Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Çıkış yolu arayan yeni dünya | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

ABD Başkanı Reagan ile Sovyetler Birliği Başkanı Gorbaçov’dan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD Başkanı Trump’a ülkeler değişirken dünya da tüm alanlarda büyük değişimlere şahit oldu.

Sovyetler Birliği yıkıldı ve onunla birlikte Komünist Blok çöktü. Batı’da; Avrupa ve ABD yeni bir dünya yaratıyor. Ekonomik, askeri ve bilimsel alanlarda muazzam gelişmeler yaşanıyor. Japonya; ABD aracılığıyla Batı Bloku’na ekonomi, güvenlik ve stratejik olarak bağlı. Çin; ekonomik ve askeri olarak vurucu bir güce dönüştü. Liderlik konumunda hayata geçirdiği iç politik oluşumu, yeni düzenlemeler ile destekledi. Böylece başkan, sınırsız bir süreye kadar karar alma mekanizmasının başında kalabilir. Çin; ekonomik olarak dünyanın her yerinde hızlı ve yenilikçi bir bakış açısı ile faaliyet gösteriyor. Asyalı kişilğinin tüm sakinliği ile yatırım yapmak için sermayesini Afrika’ya yönlendiriyor. Bir yandan kendi ürünlerini ihraç ederken, diğer yandan hem yerin üstünü hem de altını kapsayan ham madde ihtiyacını ithal ediyor. Latin Amerika’da bazı ülkeler, ekonomik ve poltik açıdan kendini yenilemeye çalışıyor. Diğer bir kısmı ise kendine miras kalan ve devraldığı sloganların rüzgarları ile bir oraya bir buraya savruluyor, halkları açlığın pençesinde kıvranıyor ve milyonlar ülkelerini terk ederek daha iyi bir hayat için akın akın başka ülkelere göç ediyorlar. Petrol açısından zengin ülkelerin başında gelen Venezuela; korkunç enflasyon, yoksulluk ve suç rakamları ile mücadele ediyor. Nikaragua’da ise devletin uyguladığı şiddet ve baskı, hayatı korkunç bir azap halkasına dönüştürmüş bir durumda.

Afrika kıtası ülkeleri ise farklı politik ve sosyal metodlar benimsedi. Kimi ülkeler çağdaş ülkeler arasına girmeyi ve askeri darbelerin yarattığı kısır döngüden kurtulmayı başararak kendi politik programlarını formüle etmeye başladı. Tanzanya, Senegal, Gana ve Etiyopya gibi ülkelerde yönetim, seçim aracılığıyla barışçıl ve kolay bir şekilde el değiştirirek sivillere devredildi. Bu ülkeler; kalkınma ve dış yatırımları çekmekte büyük ilerlemeler katetti. Kenya, Kamerun ve Nijerya gibi ülkeler ise başarı ile çalkantılar arasında kendi yolunu bulmaya çalışıyor.

Farklı hızlarda kendini dönüştüren güçlerin hareketli dünyasında, ilerlemekte olduğumuz bu yeni dünya düzeni nedir? Avrupa bir zamanlar tüm dünyaya hakimdi. Toprakları içerisinde ve dışında savaşarak kendi politik, askeri ve ekonomik hegemonyasını tüm dünyaya dayattı. Sovyetler Birliği ve uyduları olan Doğu Avrupa ülkelerinin çökmesinin ardından küresel bir vurucu güce dönüştü. AB kurulduğu ve küresel karar alma mekanizmasının en tepesine yerleştiği zaman, dünya, onyıllar hatta yüzyıllar boyunca insanlığın şahit olduğundan çok farklı bir yere dönüştü. Büyük Britanya’nın AB’den ayrılması ise gelecekteki yeni dünya haritasının özelliklerini belirledi. İngiltere’nin ayrılmasının ardından bu Birlik, kendisini dağılmaktan koruyabilecek mi? Avrupa kıtasını ele geçiren milliyetçilik akımı, Birliği parçalayacak bir politik balta görevini mi görüyor? Avrupa’da politik hayatta gün yüzüne çıkan milliyetçilik ve ırkçılık, sadece Avrupalı siyasi ve entelektüel çevrelerde değil, dünyanın farklı kıtalarındaki uluslararası stratejiler ile ilgilenenler arasında da birçok soru işareti yarattı. Farklı Avrupa ülkelerinde başta olan yönetimler; sadece yaşlı kıta düzeyinde değil, ABD’den Asya ve Latin Amerika’ya tüm dünyada ekonomi, düşünce ve sosyal alanlarda yankı bulacak yeni siyasi düşünce kalıpları üretmeye çalışıyor.

İtalya; İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa siyasetini şekillendirmede önemli bir rol oynayan ve daha sonra AB’ye dönüşecek olan Avrupa Ortak Pazarı’nı kuran siyasi akılların deposunu temsil ediyordu. Ama, bugün, aşırı milliyetçi düşünceler ile dolu genç bir yönetim tarafından yönetiliyor ve Birlik içerisinde çatlak bir sese dönüşmüş durumda. Bir yanda Komedyen Grillo’nun liderlik ettiği Beş Yıldız Hareketi, diğer yanda genç Salvini’nin liderliğindeki Kuzey Birliği tarafından yönetilen iki başlı bir yönetim görüntüsü çiziyor. Zaman ilerledikçe İtalya ile AB Komisyonu arasındaki anlaşmazlık daha çok gün yüzüne çıkıyor. Öyle ki bazı yorumcular buna İtalyan ayaklanması adını veriyor. Daha önce görülmemiş bir enflasyon, kamu borcu ve bütçe açığı ile karşı karşıya olan ülke bütçesi, iki taraf arasında neredeyse bir çatışmaya neden olabilir.

Son seçimlerde Bavyera eyaletinde sağ akımın dikkat çekici bir şekilde yükselmesine şahit olan Almanya ise önemli bir yol ayrımında yer alıyor. Seçimlerde elde edilen bu zafer; göçmenlere karşı ırkçılığın çemberinin genişlediğini ve aşırı sağcı bir Avrupa oluşumunun belirtilerini ortaya koyuyor. Avrupa’daki aşırı sağcı partiler, gelecek Avrupa seçimlerinde bir blok oluşturmak için çalışmalar yürütüyorlar.

Fransa; içeride etkili bir deprem yaşıyor. Bir yandan sendikalar hükümetin reform programına karşı çıkarken diğer yandan Cumhurbaşkanı Macron’un popülerliği neredeyse dibe vurmuş durumda. Almanya ve Fransa, AB’nin uçmak için ihtiyacı olan iki kanadını oluşturuyorlar. Almanya, Birliğin vurucu ekonomik gücünü iken, Fransa siyasi gücüdür. Dolayısıyla Fransa’nın ekonomik ve politik yapısında yaşanabilecek herhangi bir zafiyetin, AB’yi bir arada tutan dengelere etkisi büyük olacaktır.

İngiltere, AB’den ayrıldıktan sonra bir kırılma yaşadığı ve farklı siyasi renklerin görüldüğü bir sürece girdi. İki taraf arasında; Birlik’ten ayrılmanın maliyeti, karşılıklı ticaret, vatandaşların seyahati, para hareketi, Kuzey İrlanda ile işbirliğinin geleceği gibi konularda yaşanan anlaşmazlıklar, İskoçya’nın Birleşik Krallık’tan çekilme tehdidi, ekonomik ve politik bir varlık olarak Avrupa’nın geleceği hakkındaki soru işaretlerini arttırıyor.

Değişim ve kalkınma hayatın gereklerindendir. Çağlar boyunca yaşanan her bir değişimin kendine özel bir doğası olmuştur. Ama günümüzde, küresel düzeyde büyük ve geniş değişim özellikleri taşıyan yeni bir dünya ile karşı karşıyayız. Bu değişimin temel özelliklerinden biri de etkin küresel taraflar arasında görülen anlaşmazlık ve parçalanmadır. Paylaşılamayan şeylerin paylaşımı ile ilgili alternatif çözümler sunabilecek yeni yol haritaları belirlenemiyor. Hiç kimsenin çözüme ve anlaşmaya ulaşmak ve taviz vermek istemediği bir ortamda, birbirine dolanan çıkarlar, bir anlaşmazlık ve hatta savaş tehdidi oluşturuyorlar.

Süreçler boyunca engeller yaratan kilitler çoğaldı. Bu kilitleri açacak olan anahtarları temsil eden akıl ve düşünce ise ortadan kaybolmuş durumda. Ekonomi, politika ve güvenlik alanlarında dünyaya hakim ülkelerin arasındaki çatışma ve anlaşmazlıklara çözümler getirebilecek düşünen ve yaratıcı büyük akıllar soyu tükendi. Avrupa birkaç yıl önce bildiğimiz Avrupa gibi değil. Aynı şekilde Rusya ve ABD’de eskisi gibi değil. Üçüncü dünya ülkeleri olarak adlandırılan ülkeler ise farklı hızlarda kendi kimliğini ve benliğini yeniden üretmeye çalışıyor. Tüm dünyada; globalliği bir dönüm noktasına dönüştüren insanlığın kaydettiği ilerleme üzerinde yükselecek yeni bir dünya düzeni bekleniyor.

Dünya bugün; farklı güçler arasında bir yandan sorunlar yaratan diğer yandan anlaşma yollarını tıkayan krizlerin yaşandığı kapsamlı bir değişim sürecinden geçiyor. Bu krizleri çözecek anahtarlar; şekillenmesini ve sesini duymayı beklediğimiz yeni çağ aklının ve zihniyetinin elindedir.