Uzun yıllar önce Charlottesville kentinde bulunan Virjinya Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi Profesörü Dr. William Quandt, Ortadoğu ve Müslüman Kardeşler hakkında iki konferans vermem için beni davet etti. Ziyaretin ilk bölümü, Amerika’nın bağımsızlık bildirisini yazan, ABD’nin anayasasını belirlemeye iştirak eden ve sonradan ABD’nin üçüncü başkanı olan Thomas Jefferson’ın kurduğu ve inşa ettiği üniversite çevresinde cereyan etti.
Jefferson izleri, tasavvurları, ilmi ve vizyonu neredeyse müessesenin her köşesine yer alıyordu. Söz konusu müessese, sadece Jefferson’ın ilgisini ve liberal fikirlerini yansıtmıyor, aynı zamanda üniversitenin ve üniversiteyi inşa eden ruhun etrafında konuşlanan kentin kimliğini de yansıtıyordu.
Geçen haftaki hadiseler olduğunda ve bu hadiseler üzerinden şehir, dünyanın çevresinde meydana gelen olaylar sıralamasının başında yer aldığı zaman maziyi hatırlamaktan, hocalarla yapılan tartışmaları zikretmekten ve ABD’de vaziyetin geldiği noktaya şaşırmaktan başka çare bulunmuyordu.
Belki de Charlottesville olayları, zili çalmak için gerçekleşmedi. Jefferson’ın ruhu, kenti gölgelemeseydi Nazi taraftarları, beyazların üstün olduğunu düşünenler, Ku Klux Klan ve diğer ırkçı grupların toplandığı gösteri yürüyüşü Jefferson’ın geldiği, yaşadığı ve üniversite inşa ettiği şehri nereye götürecekti? Ne oldu da liberal ve batı Amerika şehrindeki politik yürüyüşler, ırkçılıkla mücadele eden liberallerin karşıt protesto yürüyüşünü ortaya çıkardı? Ohio eyaletinden gelen 20 yaşındaki James Fields, arabasıyla hızlı bir şekilde antifaşist grupların arasına dalarak bir kadının ölmesine ve 9 kişinin yaralanmasına neden oldu.
O günlerin talihsiz ve uğursuz günler olduğu anlaşılıyor. Çünkü protesto yürüyüşünü takip eden emniyete ait bir helikopter düşerek birdenbire ağaçlara çarptı ve iki polis hayatını kaybetti. Böylece ölenlerin sayısı üçe yükselmiş oldu. Belki de bu haber, Ortadoğu standartlarında pek fazla ilgi çekmeyebilir. Ancak Amerikan standartlarında bu olay, Başkan Donald Trump, Cumhuriyetçi ve Demokrat Parti’den muhalifler, medya ve aydınlar arasında bir çatışmanın çıkmasına neden olabilir.
Genellikle söylendiği gibi şiddet olayları, ya oluşturulur ya da keşfedilir. Charlottesville olayı ise keşfedilen bir hadisedir. Bunun için olay dizisi Amerika’nın diğer kentlerinde tekrar eden bir üslubu yansıtıyor. Başlangıçta şehir meclisi, Güney Konfederasyon Ordusu’nun komutanı General Robert Lee’nin heykelini kaldırma kararını almıştı. Birinci protesto heykelin kaldırılmasına karşı olanların yaptığı bir gösteriydi. Karşıt protesto ise heykelin kaldırılmasını isteyenlerin yaptığı bir gösteriydi. Çünkü Amerikalı siyahlara en kötü acıları tattırmıştı. Köle ve köleliğin devam etmesini savunuyordu.
Amerikan iç savaşı, 19. yüzyıldaki şekliyle değil de 21. yüzyıldaki şekliyle yeniden ortaya çıkıyor. Birinci gösteri, Amerika tarihinin gömülemeyeceğini iddia ediyor. Bunun için General Lee, herhangi bir meseleyi savunmak için bütün halka liderlik yapmıştı. O, iç savaştan önce beyaz göçmenleri savunmak için yerli halka karşı yürütülen savaşta Amerika ordusunun komutanlarından birisiydi. O zaman General Lee vatansever bir şahsiyettir. Dolayısıyla bu, ister Charlottesville’de olsun isterse sonradan Baltimore kentinde meydana geldiği şekliyle olsun, heykeli bu şekilde tahrif edilmeyi hak etmiyor. Diğer şehirler, konfederasyon bayraklarının yanı sıra Lee’nin yanında savaşanların heykellerini tahrip ederek onları çıkartıyorlardı. Karşıt protesto, bütün meseleyi özetledi. Şöyle ki hâlihazırda Amerika’nın değişik şehirlerinde Afrika asıllı vatandaşlara karşı meydana gelen şiddet olayları, köleliğin kaldırılmasına itiraz eden konfederasyon sembollerinin ülkenin her tarafına yayılmasından ve söz konusu sembollerin ırkçılık düşünce ve hayallerine kol kanat germesinden kaynaklanıyor.
Amerikan’ın Donald Trump’la ilgili olarak ikiye bölünmesi sadece bitmemiş olan başkanlık seçimleri savaşını ifade etmiyor. Aksine bu savaş, yakın bir zamanda da nihayete erecek gibi gözükmüyor. Mezkûr hadise ve protestolar bu gerçeği gün yüzüne çıkardı. Çünkü bu savaş, Obama’nın sağlık kanunu kaldırıp yerine başka bir kanun getirilmesi hususunda hâsıl olacak çatışmada bir nevi yeniden şekillenecek veya Amerika iç savaşını canlandıracak gibi görünüyor. Afro-Amerikalılar’ın büyük çoğunluğunun Hillary Clinton’a oy verdiği bilinen bir gerçektir. Yine Amerika ırkçı örgüt yanlıların hepsinin Donald Trump’a oy verdiği de bilinen bir hakikattir. Diğer yandan Trump, onları kendinden uzaklaştırmada bocalamıştı. Fakat bu defa Charlottesville’de onları kınamakta pek fazla gecikmedi. Ayrıca Amerika tarihine yönelik tutumlarını da savundu. Sözde güneyliler, sadece kölelik sistemini değil, aynı zamanda aralarında George Washington ve Thomas Jefferson’ın yer aldığı Amerika devletinin bütün kurucularını koruyorlardı. Aynı zamanda söz konusu kurucuların da köleleri bulunuyordu.
Şu an ABD’de patlak veren bölünmeler geçen yüzyılın 60’lı yıllarından beri meydana gelmemişti. Amerika, Vietnam savaşı ve sivil haklar hareketinde ikiye bölünmüştü. Başkan Kennedy suikasta uğramıştı. Başkan Johnson, ikinci iktidarına yükselememişti. Başkan Nixon, istifaya zorlanmıştı. Başkan Ford ya da Başkan Carter tek bir iktidarda uzun süre kalamamışlardı. Dış politikada ve ekonomi projesinde aşırı muhafazakârlığına rağmen Ronald Reagan, Amerika’ya istikrarı yeniden getirdi. Ayrıca kendisi siyasette ve toplumda liberal birisiydi. George H. W. Bush, Clinton ve George W. Bush aynı minval üzere devam ettiler. Liberalizm, ABD’de kazandı. Öyle görünüyor ki liberalizm, bütün dünyada da zafere ulaştı.
Çünkü tarih, tek bir düzende ilerlemiyor. Genellikle mazide olanlar canlandırılmaya çalışılıyor. Amerika siyasi haritasının kenarında bulunan ve ‘Beyaz Milliyetçiler’ olarak bilinen kimseler Trump’ın etrafını sardıkları zaman belki de aynı zafer, Trump’ın kazanmasının yolunu hazırlamıştı. Birdenbire aynı başkanlık çizgisinde başkanlığın merkezine doğru hareket ettiler. Şu an “Bu durum Amerika tarihinde geçici bir an mı yoksa gelecekte uzantıları devam edecek bir an mı?” şeklinde sorulmaya başlandı.
Dünyada meydana gelen küreselleşme ve derin dönüşümler, ekonomik ve siyasi özgürlüğe, insanlar arasında eşitliğe doğru yol alırken liberallerin, Trump olgusunun bir ara cümle olduğu hususunda şüpheleri yok. Muhafazakârlar, liberalizmin sadece Amerika’da değil, aynı zamanda Avrupa Birliği’nden ayrıldığı zaman İngiltere’de de sekteye uğrayacağını düşünüyorlar. Brexit, pek çok ülkede devam eden bir bölünmeydi. Polonya ve Macaristan’da yabancı göçe ve mültecilere karşı benzer ifadeler bulunuyor. Bunun için dünya tek bir yer olmadı ve olmayacak da. Charlottesville, çatışmanın meydana geldiği bir an ve sahneydi. Bu çatışma, sadece içerisindeki oluşumları barındırmıyor. Aksine bundan daha fazlasını, bölünen dünyanın oluşumlarını kapsıyor. Politikacılar, söz konusu çatlağı onarabilecek gibi görünmüyor.