Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Çıtkırıldım | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Biz Mısırlıların ilginç ifadeleri vardır ve bu ifadeler aynı zamanda derin anlamlar içerir.

Diyoruz ki falan kişi “çıt kırıldım”dır. Yani “ayakları üzerinde zor duruyor” demektir. Ve dilsel anlamı kırılgandır…

Hatta çok kırılgan…

Bu nedenle, bugün Arapların durumunu, başka bir sarsıntıya tahammülü olmayan “kırılgan” bir yapı olarak tanımlayabilirim, zira böyle bir sarsıntı yaşadığı takdirde tuz buz olacaktır ve gelecekte -en azından orta vadede- ıslahı da mümkün olmayacaktır.

Bu durum böyle devam edemez ve birçok Arap, durumun ciddiyetini fark etmiş durumda. Uzmanlar, “kırılgan” bu durumun yerini alacak yeni bir Arap rejimi için bir vizyon oluşturmanın zamanının geldiğini düşünüyorlar. Artık şu hususları dikkate almanın vakti geldi:

-Geçmişte kazanılmış tecrübelerin dikkate alınması ve hataların tekrarlanmaması…

-Arap rejimini, mevcut bölgesel gelişmelerden, modern uluslararası yaşamdan ve 21. yüzyılın gereksinimlerinden ayırma veya koparmanın imkânsızlığını kavrama…

Ve önerilecek rejim, dışlayıcı olmaktan çok çekici olmalıdır. Etrafımızdaki dünyayla olan etkileşimde nesnel koşullar belirlenmelidir.

-Yeni rejim, turizm, ticaret, yatırım, istihdam, iklim değişikliği riski vb. gibi konularda “ortak duygular” yerine “ortak çıkarlara” dayanmalıdır.

-Arap ülkelerinin tamamında ekonomik reform süreçleri önemidir; Arap işbirliği, “kazan-kazan” prensibi üzerinden yürütülmelidir. Yatırım sermayesi yasal olarak güvence altına alınmalıdır. Ticaretin canlanması için küçük ve orta ölçekli işletmeler teşvik edilmelidir.

-Arap dünyasının birçok köşesinde yaygın hale gelmiş yolsuzluğa savaş açılmalı ve buna karşı sağlam, kapsamlı ve ortak bir duruş sergilenmelidir. Yolsuzluğa karşı mücadelede Arap işbirliğini sağlama adına yasal çerçeve tamamlanmalı ve bu amaca ulaşmak için gerekli mekanizmalar acilen kurulmalıdır.

-Arap sivil emek örgütlerinin teklif ettiği Ortak Arap Hareketinin önünü açmak gerekiyor. Toplum desteği sağlamak, ekonomik, sosyal ve bilgi gelişimi süreçlerini tamamlamak için bu hareketin özgürce ve aktif olarak çalışması gerekmektedir.

Bu teklifleri yaptıktan sonra yeni Arap rejimi ile ilgili öne sürdüğüm temel fikre geri dönüyorum. Bu rejimin, Körfez ve “Bereketli Hilal” bölgelerinde İran, İsrail ve Türkiye politikaları ile şekillenen, stratejik ve taktiksel hareketlerin çokça yansıdığı ve güçlü faaliyetlerin yürütüldüğü bölgesel rejimle bir temas süreci kurmak zorunda kalacağı akılda tutulmalıdır. Ayrıca bu yeni rejimin, Etiyopya’nın Afrika Boynuzu’ndaki yeni politikası, Mağrip ülkelerinin bazı kıyılarındaki limanlardan Avrupa’ya göç uygulamaları ve birçok ülkede ve güney sınırında çöreklenmiş terör örgütleri konusunda bir strateji geliştirmesi gerekmektedir.

Aynı zamanda, böyle bir vizyon, insan hakları, özgürlükler ve sorumluluklar üzerine modern bir düşünceyi ortaya çıkarmalıdır. Temel kavramlar ile küresel kalkınma hareketi arasında bir bağlantı kurulması çağrısı yapmalıdır. Böylece temel kavramlar yıpranmamış, küresel kalkınma hareketi de dışlanmamış olur.

Bu bağlamda, başta Sünniler ve Şiiler olmak üzere çeşitli ekoller ve dini anlayışlar arasında olumlu bir ilişkiyi yeniden tesis etmeliyiz. Özellikle bu iki mezhep arasındaki bölünmenin İslam’ı zayıflattığını ve bu dini, eleştiri ve iftira oklarının hedefi haline getirdiğini akıldan çıkarmamalıyız. Vatandaşlığın herkes için eşit bir hak olduğunu göz önünde bulundurarak, Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasındaki toplumsal ve kavramsal bağın yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Sağlam benlikler ve dengeli akılların olduğu bir toplumu inşa etmek için en sıhhatli yol budur.

Son olarak, Arap dünyası, Arapları, Kürtleri, Berberileri, Türkmenleri ve diğer etnik unsurları içerdiği gibi Müslümanları, Hıristiyanları ve diğerlerini de içermektedir. Bölge nüfusunun Arap çoğunluğu, önümüzdeki birkaç yıl içinde yaklaşık yarım milyar insana ulaşacak ve bu da dünyaya yeni bir renk katacaktır.

Liderler ve planlamacılar, sağlık, eğitim, barınma ve halklarımızın hak ettiği diğer hayati hizmetler alanlarında niteliksel bir sıçrama gerçekleştirebilecek rasyonel ekonomik ve sosyal politikalar belirlemeden, iç barış ve toplumsal güvenliği tesis etmeden yeni bir Arap bölgesel rejimi için etkili bir formül geliştiremeyecekler.

Dış politika, her zaman ulusal ya da bölgesel düzeyde iç politikaların bir uzantısı olmuştur. Bu da Arap ulusal devletinin yetkinliğini ve kapasitesini artırarak, etkili bir bölgesel politika için güçlü bir temel oluşturmamızı gerektirmektedir.

Bu, kargaşanın kasıp kavurduğu, her şeyin karman çorman olduğu ve hala birçok yeni sürprizlere açık olan bölgemize dair yeni bir bakış açısıdır. Her ne kadar çoğumuz bu olup bitenlerin arkasında yabancı komploların ve dış müdahalelerin olduğunu iddia etsek de Arap rejimin başarısızlığı, kaosun ana nedenlerinden biridir. Bu müdahalelerin başarılı olması da bundan kaynaklanmaktadır.

Bu “kırılgan” aşamadan sağlıklı bir aşamaya geçebilmek için Arap toplumuna (özellikle araştırma merkezleri ve bilimsel organlara) yeni bir vizyon çalışması yapmaya başlamaları için çağrı yapıyorum. Hatta vizyondan da öte yeni bir Arap rejimi ortaya koymalılar. Onları yönlendirme beklememeye, kamuoyu tartışmasını hemen başlatmaya, yeni fikirler ve belgeler sunmaya, bu merkezler arasında işbirliği başlatmaya ve hepsi adına tek bir vizyon ortaya çıkması için kendi aralarında koordinasyon mekanizmaları kurmaya davet ediyorum.

Böyle bir kamuoyu tartışmasına, Körfez, Doğu ve Mağrip bölgesindeki ve Afrika Arap Boynuzu’ndaki Arap kurumları da katılmalıdır. Böylece tüm görüşler, ortak ve farklı çıkarlar birlikte dikkate alınmış olur.