Gözlemciler, bu yıl Davos toplantısının farklı olmasını umuyor. Küreselleşme ve serbest ticaret ilkesine göre kurulan ve İsviçre’nin her yıl ağırladığı Dünya Ekonomik Forumu’na uluslararası büyük şirketlerin CEO’ları, merkez bankalarının yönetim kurulu başkanları ve hükümet başkanlarından oluşan büyük bir topluluk katılıyor. Ortada şöyle bir anlaşmazlık var ki bu topluluğun ve Dünya Ekonomi Forumu’nun hedefleriyle açık bir şekilde çelişen, ‘Önce Amerika’ sloganının sahibi ABD Başkanı Donald Trump’ın da bu foruma iştirak edecek olmasıdır. ‘Önce Amerika’ söylemi, tecrit veya korumacılık politikasına işaret ediyor. Herkes, ABD başkanının konuşmasının ‘Önce Amerika’ söylemini tatbik ederek işsizlik oranını azaltması ve hisseleri yükseltmesi aracılığıyla Beyaz Saray’daki birinci yılında gerçekleştirdiği başarılarının bir sunumu şeklinde olacağını tahmin ediyor.
Başarı paketini taşıyarak gelecek olan Donald Trump, kendisinin ABD başkanı olmasını beklemeyen Dünya Ekonomi Forumu’nun kendisini karşılayacağı için gurur duyacak. Forumda sivil toplum kuruluşlarının müdür ve başkanları da yer alacak. Sivil toplum kuruluşları, küresel ısınmaya neden olan gaz salınımını azaltmak için devletleri ikna etmeye çalışıyor. Sivil toplum kuruluşları, küresel ısınmanın yeryüzündeki sıcaklığın 2100 yılına kadar 1 ila 5 derece oranında yükselmesine neden olacağını tahmin ediyor. Bundan dolayı küresel ısınmayı engelleme konusunda karamsarlar. Sıcaklığın bu yıl içerisinde yarım derece yükseleceği bekleniyor. Bu da buzulların erimesi, deniz ve okyanus sularının seviyesinin yükselmesi, ekonomik ve insani felaketlere yol açarak birçok ada ve sahilleri su altında bırakacak, sellerin artması sonucu özellikle de tarım ekonomisinin geleceğine bir tehdit oluşturuyor. Trump, burada söz konusu düşünceye karşı çıkarak bu durumu araştırmacıların abarttığını düşünüyor. Trump, endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanan gaz salınım oranını azaltmayı taahhüt eden Paris Antlaşması’ndan çekilmeye karar verdi. Trump’ın bu tutumu, küresel ısınmanın gerçek olmadığını ifade eden önceki başkan George W. Bush’un tutumuyla benzerlik gösteriyor.
Bildiğimiz gibi ABD Başkanı Donald Trump, iklim değişikliğinin normal olduğunu belirterek bu durumla defalarca alay etti. Bir defasında küresel ısınma olgusuyla ilgili ironi bir tweet paylaştı. Şöyle ki Trump, küresel ısınmanın şu an şiddetli soğukların olduğu ülkenin doğusunda yaşayan Amerikalıların durumunu iyileştirebileceğini ve bunun kesinlikle en soğuk yılbaşı gecesi olabileceğini söyledi. Ayrıca Trump, “Şiddetli soğuktan korunmak için trilyonlarca dolar ödemek üzere olan ülkemizde birazcık küresel ısınmadan faydalanabiliriz. Kalın elbiseler giyinin!” açıklamasında bulundu.
Turmp, tek başına kalabalığın karşısında yer alacak. Ekonomik ortaklıkların pekiştirilmesine, siyasi ve toplumsal çözümlere çağıran katılımcılar için Trump’ın konuşmasının kışkırtıcı ifadeler taşıyacağı tahmin ediliyor. Fakat Trump’ın tartışmalı karakterine bakılmaksızın ABD, dünyada en güçlü ekonomi ve karşılıklı ticaret yapmak için kolları birçok devlete uzanan bir ahtapot olarak kalmaya devam ediyor. Trump’ın görüşüne karşı çıkan Çin bile küreselleşme sloganı atarak geçen yılki toplantıda daha fazla dış ortaklığa davet etti. Çin, karşılıklı ticaret hacminde ABD’nin en büyük ortağı addediliyor.
Davos, birçok devlette, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde sosyal problemler ve siyasi engellerin olduğu bir ortamda kapsamlı ve istikrarlı bir ekonomik gelecek için çözümler bulmaya çalışıyor. Gerçek şu ki ekonomi, siyasetin üzerinde yer alıyor. Başka bir ifadeyle ekonomi, devletlerarası ilişkilerin yüksek elidir. Bu hususta birçok örnek var. Örneğin, bugün Suriye meselesinden ve Washington’un Suriye’nin kuzeyinde bulunan Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) silah desteği sağlaması sebebiyle Türkiye’nin Washington’a olan öfkesinden dolayı Türkiye-ABD ilişkilerinin gerilediği söyleniyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu durumun milli güvenliğini tehdit ettiğini ve Washington’la derin anlaşmazlık noktasını teşkil ettiğini belirtti. Öyle ki bu anlaşmazlık bugün, Ankara’nın; Avrupa ve ABD’nin uyarılarını önemsemeden Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı unsurlarla birlikte Suriye muhalefeti gruplarını Afrin operasyonunda kullanmasıyla sona erdi. Fakat gerçek şu ki, Türk-Amerikan ticari ilişkileri çok iyi durumdadır. Hatta 2017 yılında iki ülke arasındaki karşılıklı ticaret oranı yüzde 16 oranında artış gösterdi. Aynı şekilde bu durum, Türk basınında değişmeyen bir başlık olan Türkiye’nin İsrail’i kınama söylemlerine de uyuyor. Madalyonun diğer yüzü ise, Erdoğan’ın Gazze ambargosu nedeniyle Şimon Peres’in karşısında 2009 yılında Davos toplantısından çekilmesine rağmen Türkiye’nin İsrail’in en büyük ticari ortağı olduğunu söylüyor.
Bütün bunlar, bize gerçek tutumların söylenenler ve açıklananlar değil de rakamların ve merkez bankalarının hazinesine girenlerin olduğunu öğretiyor.
Arap dünyası, hala 2011 devrimlerinin sonuçlarının olumsuz etkilerini yaşıyor. Mısır ekonomisi, çökmesine ramak kaldıktan sonra acı ekonomik reformlardan destek alarak kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyor. Doğunun İsviçre’si olmasını sağlayacak doğal kaynaklara sahip olan Libya, dış müdahale komploları ve terör gruplarını silahlandırma girişimleri altında çöküyor. Herkesin devrimin sonuçlarından tek kurtulanın kendisi olduğunu düşündüğü Tunus’ta bugün kötü ekonomik durumlardan dolayı protesto gösterileri meydanda geliyor. Yolsuzluk ise Irak’ı, iki terör örgütü DEAŞ ve El Kaide’nin yaptıklarından daha fazla yıprattı. 2011 yılından beri çok sıkıntı çeken Yemen, Suudi Arabistan’ın kendi yanında durmasından ve 2 milyar dolar mevduatla Yemen riyalini kurtarma işlemine başlamasından dolayı şanslıydı.
Arap dünyasından ekonomik ağırlığa sahip iki ülke, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) siyasi istikrara ve olumlu sosyal dönüşüme dayanarak Davos’a katılıyor. Özellikle Suudi Arabistan, geçen iki yılda görülmemiş bir şekilde dönüşümler yaşadı. Bu yıl Suudi Arabistan, Devlet Bakanı İbrahim el-Assaf’ın başkanlık ettiği üst düzey bir heyetle Dünya Forumu’na katılacak. Heyette meşhur uluslararası bir şahsiyet olan Prens Türkî el-Faysal, Londra ve Washington eski büyükelçisi, Washington’daki Riyad Büyükelçisi Prens Halid bin Selman ve Enerji, Maliye ve Ekonomi bakanlarının yanı sıra sosyal ve spor alanlarında kadınlar için model haline gelen aydınlanmanın sembolü, Bender bin Sultan’ın kızı Prenses Rima da yer alıyor.
Suudi Arabistan, önemli ekonomik ve sosyal dönüşümlerin, reformların olduğu bir zamanda toplantıya katılıyor. Bu sosyal ve ekonomik dönüşümler arasında Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Nisan 2016 yılında ortaya attığı ‘2030 Vizyonu’nu ifade eden ‘Yatırımın Geleceği’ adlı girişimi bulunuyor. ‘NEOM’ uluslararası yatırım projesi ve Suudi Arabistan’ın Kızıldeniz kıyısıyla Akabe Körfezi’ne kurmayı düşündüğü 500 milyar dolara ulaşan yatırım hacmiyle Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün arasında uzanan Uluslararası Ticaret, Bilgi ve Sanat Merkezi bu girişim sonucunda ortaya çıktı. Aynı zamanda Riyad, iki yıl önce ortaklarıyla birlikte kabul ettiği petrol üretimini azaltma politikası aracılığıyla petrol fiyatlarını uluslararası dengede tutmanın anahtarı sayılıyor. Bu politika sayesinde uluslararası petrol fiyatları, yaklaşık 33 dolardan 68 dolara yükseldi.
Davos, istikrarlı bir gelecek hedefiyle ekonomik çözümleri tartışmak için değil, aynı zamanda Dünya Ekonomi Forumu’nun vizyonunu gerçekleştirmede her devletin katılım boyutunu ortaya koyması ve reform planlarını sunması için ekonomik ve siyasi güçlerin bir sahnesidir.