Washington: Atıf Abdullatif / Şarku’l Avsat
ABD’deki Kongre seçimleri için yarış kızışmışken rakip iki parti tarihi destekçilerinin oylarını korumaya çalışıyor. Bu mesele, seçim kampanyasını yoğunluklu olarak ABD Başkanı Donald Trump’ın başta göçmen meselesi olmak üzere özellikle hayati konulardaki politikalarına muhalefet temeline dayandıran Demokrat Parti için kısmen sonuca bağlanmış görünüyor.
Ancak Cumhuriyetçi Parti için durum biraz farklı. Nitekim bariz bir geçiş dönemi yaşayan bu parti, oy tabanını biraz kaybedebilir. Hele de Amerikan toplumu, mevcut Amerikan yönetimi altında ayrışma yaşıyorken…
Hâlihazırda meclis çoğunluğuna sahip olan Cumhuriyetçi Parti, tarihsel bakımdan özellikle muhafazakâr bir yaklaşım izleyen Evanjelikler olmak üzere Beyaz Hıristiyan seçmene dayanıyor. Başkan Trump, 2016 Başkanlık seçimlerinde bu topluluktan yoğun bir destek elde etti. Bu kitle, yüzde 81 gibi ezici bir oy oranıyla Trump’ı destekleyerek bir kez daha muhafazakâr eğiliminin altını çizdi.
Cumhuriyetçiler, mevcut seçimlerde de bu kitlenin oy çoğunluğunu elde etmeyi umuyor. Kamusal Din Araştırmaları Enstitüsü (PRRI), yürüttüğü bir anketle Beyaz Evanjelistlerin yüzde 80’den fazlasının Salı günü Senato’daki Cumhuriyetçi adayları destekleyeceklerini ortaya koydu.
Bu anketin isabetlilik ölçüsünü bir kenara bırakalım; tarihsel olarak Cumhuriyetçi Parti’nin seçmen tabanının bu gruba dayandığı biliniyor. Peki, soru şu: Bu Beyaz Evanjelistlerden oluşan seçmen kitlesi, özellikle bu grubun genç tabakasının inanç dünyasındaki büyük dönüşümler dikkate alındığında Cumhuriyetçiler için ne ölçüde güven veriyor?
İlerici ve geleneksel değerler arasında kalmış gençlik
Rakamlar, genç Beyaz Evanjelistlerin, siyasi düşünce ve yönelimlerini atalarının başlattığı kültür savaşından ayrı tuttuğuna işaret ediyor. Pew Araştırma Merkezi’nin 2017 yılında yaptığı bir araştırmaya göre gençlerin bir kısmı eşcinsel evlilik, iklim, göç gibi bazı meseleler konusunda kendilerinden yaşça büyük Evanjelistlerle karşılaştırıldığında genel olarak liberal görüşler benimsiyor. ABD’deki muhafazakâr Hristiyan hareketin kalesi olarak görülen Liberty Üniversitesi’nde ikinci sınıf öğrencisi olan 18 yaşındaki Lindsay Longhorn, ‘kendisinin tartışmasız bir şekilde en muhafazakâr Hristiyanlardan biri olduğunu ancak hala arada kaldığını’ ifade ederek göçmenlik gibi belirli konularda Trump’la aynı düşüncede iken kürtaj ve eşcinsel evlilik özgürlüğünü de desteklediğini söylüyor.
Yine aynı üniversitede öğrenci olan Conner Burke da her geçen gün sağcı çizgiye daha fazla meylettiğini belirterek evlilik konusunda Kutsal Kitap hukukunu benimsediğini, hiçbir partinin üyesi olmadığını ancak Trump’a oy verdiğini söylüyor.
ABD dini tarihi çalışmalarında uzmanlaşan Kuzey Karolina Üniversitesi’nden Molly Worthen ise günümüzde ABD’de doğan genç seçmenlerin kültürel çeşitliliğin artmasıyla birlikte daha seküler olduğunu ve babalarının politikası sebebiyle arada kaldığını ifade ediyor.
Worthen sözlerinin devamında Evanjelist nesiller arasındaki bu boşluğun aslında yeni bir şey olmadığını ancak Trump’ın genç ve eski kuşaklar arasındaki ayrılığı derinleştirdiğini dile getiriyor ve ekliyor: “Buna şimdi daha fazla önem atfediyoruz çünkü görünüşe bakılırsa tehlike oldukça büyük. Bu, daha çok hayati bir çatışmadır. Muhalif olduklarını ilan eden çok sayıda genç Beyaz Evanjelist var ve hala azınlıktalar. Ama sanırım şimdilerde çoğaldılar”.
Siyasette dindar sağın etkinliği
Worthen, düşüncelerini şu ifadelerle sürdürüyor: “Dindar sağ, oldukça fanatik siyasi kurumlar ağı gibi devam edecek. On yıllar boyunca siyasi bir ağırlık oluşturdu. Laik eğilimin devam ettiğini görsek bile bu, ilerici adaylar için hemen büyük bir oy oranına dönüşmez”.
Uzmanlar, Evanjelist gençler cenahında meydana gelen tüm bu kültürel etkiler ve dönüşümlere rağmen çoğunluğunun Demokratlara oy vermesini uzak bir ihtimal olarak görüyor ve Demokratların ‘kızıl dalga’ adını verdikleri bu eğilim bağlamında onlardan oy alabileceğini pek ummuyor.
PRRI’nin elde ettiği veriler, yaşları 18 ila 29 arasında değişen Beyaz Evanjelistlerin yüzde 78’inin Cumhuriyetçi veya bağımsız olduğunu, bununla birlikte Cumhuriyetçi Parti’yi desteklediğini ortaya koyuyor. Bu grubun dörtte üçünden fazlası Salı günü Cumhuriyetçiler için oy kullanmayı tasarlıyor.
Bu sonuç, genç Evanjelistlerin yaşlı olanlara kıyasla laikliğin etkisinde daha fazla kalmasına rağmen bu grubun siyasi eğilimlerinin değiştirilmesinin hala uzak bir görüş olduğunun altını çiziyor.
Muhafazakâr toplumsal hareketlerin genel söylemlerinde uzmanlaşan Güney Metodist Üniversitesi’nden Doç. Stephanie Martin, “Siyaset, büyük oranda kimlikle temsil edilir, meseleler ile değil. Kimliği değiştirmekse zor bir iştir. Gençler hala Cumhuriyetçi çünkü bu, onların içine doğduğu kültür ve ortam. Bundan kopmaları ihtimali, epey düşüktür” ifadelerini dile getiriyor.
Liberty Üniversitesi’nde eğitim gören ve Trump’ı destekleyen bir Beyaz Hıristiyan olan 22 yaşındaki Luc Dillard, kürtajın bir cinayet olduğunu düşünüyor ve evlilik ile aileye ilişkin konularda Kutsal Kitab’ın yaklaşımını benimsiyor.
Dillard gibi Afrika asıllı Amery Mitchell de görüşünü desteklemek için çocukluğundan örnek veriyor. Kendisinin demokrat olarak yetiştirildiğini, 2016 seçimlerinde Hillary Clinton’a oy verdiğini ve siyasi düşünceleri ile inancını birleştirmekte bir zorlukla karşılaşmadığını belirterek, “Ben sadece Tanrı’ya iman konusunda muhafazakârım” ifadelerini kullanıyor. Dillard ve Amery örneği, Amerikan toplumunda Beyaz Evanjelistler ile beyaz olmayanlar arasındaki derin siyasi ayrışmayı gözler önüne seriyor.
Siyahî Hristiyan seçmen özgürlükçü değerlerin tarafında
PRRI Genel Müdürü Robert P. Jones, Beyaz Evanjelistler ile siyahîler arasındaki bariz farkın, çalışmalarında ayırt edilmesi gerekecek ölçüde olduğunu söylüyor ve “Hiç şüphe yok ki Beyaz Evanjelist Protestanlar, Başkan Ronald Reagan döneminde yani 80’lerde Amerikan siyaset sahnesinde birçok nesil için büyük bir güçtü. Ancak son on sene içerisinde genel nüfus üzerindeki etkinliğini yitirmeye başladı. Özellikle genç seçmeni hedeflerseniz bu, küçük ve özel bir topluluk olarak kalır. Stratejik açıdan daha önemli hedef kitleler mevcut” ifadelerini dile getirerek başka seçmen gruplarına işaret ediyor.
Jones, Beyaz Hristiyanların seçim sandığında temsil gücünün büyük olduğu düşüncesine katılıyor ve ekliyor: “Seçim sandığı, bu ülkenin oluşumu açısından yaklaşık on yıl öncesine götüren bir zaman makinesine benziyor. Beyaz Hristiyan Amerikalılar büyük oranda oy kullanma eğilimine sahip”.
2008 yılında Beyaz Evanjelikler, ABD nüfusunun yaklaşık dörtte birini oluşturuyordu. Şimdilerde ise bu rakam yüzde 15’e düşmüş durumda. PRRI’ye göre yaşam ortalaması da 56’ya ulaşarak büyük oranda yükseliyor. Yaşları 18 ila 29 arasında değişen Beyaz Evanjelistlerin oranı ise mevcut Beyaz Evanjelistlerin toplam nüfusunun yüzde 8’ini aşmıyor.
PRRI’ye göre Beyaz Evanjelistlerin büyük çoğunluğu Trump’a oy verirken siyahî Protestan Hristiyanların yüzde 96’sı Clinton’u destekledi.
Maryland Üniversitesi’nde Amerikan araştırmaları hocası olan Janelle Wong, “Evanjelist Amerika’da ırk açısından esaslı bir ayrışma söz konusu. Birçok konuda bazı açılardan Beyaz Evanjelikler, Asyalı, Latin ve siyahî Evanjelistlerden çok farklı olamaz” diyor ve başka ırklara işaret ederek, “Etnik toplumlarında çoğunlukla beyaza işaret ederken bunlar, egemen bir topluluk değil. Oldukça mavileşen bu bölgelerde sosyaller” ifadelerini ekliyor.
Liberty Üniversitesi’nde lisansüstü çalışmalar öğrencisi ve Jamaikalı göçmen bir anne babanın çocuğu olan 25 yaşındaki Trevor Thomas, “Ben, hukukun üstün olduğu bir dünyada yaşamak istiyorum. Ancak aynı zamanda zayıf olan diğerlerine karşı da iyi davranılmalı. Bu ülkenin yalnızca insanların görmezden gelindiği bir kanunu uygulayan bir akılla yönetilmesi gerektiğine inanmıyorum” diyor.
Bu yılın başlarında 45 binden fazla kilisenin temsilcisi olan Ulusal Evanjelistler Birliği, Trump’a göçmenler için aile ayrılığı politikasını durdurma çağrısı yaptı.