Brezilya’da seçim kampanyaları tüm sürprizlere ve ihtimallere açık ve gergin bir atmosferde sürüyor. Bu Latin Amerika ülkesindeki başkanlık seçimleri için rekabet eden 2’si kadın 13 aday, Brezilya tarihinin en zor döneminden çıkmak için çırpınıyor. Zira ülke ekonomisi tarihinin en kötü durgunluk döneminden sıyrılmasının ardından sürekli olarak sarsılıyor. Brezilya eski Devlet Başkanı Dilma Rousseff’i yönetimden uzaklaştıran siyasi duruşmanın ardından ve hapishanedeki Luiz Inacio Lula da Silva’nın adaylık başvurusu yapmasıyla politik manzara da son derece karmaşık ve belirsiz olarak ilerliyor.
Devlet başkanlığı seçimleri için yürütülen resmi kampanya, Temsilciler Meclisi üyeleri, senato üyeliğinin üçte biri, belediye başkanları ve parlamento üyeleri, eski Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva için son sözünü henüz söylemeyen yargı ve eski lider arasındaki çekişmenin gölgesinde kaldı.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre hakkında yayınlanan kararla 4 aydır hapishanede bulunmasına rağmen tüm anketler Lula’nın rakiplerine büyük bir fark açacağını gösteriyor. Ancak iki tür siyasi intihar arasında sıkışan karmaşık bir ikilem ile karşı karşıyalar. Öyle ki adaylığı konusunda ısrar etmesi halinde mahkemenin adaylığını geçersiz kılması ve bu durumda da İşçi Partisi’nin ikinci seçenek olarak görülen Fernando Haddad’ı aday çıkarması bekleniyor. Lula da Silva’nın adaylığını geri çekme kararı alması halinde de bu durum adli makamlardaki birçok düşmanı, diğer bütün adaylar ve halen kendisini destekleyen milyonlarca Brezilyalıya karşı yenilgi ilanı olarak düşünülebilir.
Ancak politik sahnenin karmaşıklığı ve belirsizliği bununla sınırlı değil. Seçmenlerin coşkusunu uyandıran tek adayın, Brezilya’ya 1964’ten 1985’e yılına kadar hakim olan diktatörlüğü uzaklaştırmak üzere çalışan eski asker ve aşırı sağcı Jair Bolsonaro olduğu belirtiliyor. Bolsonaro, son anketlere göre yüzde 17’lik bir kesim tarafından destekleniyor. Bu oran ise mevcut koşullar altında önemsiz sayılamaz. Ancak Jair Bolsonaro, Brezilya gibi büyük bir ülkede gerekli siyasi ve seçim mekanizmalarından yoksun durumda.
Ülkede oldukça aktif bir rol oynayan Evanjelik Kilise’ye destek son 20 yılda yüzde 10’dan yüzde 22’ye yükseldi. Adayı Marina Silva ise yüzde 11’lik destek oranıyla üçüncü kez yarışıyor. Mevcut popülaritesi sadece yüzde 7 olan merkezci aday Geraldo Alckmin ise Lula’nın yokluğunda “sürpriz” yapabilir. Zira sermaye piyasasının ve büyük şirketlerin desteğini alıyor ve bu nedenle ekonomik güçlerin tercih edilen adayları arasında olması da muhtemel görülüyor. Ancak bu destek aynı şekilde Alckmin’in zayıflığını da ortaya koyuyor. Zira Brezilyalılar onu kurtulmak istedikleri yönetici sınıfın bir oğlu olarak görüyor.
207 milyon nüfuslu ülkeden 147 milyon seçmenin katılacağı ekim oylamasının kazananı aynı zamanda dünyanın en büyük ve büyümeye devam eden ekonomilerinden birinin de başına geçecek. Fakat Brezilya yıllardır sosyal kazanımların çoğunu yok eden, demokratik kuruluşların temellerini siyasi ve idari yolsuzlukla zayıflatan ekonomik krizin ardından ayakta durmaya çalışan bir dev konumunda.
Her yıl aralarında çocukların da olduğu yaklaşık 36 bin kişi çeşitli şekillerde öldürülüyor. 725 binden fazla Brezilyalı ise halen gözaltında tutuluyor.