Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Çin yeni bir Afrika inşa ediyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Çin’in kendi içinde ve dışarıda gerçekleştirdiği mucizelerinin birden fazla yönü var.

Devam eden bu süreç politika, ekonomi, silah, bilim ve doğum kontrolünde tekrarlanıp duruyor.

Kendini, özel bir Asya sessizliğinde yeniden üretti.

Mao Zedong, yaptığı hamleler dünyanın ilgisini çekti, insanlar onu konuştu, ülkenin gidişatına yönelik defalarca değişiklikler yaptı.

Süreçler ve yolların topografyası bazen farklılaştı ancak hareket hiç durmadı.

“Kültür Devrimi”ne kadar Komünist Parti içinde ve dışında temizlik hamleleri gerçekleştirdi, Komünist ikizi Sovyetler Birliği ile bazen yakınlaştı bazen de uzaklaştı, eski kapitalist rakibi ABD ile ilişkiler inşa etti.

Çin komünizminin Kırmızı Kitabı vardı, sınıfsal gücü çiftçilerdi ve hayatiyetini devam ettirdiği politik, askeri ve ideolojik alanlar vardı. Mao Zedong öldü ve kırmızı İncili!

Çin müzesine kaldırıldı, zira her eskiyenin akıbeti budur. Mao sonrası, başka bir zihin yapısına sahip yeni liderlerle yeni bir süreç başladı, bu liderlerden biri de Deng Şiaoping’di.

Afrika, Çin’in 15. Yüzyıldan itibaren erkenden gittiği yerlerden biridir. İmparatorlar, Doğu Afrika kıyılarına çok sayıda heyetler gönderdiler, birçok Afrika ürünü ve hayvanını Çin’e taşıdılar.

Kıtadaki Batı sömürgeciliğinin dalgalarının başlangıcından önce, Sahra-altı Afrika’da yerel krallıklara dayanan sosyal ve politik rejimler vardı.

Bazılarının ise, büyük kabilelerin geniş alanları kontrol ettiği uzantıları vardı.

Kuzey Afrika’ya ait ticaret konvoyları, Asya kıtası başta olmak üzere Çin ve Hindistan’a deniz yoluyla nakliye gerçekleştiriyorlardı.

Kıtanın büyük bir bölümünün İngiliz, Fransız ve Portekiz egemenliğine girmesinin ve Çin’in İngiliz hegemonyasına tabi kılınmasının ardından, Çin ve Afrika arasındaki iletişim ve etkileşim, İngiltere’nin kontrolüne girmiş oldu.

Geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısında, sömürgeden kurtuluş hareketleri, Afrika kıtasındaki ülkelerin çoğunda başlamıştı, Çin’deki Komünist rejim bu hareketlerin güçlü bir destekçisi olmuştur.

Çin üniversiteleri, kapılarını pek çok Afrikalı öğrenciye açtılar. Kurtuluş hareketlerinin bazı liderlerini Çin’de ağıladılar ve bu hareketler için politik, askeri ve maddi destek sağladılar.

Özgürlük için direnişe geçen Afrikalı gençlerin büyük bir kesiminde, ideolojik kutuplaşma hiç eksik olmadı, bu hareketlerin bazıları komünist düşünceyi benimsedi.

Sovyetler Birliği ve Çin arasındaki rekabet, politik ya da ideolojik olarak bu kıtada da devam etti, ancak Moskova, uluslararası askeri ve politik ağırlığı nedeniyle kıta üzerinde daha fazla etkiye sahipti. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden, Çin’deki komünist ideolojinin azalmasından ve soğuk savaş dengelerinin yok olmasından sonra, ekonomik gelişme meselesi, Sahra-altı Afrika’daki siyasi liderlerin daha sağduyulu davranmalarının ardındaki itici güç haline geldi.

Afrika kıtasındaki askeri darbelerin sarsıntıları azaldı. Çin, kıtadaki varlığını yeniden inşa etti ve geniş bir ekonomik programla Sahra altı Afrika’sı boyunca güçlü bir atılım gerçekleştirdi.

Binlerce şirketin çeşitli ekonomik alanlarda çalışmasını sağladı, ancak ülkelerin kendi iç süreçlerine müdahale etmedi. Afrika ülkelerine Çin ürünlerini ulaştırdı, Afrika ülkelerinin her yerini doldurulmuş hammaddeleri de kendi ülkesine ithal etti.

İnsan hakları, yönetim rejimi vb. Gibi hassas konuları gündeme getirmediler ve Afrikalı politikacılar, bu davranış biçiminin, Batılı ülkelerin tutumlarından oldukça farklı olduğunu gördüler. Çin askeri üsler inşa etmedi ve sadece yardım şeklinde silahlar sağladı ve çok sayıda Afrika askeri personelini eğitmek için kapılarını açtı.

Çin, Afrika kıtası boyunca ekonomik, kültürel, politik ve bilimsel bağlamda düzgün bir kalkınma hareketi kurarak, kendi küreselleşmesini oluşturmayı başardı. Kapsamlı bir sessiz devrim gerçekleştirdi ve yaşamının tüm alanlarına nüfuz etti.

Çin sadece maddi varlığıyla burada bulunmuyor, aynı zamanda Çin ve Afrika liderleri arasında, en yüksek seviyede, Pekin’de yıllık toplantılar düzenliyor.

Çin yönetimi, tüm Afrika ülkeleri arasındaki, hatta kıtadaki tüm çatışan taraflar arasındaki hassas dengeleri korumasını bildi. Afrika zihin yapısını ve manevi dinamiklerini iyi tahlil etti.

Binlerce Çinli genç, Afrika dillerini öğreniyor ve Afrika tarihi ve antropolojisi üzerine çalışıyor.

Çin-Afrika ilişkileri yeni ve çok özel bir sürece girdi. Her iki taraf da insani, bilimsel ve maddi yetenekler bakımından muazzam bir potansiyele sahipler. Çin, Afrikalı politikacılar nezdinde, hatta Afrika halklarının tamamında sömürü veya hegemonya duygusu oluşturmamayı başardı.

Tarihin ağırlığı, Afrikalıların zihinlerini ve kalplerini bir türlü terk etmiyor.

Yüzyıllar boyunca sömürgecilikten çok çektiler, köleliğin acısıyla zehirlendiler, denizlerde birer nesne gibi taşındılar, kendilerine dinler ve kültürler empoze edildi ve servetlerine el konuldu.

Çin ise, ülkeler, hatta kıtalar arasında işbirliği için yeni bir formül oluşturmayı başardı, bunu da çoğu Afrikalıların sömürgeci devletlerden miras kalan hassasiyetlerini dikkate alarak yaptı. Kıtada sömürge geçmişi olmadığından dolayı, kıtaya giriş kapılarını dikkatlice etüt etmiştir.

Birinci ve en eski kapısı, sömürgeciliğe karşı kurtuluş hareketlerin desteklenmesiydi.

Tüm Afrika ülkeleri özgürlüğe kavuştuktan sonra, Afrika ve Çin’in ihtiyaçlarına cevap verebilecek, ekonomik kapıya yöneldiler. Çin, hammadde, ürünleri için geniş bir pazar ve gençliği için de iş fırsatlarını istiyor. Çin’in bildiği bir diğer kapı da özel resmi yardımlardır.

Parlamentolar, konferans salonları, okullar, hastaneler ve üniversiteler için lüks binaları, hibe şeklinde inşa ettiler.

Çinliler bu yapılanları, ‘Çin halkının bir hediyesi’ şeklinde niteliyorlar. İnsan hakları, demokrasi gibi Batılı hükümetlerin sürekli dillendirdiği hassas konuları gündeme getirmediler.

“Karşılıklı çıkar ve menfaatlerin korunması”, Afrika kıtasındaki Çin varlığının sloganıdır.

Her bir tarafın, diğerine sunduğu bir şey olduğu gibi, diğerinden faydalandığı bir şey de vardır.

Böylece, Çin ile bu zengin kıta arasındaki karşılıklı iyi niyet, iki taraflı ticaretin, 177 milyar dolara ulaşmasına neden oldu ve kıtadaki Çin yatırımları 300 milyar doları aştı. Ve birçok ülkeye altyapı projeleri için esnek krediler sağladılar.

Çin, petrol, gaz, demir, manganez, bakır, kobalt, fosfat, uranyum, elmas ve altın gibi ihtiyaç duyduğu tüm hammaddeleri Afrika kıtasında bulabilmektedir.

Afrika’nın yüzde 35’ini kaplayan tarıma elverişli topraklar, nehirler ve yağmur, gıda ve balık üretimi için cazip beklentiler oluşturmaktadır.

Ayrıca Çin sanayilerinin ihtiyacı olan kereste, buradan karşılanabilmektedir. Afrika, Çin’in ekonomik canlılığında önemli bir alan haline geldi ve yirmi yıl sonra bu kıta, Çin’in gıda sepeti ve hammadde dağı olacaktır.

Çin, kıtanın topraklarında askeri üsler kurmakla hiç ilgilenmedi. Ancak, yaptığı yatırımların büyüklüğü, kıtanın ülkelerine yerleştirdiği muazzam fonlar onu teminat hesaplarına girmeye itti ve son zamanlarda Cibuti’de bir askeri üs kurdu.

Çatışma seslerinin yükseldiği ve çatışma alanlarının genişlediği bir dünyada, Çin, üstünde fakirlerin, derinliklerinde zenginliklerin olduğu bir kıtanın topraklarına girmeyi başardı.

Ormanların iç içe geçtiği, iç savaşların alevlendiği, açlığın her tarafı kapladığı bir kıtada hayatın değişik güzelliklerini inşa edebilmiştir.