Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Bu kadar savaş yeter! | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Bu, birçok Afrikalı liderin ve uluslararası yetkililerin Güney Sudan’daki çatışan taraflara ilettiği bir mesajdır. Çatışma, Güney Sudan’ın Somali’yi geride bırakarak dünyadaki başarısız devletler listesinin resmen başında yer almasına neden oldu. Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, geçen hafta Addis Ababa’da “IGAD” gözetiminde Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit ile önceki milletvekili ve azılı düşmanı Riek Machar arasında düzenlenen toplantının başında savaşan güneyli liderlere bu mesajı net bir şekilde iletti.

Bu mesaj, boş yere ortaya çıkmadı. Şöyle ki, 2013 yılında patlak veren iç savaştan dolayı ilgili taraflar üzerinde baskılar arttı. Güney Sudan’ın bağımsızlığını ilan etmesinden iki yıl sonra yönetim üzerindeki mücadeleden dolayı iç savaş çıktı. Bazı tahminlere göre iç savaş sonucu, 300 bin insan ölürken, 3 milyondan fazla kişide göç etmek zorunda kaldı. Komşu ülkeler, çatışmayı bitirmek için baskılarını artırdı. Uluslararası Güvenlik Konseyi, Güney Sudan’a yönelik yaptırımlarını uzatarak 30 Haziran 2018’e kadar çatışmayı durdurmazlarsa birçok yetkiliye yaptırım uygulayacağı konusunda da uyarıda bulundu. Aynı şekilde Washington da savaşın devam etmesi karşısında sabrının tükendiğini açıklayarak Güney Sudanlı liderler hakkında daha fazla yaptırım uygulama tehdidinde bulundu.

Çatışan taraflara yönelik baskılar, 72 saat içinde başlayacak kalıcı ateşkesi, insani yardım koridorlarını açmaya yönelik düzenlemeleri, tutukluların serbest bırakılmasını ve birliklerin çekilmesini kapsayan barış anlaşmasını dün Hartum’da ilan etmeye zemin hazırladı. Ayrıca tarafların ordu ve güvenliği, kabilecilik hesaplarından uzak bir şekilde ulusal bir organ haline getirmeye çalıştıkları bir vakitte Afrika Birliği’nin ateşkesi garanti altına almak için birlik göndermeye ve vatandaşlardan silahların toplamasına yardım etmeye yönelik çağrısı, söz konusu barış anlaşmasının içerisinde yer alıyor.

Bu anlaşma, diğer anlaşmaların başaramadığı şeyleri gerçekleştirme konusunda başarılı olabilecek mi? Ki bu anlaşmalardan en sonuncusu, Ağustos 2015’te imzalanmış ve birkaç ay sonra çökmüştü.

Yeni anlaşma, sorunlarla dolu uzun bir yolda yüzeysel bir anlaşma olarak kalacak. Dün deklare edilmeden önce tedavüle giren çerçeve anlaşmanın İngilizce kopyası, özellikle yönetimin paylaşılmasıyla ilgili olarak gelecekteki engellere yönelik işaretler veriyor. Yönetim paylaşımı, mevcut krizde çatışmanın özünü oluşturmakta olup kabile çekişmeleriyle birlikte barışın gerçekleşmesi hususunda engel olarak kalmaya devam edecektir. Salva Kiir’in çevresindeki radikal kanat, Riek Machar’ın yönetime dâhil edilmesini kabul etmediğini net bir şekilde açıklayarak onun birçok darbe girişiminden sorumlu ve savaşa neden olduğunu ifade etti.

Yönetim organlarını dağıtmak ve iktidar paylaşımını kolaylaştırmak için geçici olarak Cuba, Malakal ve Wau’da üç başkentin olması konusunda bir uzlaşmadan bahsediliyor. Bunun yanı sıra petrol kuyularını korumak ve yeniden etkin hale getirmek için düzenlemelerin olacağı varsayılıyor. Ekonomik krize karşı koymak için bu durumu önemseyen Sudan hükümetinin söz konusu düzenlemelere iştirak edeceği öngörülüyor.

Açıkçası ateşkes anlaşmasının devam etmesi halinde daha sonra başka müzakereler de yapılacaktır. Taraflar arasındaki güvensizlik ve uzun kabile çatışmalarının olduğu bir ortamda ateşkesin devam etmesi ise şüpheli bir durum. Aslında Güney Sudan’daki savaş, sürpriz değildi. Sadece bu savaşın patlak verme hızında bir sürpriz meydana geldi. Ocak 2007’de bağımsızlık referandumunun sonuçlarına eş zamanlı olarak yapılan kutlama atmosferleri sırasında gerçekleri okumak isteyen herkes için yazılar duvarların üzerindeydi.

Kuzey’e karşı savaş, birçok Güneylinin arkasında toplandığı bir sancaktı. Kuzey’e yönelik savaş bittiğinde petrol keşiflerinin kızıştırdığı ve Güneyli liderler arasında iktidar hırslarının körüklediği bütün kabile çatışmaları gün yüzüne çıktı. Bu kabilesel ve siyasal çatışmalar, Kuzey’e karşı savaş sürecinde yani hem Anyanya sürecinde (1955-1972) hem de Sudan Halk Kurtuluş Hareketi döneminde de mevcuttu. Bu çatışmalar, Güney’deki silahlı hareket içerisinde birçok çekişmelere ve bölünmelere neden oldu.

Önemli bir lider olan merhum John Garang, deneyimli siyasi ve askeri bir görüşle bu gerçeklerin farkına varmıştı. Dahası o, birlik seçeneğini bağımsızlık seçeneğine tercih etmişti. Fakat hem Güney hem de Kuzey’deki taraflar, bağımsızlığa doğru gidiyordu. Onlar bağımsızlıkla birlikte ağır bir yükten kurtulacaklarını ve yönetimdeki amaçlarını gerçekleştireceklerini zannediyorlardı. Bağımsızlığı savunanların çoğunun bugün pişman olmaya ve o dönemde söylenenlerin aksine yanlıştan ve acıdan bahsetmeye başlamaları paradoksal bir durumdur. Hatta bazıları, Güney’in konfederasyon bir devlet çerçevesinde Kuzey’e geri dönme ihtimallerinden bahsediyor. Bu durum, iki taraftaki birlik yanlılarını avutan bir ümit olsa da bunun önünde birçok engel ve zorluk var. Ayrıca bazı fırsatçılar, Güney’e sadece petrol dürbünüyle bakarak onu, Sudan’ı ekonomik krizden kurtaracak bir araç olarak görüyorlar.

Maalesef bütün işaretler, savaşın hem Güney hem de Kuzey’deki istikrarsızlığın ve yıpranmanın nedeni olarak uzun süre devam edeceğini göstermektedir.