Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Çözüm ve devrim sistem | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Oslo Anlaşması’nın imzalanmasından, parlamento seçimlerinin yapılmasından ve Filistin’de hükümetin kurulmasından günümüze kadar geçen süreçte Filistin, çifte yapılara ve çerçevelere sahip bir sistem altında yaşıyor. Çözüm yapılarının ve çerçevelerinin ana başlığı ulusal yönetimdir. Devrim yapılarının ve çerçevelerinin ana başlığı ise Kurtuluş Örgütü’dür.

Bu çifte sistem, şayet sahip olduğu özellikler güzel kullanılsaydı ve Filistinli politikacılar söz konusu çifte sistemin oluşumları arasındaki entegrasyon sürecini birbirlerinin hesaplarını ihlal etmeden iyi kullansalardı bu çifte sistem sayesinde Filistin’deki politik yaşam zenginleşebilirdi.

Filistin örneğini ve Filistin’in mevcut durumunu objektif bir şekilde analiz ettiğimizde hedeflenen entegrasyonun tamamen tersinin meydana geldiğini gözlemliyoruz. Bu da çifte sistemin kurumlarını zayıflatarak Filistin’in yükünü artırdı. Ayrıca Kurtuluş Örgütü çerçevesinde tek rejim zamanında biriken, yani devrimin biriktirdiği kazanımları ve ulusal enerjiyi tüketti.

Mevcut durum, çifte sistemin somut gerçeklerle felaket sonuçlara yol açtığını söylüyor. Kurtuluş Örgütü’ne bölünme enfeksiyonu sirayet etti. Bu bölünme, önce ulusal meclis düzleminde büyüyen boykotlarda ortaya çıktı. Daha sonra bu bölünme, ulusal meclisin alternatifi değil de uzantısı varsayılan merkezi meclisi kapsayacak şekilde genişledi.

Kurtuluş Örgütü’ndeki etkin güç, Fetih ve müttefiklerini temsil ediyordu. Bu güç, siyasi çoğunluğun dayanakları olarak iki cepheyi pazarlamak için Filistin kamuoyundaki gerçek hacmini görmezden geldi. Zira siyasi çoğunluk olmadan Kurtuluş Örgütü’nün en önemli cephesel dayanakları eksik gibi görünüyor. Fetih, bu iki cephenin Kurtuluş Örgütü’nün siyasi yapısının merkezinde kalması için büyük bir çaba sarf ediyordu.

Aynı şekilde örgüt içerisinde İslami hareketin olmaması ancak İslami hareketin toplum ve ulusal yönetim içerisinde güçlü bir şekilde bulunması daha fazla olumsuz etkiye neden oluyor. İslami hareket, Filistin’e hemen değil de yavaş yavaş, meşru bir şekilde değil de de facto olarak egemen olma hayalini kuruyor. Bunda da başta Gazze, ikinci olarak da Batı Şeria geliyor. Bu böyle devam ettiği sürece İslami hareketin içerisindeki başkalarını uzaklaştırma ve paylaşıma hazır olmaması en kötü durum olarak karşımıza çıkıyor.

Öyleyse biz, ikiye ayrılmış despot bir durum ile karşı karşıyayız. Kurtuluş örgütü yönetimindeki bölünme, ulusal yönetimdeki bölünmeye denk geliyor. Gördüğümüz gibi sonuç, Filistin vatanında yatay bir bölünmedir. Bu bölünmeyi sonlandırmak ya da bölünmenin sonuçlarını engellemek için ikna edici belirtiler görünmüyor. Fetih ve Hamas’ın, yani çözüm rejiminin, devrim rejiminin söylemlerini kullanarak başarısızlığını örtmesi dikkat çekici bir paradokstur. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Birleşmiş Milletler’deki konuşmasını dinlerken gözlerinizi kapatsaydınız Abbas’ın konuşma dilinin devrim zamanına ait olduğunu hayal etmeniz zor olmazdı. Ambargonun kaldırılması için ateşkes ve takas başlığı altında boğazına kadar çözüm sürecine batan Hamas’ın konuşmasını dinlediğiniz zaman da yeni çözüm yöntemini gizleyen eski devrim elbisesini görmeniz zor olmazdı.

Kişilerin aynı olmasına rağmen çifte sistemin devam ettiği bir ortamda Filistin’in son durumu şu an gördüklerimizden ibarettir. Kısa bir cümleyle, şu şekilde özetlenebilir:
“Bölünmenin artması ayrılmaya kadar gider.”

Hatta arkadaşım Ebu Merzuk, bir gün Gazze ve Batı Şeria arasında konfederasyon ya da federasyon olabileceğinden bahsetti. Bundan daha tehlikelisi de şu ki İsrail, giriş-çıkış noktalarını kontrol eden güç sıfatıyla, büyük bir çaba sarf etmeden her gün güçleniyor. Bu her ne kadar kendiliğinden gerçekleşiyormuş gibi de görünse de İsrail için mevcut durumun getirdiği sonuçlar yeterlidir.