Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

‘Büyük Gazze Devleti’ mi? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Görüşlerine saygı duyduğum bir arkadaş sitem etti. Geçtiğimiz Çarşamba günü kaleme aldığım yazının, sınırları aştığını, ABD’deki yeni gelişmelere önem verdiğini ve Hamas Hareketi’yle İsrail ordusu arasında çıkan çatışmalar ışığında Gazze halkının yaşadığı sıkıntıları ikinci plana attığını söyledi.

Makul bir sitem. Fakat gerçekler, Gazze Şeridi’ne uygulanan ambargonun başarısızlığının yanı sıra İsrail işgalinin kalıntılarıyla birlikte sıradan Gazze halkının sıkıntılarının 24 saat boyunca dünyanın farklı yerlerinde en azından bir çözüm üzerinde uzlaşmaya varana kadar haberlere konu olacağını söylüyor.

Ancak gündemde kalacak diğer bir soru ise, çatışmaların ve savaşların şahit olduğu en karmaşık sayılabilecek bir mesele hakkında anlaşmaya ulaşacak tarafları ilgilendirmektedir. Hatta isimlendirmelerle ilgili anlaşmazlık üzerinde birazcık düşünmek yeterli. Örneğin; birileri Filistin meselesinin Filistin-İsrail çatışması olduğunu, herkes iyi niyetini gösterdiği zaman Gazze ve İsrail halkının söz konusu çatışmayı bitirecek bir barışa ulaşabileceğini söylediği zaman milliyetçi düşünceye sahip olanlar, Filistin meselesinin okyanustan Körfez’e kadar Arapları ilgilendiren bir Arap-Siyonist çatışması olduğunu öfkeli ve ivedi bir şekilde dile getirdi. Buna karşılık diğerleri, iki tarafa karşı çıkmak için ayaklanacaklar. Şöyle ki; inandıkları yönteme göre onlar, tüm Filistin’in mahşer yeri olduğunu, bundan dolayı Filistin’in İslami bir duruş gerektirdiğini, dolayısıyla söz konusu çatışmanın İslam dünyasıyla bütün İsrailliler arasında yaşandığını dile getirdiklerini göreceksiniz. Bu da bu anlayışa karşı çıkılmasının reddedildiği anlamına geliyor. Çünkü onların yöntemine göre bu anlayışa karşı çıkmak, kutsal olana zarar vermek demektir.

Filistin meselesiyle ilgili bu görüş farklılıklarının Filistin, Arap ve Müslümanlar düzeyinde devletler, partiler ve örgütler arasında uzun süreden beri mevcut olduğu bilinmektedir. Aynı şekilde İsrail tarafında aşırı sağla ılımlı sağ arasında -ki bu ikisi arasında orta liberal ya da laik hareket yer alıyor- aynı mesele hakkında çeşitli anlaşmazlıklar bulunuyor. Büyük bir ihtimalle iki tarafta da mevcut olan bu anlaşmazlık, Kıyamet gününe kadar devam edecektir. Burada karşımıza basit bir soru çıkmaktadır: Bu görüş farklılıklarından dolayı insanların büyük çoğunluğu sıkıntı çekmek zorunda mı? Önceden ifade edildiği üzere genellikle bu tür soruları soranlara; ‘ihmalkârlık’, ‘teslim olma’ ve ‘normalleşme’ gibi birtakım hazır suçlamalar yöneltiliyor. Bazen bu durum, gerçekleştirilebilecek şeyi ön plana çıkararak bütün teorik anlaşmazlıkları bir kenara bırakmaya çalıştığından dolayı ihanetle suçlamaya kadar gidiyor. Bu durum, yakın hatta uzun vadede imkânsız gibi duruyor.

Bu bağlamda Hamas Hareketi’nin haftalardır maruz kaldığı ağır eleştiri, birçok takipçiyi şaşırtmış gibi görünüyor. Onlardan birisi olduğumu söyleyebilirim. Çünkü Hamas, Gazze halkının sıkıntılarını azaltacak ve Gazze’nin geleceği konusunda daha geniş bir anlaşmaya kapı aralayacak bir ateşkes gerçekleştirmek için Kahire ve Tel Aviv’in girişimleriyle kendisine uzatılan Mısır’ın yardımına sıcak baktı.

Tabi en ağır eleştiri, Fetih Hareketi’ndeki politikacılardan ve Fetih yanlılarından geldi. Bu, Filistinli politikacıların ilişkilerine hâkim olan kronik çekişmenin özelliklerini bilen herkesin beklediği hatta anlayacağı bir durumdur. Bazen bu durum, aile içerisindeki kin ve nefrete benzemektedir. Fakat özellikle tarafsız gözlemciler, bunu anlamıyor. Onlar, ivedi bir şekilde Hamas’ı Yüzyılın Anlaşması’nı uygulamaya girişmekle suçluyorlar. Onlar, Mısır topraklarına kadar uzanacak Büyük Gazze’yi inşa etmek için bu planın ilk aşaması olarak Gazze Şeridi’nin sınırlarını genişletmek olduğunu düşünüyorlar. Bazıları daha ileriye giderek Büyük Gazze devletinin kurulduğunu açıklamak için Ramallah ve Gazze arasındaki kesin çözüm planının hazır olduğunu iddia etti. Açıkçası ben, tahminler ışığında gerçek sahada olabilecekleri dile getirme cesaretine sahip olduklarından dolayı böyle düşünenlere imreniyorum.

Ben, Hamas’ın mevcut politikalarını ya da İslami Cihad Hareketi’nin tutumlarını ve bu iki hareketin uzun vadedeki planlarını kabul etmiyorum. Tam tersine ben, Hamas ve İslami Cihad Hareketi’nin düşünerek gözlem yapan, rasyonel önerilerde bulunan, yönetim ve yönetme arzusundan vazgeçen muhalefet içerisinde kalmasının daha iyi olacağına inandım. Fakat olanlar olduğu sürece –Çünkü Fetih, Hamas’la işbirliği yapmaya razı oldu- Büyük Gazze devletinin yakınındaki gibi hayali saldırıların meydana gelmek üzere olduğunu tahmin eden uyarı alarmları çalmadan önce birazcık düşünceli hareket edilmesi isteniyor. Bekli de gelecek hafta bu konuya yoğunlaşmak daha uygun olacaktır.