Berlin Tagesspiegel Gazetesi, Berlin polisi basın sözcüsünün açıklamasına dayandırdığı haberinde, Almanya’da yaşayan Çeçenlerin özellikle de kadınların, Çeçen erkeklerden tehdit aldıklarını yazdı. Bazı tehditlerin fiziksel şiddet içerdiğini yazan Tagesspiegel gazetesi, savcılığın konuyla alakalı soruştuma başlattığını ve konunun halk güvenliğini tehdit ettiğini açıkladı. Geçtiğimiz hafta Aşırıcı Çeçenlerin internette yayınladığı videolarda kendi dini kurallarına uygun kıyafet giymeyen ve kurallara uymayan Çeçenleri ölümle tehdit etiği ortaya çıkmıştı. Videoda silahı izleyiciye yönelten bir Çeçenli, gerçek dini kurallara uymayanları öldürmekle tehdit ediyordu.
Videoda kameranın önünde duran adam, ‘Mümin’ olduklarını, ahlaki kurallarını herkese farzetmek için Kuran-ı Kerim üzerine yemin ettiklerini söylüyordu. Bu kampanyayı yayan aşırıcı Çeçenlerin çok sayıda olduğunu dile getiren Berlin Polisi genelinin suç sabıka kaydına sahip olduğunu kaydetti. Grup tehditleri yayma aracı olarak Whatsapp uygulamasını kullanyor.
Federal Kriminal biriminin soruşturmadan sorumlu olduğunu kaydeden polis, daha fazla detay vermekten kaçındı. Birçok aşırıcı Çeçen’in ‘tehlikeli’ listesine alındığını söyleyen polis sözcüsü, toplantı yeri olarak belirlenen ‘Fussilet 33’ camiinin, orada toplandıkları için kapatıldığını açıkladı. Berlin polisi uyuşturucu ticaretiyle de suçladığı Çeçenler hakkında soruşturma yürütüyor. Soruşturmayı yürüten polisler, Çeçen uyuşturucu çeteleri arasında yaşanan kavganın geçtiğimiz yıl Berlin’de bombalı araç saldırısında ölen bir adamdan sonra tırmanması üzerinde duruyor.
Berlin Grunnegr sokağında bulunan bir Çeçen derneğine, geçtiğimiz mayıs ayında silahlı saldırı düzenlenmişti. Kime düzenlendiğini belirleyemeyen polis kaynakları, dedektiflerin Çeçen teröristler ve Çeçen çeteler arasında bir yardımlaşma ilişkisi olduğunu öne sürmüştü.
İçişleri Bakanı Andreas Gaazl’ın daha önce yaptığı açıklamada, Fussilet derneğine üye olan Çeçenlerin aslında çeşitli suçlardan sabıkalı olduklarına dikkat çekmişti. Tunuslu terörist Enis Al-Amiri’nin de Fussilet camiine çokça gittiği görülmüştü, hatta Berlin’deki terör eylemini gerçekleştirmeden birkaç saat önce, en son o camiden çıktığı görüntülerde ortaya çıkmıştı. 19 Aralık 2016’da yeniyıl pazarına kamyonla dalan Al-Amiri 12 kişinin ölümüne 50 kişinin yaralanmasına neden olmuştu.
Türkler ve Çeçenler Fussilet Camiine gelen nüfusun yarısını oluşturuyor, camiinin idaresinde İsmet D. Ve Emin Atra yer alıyor. Fussilet derneğinin ve İrşad meclisinin de idaresini görevini üstlenen bu iki kişi, Berlin mahkemelerinde 4 Çeçenliyi Suriye’de ‘Jund El-şam’ örgütünün saflarında çatışmak üzere silahlandırmakla ve 2015 yılında teröristlere 7 bin Euro yardım göndermeleriyle suçlanıyorlar. Ayrıca mesafeleri ve bölgeleri ölçen jiolojik cihazlar satın alıp Suriye’ye ulaştırmaları da suçlamalar arasında.
Fussilet Camii son 1 senede polis tarafından 3 kez baskına uğradı. Anayasa Koruma birimi camiiye sıkça giden bir kişiyi tehlikeli müslümanlar sınıfında sınıflandırıyor. Yönetim kurulunda yer alan 3 kişi ise Suriye ve Irak’ta çatışmak üzere gönüllü yetiştirmek suçlamasıyla mahkemede yargılanıyor. Bu üç kişiye ek olarak şu an aynı suçtan gözaltında olan 2 kişi daha var.
Fussilet derneğinin kurucusu Türk asıllı Alman Emre F. 2012 yılında Jund El-Şam örgütü saflarında çatışmak üzere Suriye’ye gitmişti. Anayasa Koruma birimine göre Suriye’de katıldığı çatışmalarda hayatını kaybetti.
Berlin Ceza Mahkemesi, 2015 yılında Fussilet Derneği Kültür Heyeti Başkanı Murat S.’yi devlet güvenliğini tehdit eden terörist faaliyetler planlamak suçlamasıyla 4 sene hapis cezası verdi. 2013-2014 yılları arasında Jund El-Şam örgütüne katılan Murat S. Suriye’de silah eğitimi alıp örgütün kamplarını gözetleme devriyelerinde görev almıştı. 2016 haziran ayında, Çeçenli Kasım Murat S. dinler arasında nefrete teşvik etmek, DEAŞ’ın terör faaliyetlerini övmek suçlarından, 2 sene hapis cezasına çarptırılmıştı. Aynı zamanda camiin imamlığını yapan F.’nin itirafları üzerine cezası hafifletilmişti. Fussilet Camii’nin DEAŞ’ın vitrini olduğunu itiraf eden zanlı, kendini DEAŞ’ın saflarında yer alan basın savaşçısı olarak tanımlamıştı.