Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Davos… Parçalanmış bir dünyada ortak bir gelecek | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

2018 Davos hikâyeleri, bugün dünya çevresindeki en önemli forumdan yayınlanan küresel risk raporuyla birlikte başlıyor. Özellikle Davos, dünya etrafındaki büyük siyasetçileri ve ekonomistleri bir araya getiriyor. Siyaset ve ekonomi, asırlar boyunca ayrılmaz bir bütün olarak biliniyor.

Bu yılki rapor, son tahlilde askeri savaşlara götürebilecek çatışmaların çıkmasına karşı uyarılarda bulunuyor. Bu, gaipten bir haber verme değil aksine hükümetler, şirketler, akademisyenler ve hükümet dışı örgütlerden yaklaşık bin uzmanın hemfikir olduğu gelecekle ilgili tahminlerdir. Bu da söz konusu çalışmaya bir nevi küresel bir güvenirlik kazandırmış oluyor.

Raporun hazırlanmasına katılanlardan yüzde 92’si, Pekin ve Moskova, Washington ve Yeni Delhi arasındaki siyasi ya da ekonomik çatışmaların küresel olarak gelişmiş ekonomik merkezleri temsil ettiğine ve bunların arasında savaşın neredeyse kaçınılmaz olduğuna işaret ediyor. Katılımcıların yüzde 40 ise söz konusu savaşların kesin bir şekilde meydana geleceğinin altını çiziyor.

Dünyayı kuşatan riskler çeşitli ve gerçekten korkunç bir durumda. Özellikle Trump, Paris İklim Anlaşması’ndan çekildikten sonra bu tehlikelerin başında insanlığa zaman zaman zarar verecek şekilde kötüleşmeye meyilli olan iklim ve doğa değişiklikleri geliyor.

Elektronik savaşlar ve saldırılar, hiç kimsenin öngöremediği yeni tehdit ve korku alanını teşkil ediyor. Nükleer çatışmalar meydana geldi. Kuzey Kore ile Washington arasındaki “nükleer düğme” çekişmesiyle ilgili bir sıkıntı yok. Rus çarı, elleri “samarat” füzelerinin anahtarlarında olduğu halde örtünün arkasından gülümsüyor ki söz konusu füzelerden bir tanesi, Avrupa’nın yarısını ya da ABD’nin birçok büyük eyaletini yok edebilecek kapasitededir.

Ekonomistlerin politikacılardan korkması gerekiyor mu?

Ekonomi, her daim siyasetin bir fonksiyonu olarak kalmaya devam ediyor. Geçen yıl küresel ekonomik gelişmedeki iyileşmeye rağmen Davos raporu, sınıfsal farklılıkları birçok ülkedeki yıkıcı bir sorun olarak nitelendiriyor.

Bir defasında Çinli meşhur filozof Konfüçyüs, liderlere ve yöneticilere nasihatte bulunarak yoksulluğun ülkeye egemen olması ve halk arasında yayılması halinde bundan korkmamalarını ve bu durumda herkesin tek bir bütün olduğunu hissedeceğini söyledi. Diğer yandan Konfüçyüs, sınıfsal farlılıkların herhangi bir toplumun yapısını parçalayıp çalkantılara ve ardından da iç çatışmaya götürebileceğini belirterek sınıf farklılıklarına karşı uyarılarda bulunuyor.

Derinlemesine gözden geçirilmesi gereken ve raporun da dikkat çektiği felaket, alternatiflerin olmaması ve çoğulcuğun ortadan kaybolmasıdır. Büyük risklere karşı koymak için çeşitli senaryolar, farklı fikirler ve yollar bulmak gerekiyor. Fakat ABD sahnesine ve Beyaz Saray’da mutlu bir şekilde oturanları gören bir kimse, dünyanın farklı bir yöne doğru hareket ettiğini anlayacaktır.

Davos çalışmaları başlamadan önce bazı kimseler, Trump’ın katılımcılar hatta mekân sahibi İsviçreliler için ayak bağı olduğunu düşünüyordu. Geçtiğimiz Çarşamba günü İsviçre kalkınma örgütü ABD Başkanı Donald Trump’ın Davos forumuna katılmasını engellemek için elektronik bir dilekçe yayınladı.

Sadece İsviçreliler değil aynı zamanda Avrupalılar neden Trump’ın katılmasını karşı çıkıyorlar?

Çünkü Trump, tek yönlü yelkeninin dümenini değiştirmiyor. Zira Beyaz Saray Sözcüsü Sarah Sanders, ABD Başkanı’nın dünya liderleri önünde ‘Önce Amerika’ adıyla bilinen planını sunma fırsatından dolayı hoşnut olacağını dile getirdi.

Trump, sadece bunu değil aynı zamanda ortaklıkları, Amerikan ürünlerini ve Amerikalı işçileri sağlama almak için geniş politikalarını tanıtmayı umuyor.

Forum yönetimi, Başkan Trump’ın katılacağını ifade etmesine rağmen, Avrupa’da Trump’ın katılmasına yönelik ret, aydınlardan halka geçti. Bu da Avrupalılarla Amerikalıları birbirine bağlayan gizli ipin birleşmek üzere değil de kopmak üzere olduğuna delalet ediyor. İslam ve Müslümanlara yönelik net hislerinin, ırk temelli ayrımcılığının, kadın nefretinin, iklim anlaşmasını reddedişinin ve yoksulları daha da fakirleştirecek politikaları uygulamaya eğilimli olmasının yanı sıra özellikle de Trump, Afrika ve bazı Afrika ülkeleriyle ilgili yaptığı açıklamalardan sonra söz konusu ipin kopmak üzere olduğu görülüyor.

Davos ve konukları, bu yıl gözlerini doğuya Çin’e doğru çeviriyorlar. Belki de bu, orta vadede de olsa ABD’nin tekelinden kurtulmak için dünyaya ümit verecek bir alternatif olabilir.

Bu bağlamda Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucusu Prof. Klaus Schwab’ı gayet önemli bir açıklama yaparken bulduk. Schwab, Çin’in ekonomik gelişmesi hakkında dünyayla yeni bilgiler paylaştığı zaman Davos’ta önemli bir an olacağını umduğunu ifade etti.

Bu yıl Davos’un ana başlığı, “Parçalanmış bir dünyada ortak bir gelecek yaratmak” şeklinde konuldu. Bu, batı tarzı Aristo düşüncesiyle bağlantılı olmaktan ziyade daha çok Çin felsefesiyle bağlantılı bir başlıktır. Çin, varlığın her şey, çelişkinin ise varlığın özü olduğuna inanıyor. Tezatlık olmadan varlık yoktur. Ayrıca diğerlerini uzaklaştırmadan çelişki merkezlerini sağdan sola ya da soldan sağa hareket ettirmek mümkündür. Bu da büyük ölçüde hegemonya kurmadan hareket etme ve birlikte yaşama gücünü gerektiriyor.

Bu çerçevede “Önce Amerika”nın otoriter vizyonundan uzak bir şekilde Avrupa, Asya, Afrika ve Latin dünyasının aradığı alternatifler ve çoğulculuk mevcuttur.

Geriye şöyle bir soru kalıyor: Bu yıl Davos’taki Arap varlığı hakkında ne düşünüyorsunuz? Söz konusu bu varlık, sembolik protokolvari bir varlık mı yoksa etkili ve aktif bir katılım mı? En zayıf düşünceyle Davos, dünyanın durumunu gözden geçirmek ve başarılı olanların deneyimlerinden bir şeyler öğrenmek için bir fırsat olsun.