Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Büyükelçi’nin Awamiyah’da gördükleri | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Suudi Arabistan’ın doğusundaki Awamiyah kentinde terör kıvılcımının başladığı 2011 yılı ile 2018 arası söylenenlere, açıklananlara ve yararlanılan malumatlara göre suç, silah ve uyuşturucu tacirliği, öldürme ve sindirme ile doluydu ki sonucunda bölgede terörist faaliyetler gerçekleşti. Daha sonradan İran’ın müdahalesi ile olaya ‘aktivist’ ve ‘hukukçu’ olduğunu iddia eden kişiler de dâhil oldu. Birçok insan hakları kuruluşunun ise bir önemi yok. Bunların arasında vatandaşlarına güvenlik ve istikrar sağlayabilecek, karalama ve sahtekârlık kampanyaları ile yüzleşebilecek ve eşyaları gerçek isimleriyle adlandırabilecek tek merci Suudi Arabistan hükümeti idi ki adım adım bu mantık kendini ortaya çıkarttı ve devletin en başta söylediği gerçek doğrulanmış oldu. Gerçekleşen olayların hak veya görevlerle bir alakası olmadığı ortaya çıktı. İlk günden bu yana meydana gelenlerin taleplerle veya başka şeylerle bir bağlantısı yok. Hepsi terördü nokta. Zamanın ilerlemesi ve bölgede sükûnetin sağlanması ile birlikte normal olarak birçok tutum değişti… Hükümetler, kuruluşlar ve uluslararası organlar olayın ilk başında kandırıldı. Her şeyin karmakarışık olduğu bir dalga ortaya çıktı. Devlete her silah kaldıran kişinin terörist olsa bile haklı olduğu söylenirken anarşizmi yayan ve gerçekleri saptıranlar fitneci değil ‘hukukçu’ olmuştu.

Geçtiğimiz Perşembe günü İngiltere hükümetinden duyan değil gören birinden yeni bir tanıklık geldi. İngiltere Büyükelçisi Simon Collies, Twitter hesabı üzerinden bir video paylaşarak şöyle dedi, “Burada Suudi Arabistan yönetimi teröristleri hezimete uğrattı. Şu an toplum imar edilmeye başlandı” dedi. Simon Collies, sözlerinin devamında, “Burada projeyi ziyaret ediyorum. Geçmişte birçok sorunla karşılaşılmıştı. Ancak şu an Awamiyah’da sakinlik var ve güvenlik sağlanmış durumda. Bu proje ile toplumun yenilenmesi hedefleniyor” ifadelerini kullandı. Bu sözler, Büyükelçi Simon’un Awamiyah’da kalkınma açısından bölgeyi değiştirerek turistik cazibesi olan bir yer haline getirecek kalkınma projesini ziyaret ettiği sırada kendisinin yaptığı resmi açıklamaya ait. En önemli olan da şu ki İngiliz büyükelçinin sözleri, Suudi Arabistan’ın yaklaşık 7 sene önce başlayan, ilk günden beri üzerinde çalıştığı ve sürekli olarak söylediği şeyi ispatladı. O vakit gerçekleşen olaylar protesto veya gösteri değildi. Olaylar o vakit yansıtılmak istenen gibi ‘Arap Baharı’ da değildi. Her şey güvenlik görevlileri ve sivillerden ölen ve yaralananların olduğu; hâkimlere, diplomatlara, bankalara, dükkânlara ve güvenlik merkezlerine saldırıların yapıldığı ayaklanmalardan ibaret idi. Bu olaylar sonunda bölgenin güvenliğini ve istikrarını tehdit eden terörist eylemlere dönüştü. Mesele devletin duruşunda değildi ki vatandaşların büyük çoğunluğu bu aylaklık, ayaklanma ve terör karşısında devletin yanındaydı. Devletin görevi budur ve vatandaşlara emniyet sağlanması görevini yerine getirir. Asıl mesele ayaklanmalar sırasında dış devletler, uluslararası kuruluş ve organların ortaya çıkardığı karışıklıklardı ki bu, vatandaşların ‘protestosu’ ve ‘meşru talepleri’ olarak lanse edilen terör olaylarının uzamasına sebep olmuştu. Bu olayların ardından seneler geçerken devlet güvenilirliğini kanıtlama noktasında başarılı oldu ve herkes bu olayların terör olduğunu itiraf etti. Dünya bütün bunların doğru olduğunu gördü. Teröristlere sempati duyan, onlara destek veren ve arka çıkanlar karışıklığa ve masumların ölmesine sebep olur.

Arap dünyasının ‘Arap Baharı’ sırasında hamaset ortamı oluşturulması ile karşılaştığı ve masum veya masum olmayan batı desteğini aldığından şüphe yok ki hedef ‘bahar’ı devlete silah çeken herkese yaymaktı. Yönetimin Kaddafi ve Esed gibi halkını öldürmesi veya vatandaşlarını suçlulardan ve yıkıcılardan koruyan güvenli ve istikrarlı bir devlet olan Suudi Arabistan gibi devletlerin bulunması önemli değildi. Bugün bu bulut ortadan kalktıktan ve suçlama ve iddialar karşısında devletin doğruluğu ispatlandıktan sonra olaylara karışan, hata ettikleri anlaşılan ve ‘bahar’ zannederek terörü destekleyen devlet ve organlar özür dileyecek mi?