’yi geçerek dünyanın 6’ncı büyük ekonomisi oldu.

Dünyanın en iyi 10 ekonomisinden biri haline geldi.

Brezilya, devasa ve çeşitli kaynakları nedeniyle, Amerika’nın keşfinden sonra dünyanın dört bir yanından gelen göçmenler için cazibe merkezi topraklardan biriydi.

Bütün yöneticileri, dünyanın her yerinden buraya göç eden göçmenlerden olmuştur.

Araplar, Portekizlilerin işgal ettiği ve nüfusunun büyük bir bölümünü oluşturduğu bu kıta ülkesinin üstünde söz sahibi oldular.

Portekizliler dillerini ve kültürlerini buraya empoze ettiler ve sömürgeleri altındaki Afrika ülkelerinden çok sayıda insanı buraya getirdiler.

Avrupalılar kendi kültürlerini buraya taşıdılar ve topraktan fışkıran zenginlikleri kendi kontrollerine aldılar, yerli halkın, Asya’dan ve başka yerlerden gelenlerin kültürleriyle kendi kültürlerini harmanladılar, dolayısıyla Brezilya benzersiz bir insan modeli haline geldi.

Her devlet başkanlığı seçimlerinde, sağdan, merkezden ve soldan pek çok aday bu yarışa girer.

Her biri bir etnik kökene, politik ve ekonomik programa sahiptir.

Ama yolsuzluk tozları, tamamının üstünde dolaşıp durur, davranışları ve geçmişleri etrafında ithamlar havada uçuşur.

Bu yılki seçimler, öncekilerden çok farklı özelliklere sahip.

Aşırı sağcı devlet başkanı adayı Jair Bolsonaro şiddete maruz kaldı.

Tanrı’nın kendisini görevlendirdiğini iddia eden bir kişinin bıçaklı saldırısına uğradı.

Sağ kanat adayına karşı düzenlenen bu kanlı şiddet eylemi, seçim atmosferini etkileyen en belirgin olay oldu.

Seçim yarışının bizzat kendisi, programlar ve söylemlerdeki büyük farklar nedeniyle farklı bir boyut kazanmış durumda.

Eski bir asker ve Temsilciler Meclisi üyesi olan Sosyalist Parti adayı Jair Bolsonaro, aşırı popülist görüşleri olan ve kadınlarla erkekler arasındaki eşit ücreti reddeden birisi.

Başkanlığa gelmesi durumunda, Brezilya’daki Filistin büyükelçiliğini kapatma sözü verdi ve Filistinlileri terörist olarak niteledi –ki Brezilya, Filistin’i egemen bir devlet olarak tanımıştı- ve İsrail’deki Brezilya büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e transfer edeceğini vaat etti.

Komünistlerin buluşma yeri olarak nitelediği BM’den çekileceğini de söyledi!

New York Times gazetesi, aday Bolsonaro’nun geçmişinin askeri döneme kadar uzandığını ve “Kurşun, Et ve İncil topluluğu” adlı muhafazakâr bir sınıfa mensup olduğunu yazdı.

Bu topluluk, güvenlik güçlerinin, tarım endüstrilerinin ve evanjelik kiliselerinin çıkarlarını temsil ediyor.

Sağın diktatörlüğünü, solun liderlik yaptığı demokratik yönetime tercih ettikleri görülüyor, zira Brezilya Kongresi’nin askeri üniforma giyen bir üyesi, 1964 askeri darbesinin demokratik bir devrim olduğuna işaret etmişti.

Aday Bolsonaro seçim sonuçlarını reddetme tehdidinde bulundu ve rakiplerine alaycı ifadelerle hakaret etti ve kampanyası boyunca yüksek bir tonda konuşmaya devam etti.

Rakipleri onu Brezilya’nın Trump’ı olarak nitelediler.

Bütün bunlara rağmen, bugünkü yarışta büyük bir şansı var, çünkü Brezilya halkının büyük bir kesimi popülist söylemlerden etkileniyor, zira bu türden söylemler umutlarını yeşertiyor ve birçoğunun peşini bırakmayan ekonomik sıkıntıdan kurtulmaya dair hülyalar aşılıyor. Kazanma umudu taşıyan –farklı oranlarda dahi olsa- birçok aday var.

Aday Marina Silva, eski Çevre Bakanı ve yarışın favorilerinden birisi. Bankacı Henrique Meirelles ise, şu anki Devlet Başkanı Michel Temer’in liderliğini yaptığı Demokratik Hareket Partisine mensup bir aday.

Her ikisi de başkanlık yarışında sakin bir tempoda koşuyorlar, ancak diğer bir gerçeklik daha var ki Lübnanlıların bu ülkedeki varlığı Brezilya’daki yaşamın tüm yönlerini etkiliyor.

Brezilya kendi topraklarının altında ve üzerinde muazzam zenginlikler barındırıyor. Dünyadaki en büyük kahve, şeker ve portakal üreticisidir.

Topraklarının derinliklerinde demiri, boksit, manganez, kalay ve altın vardır.

Küçük ve orta ölçekli uçak üretiminin yanı sıra petrokimya endüstrilerini de geliştirmiştir.

Yoksulluk, suç ve sosyal sınıflar arasındaki büyük eşitsizliğe rağmen benzersiz bir neşe ve sevinç modeli ortaya koyabilen renkli insanları var. İnsan kaynakları bakımından muhteşem bir zenginliğe sahip.

Brezilya’da sevincin kokusunu ortaya seren samba dansı, Renkli yaşamı, farklı demografilerin nefesini, Afrika ritimlerini, otantik Hint heyecanını ve umut adımlarını içerisinde barındırıyor.

Brezilyalı futbolu da bu yumuşak dansın stadyumlara yansımış halidir ve bu stadyumlarda unutulmaz isimlerin izleri vardır.

Bu ülkede siyaset, hayatının tüm unsurlarıyla beraber yürümektedir. Rekabeti ve koşuşturması politik dans festivali gibidir. Farklı sesler ve programlara sahip renkli adaylar vardır. Yolsuzluk suçlamaları bunlara eşlik eder ve hepsi de iç içe geçmiştir.

Lübnanlılar bu ülkede özellikle ekonomi ve siyaset alanında güçlüdür. Bugünkü seçimlerde Lübnanlı bir oyuncu, ayrılan oyuncunun yerine geçmek için sahaya iniyor.

Michel Tamer, eski Devlet Başkanı Dilma Rousseff yolsuzluk nedeniyle görevden alındıktan sonra mevcut başkanlık görevine başlamıştı.

Kuzey Lübnan’ın Kura bölgesindeki Btabura köyünden Brezilya’ya göç eden Lübnanlı bir aileye mensuptur.

Brezilya Demokratik Hareketinin başkanıdır.

Kendisi avukat ve politikacıdır. Siyasi dehası ve taktiksel tutumlarıyla öne çıkmıştır.

Dilma Rousseff’in azledilmesinden sonra devlet başkanlığını devralabilmek için İşçi Partisi’nin başına geçmişti.

Tamer’in konuşması etkileyicidir.

Kendisi şair ve birçok kitabın yazarıdır.

Kendisine sürekli olarak yöneltilen yolsuzluk suçlamalarından zekice kurtulmasını bilmiştir.

Seleflerinin düştüğü tuzaklara düşmemiştir.

Lübnan kökenli diğer bir aday da Fernando Haddad’dır.

Ekonomi ve felsefe dalında doktora yapmıştır ve bu alanlarda birçok eseri vardır.

Lula Da Silva döneminde eğitim bakanlığı yaptı.

Büyük bir Brezilyalı kitlenin desteklediği İşçi Partisinin adayı olarak seçimlere giriyor.

Eski Devlet Başkanı Da Silva’nın popülerliğinden faydalanarak yarışı önde tamamlamak istiyor.

Anketler kendisine pek şans vermese de zenginlik, dans ve oyunlar ülkesi sürprizlere her zaman açıktır.

Hadad’ın, Samba dansının içinde (geleneksel Lübnan dansı) Dabke dansçısı haline gelmesi uzak bir ihtimal değildir.

Fernando Haddad, ciddi bir ekonomik reform programı sunan, partisinin, liderinin ve destekçisinin ulaştığı başarılar köprüsü üzerinde ilerleyen sakin bir akademisyendir.

“Brezilya’nın Trump’ı” olarak nitelenen Jair Bolsonaro’nun karşısında duran bir engel olabilir.

Brezilya’nın Samba’sına Dabke ritmini katarak, ılımlı ve ferah bir ortam ortaya çıkarabilir.