Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

DEAŞ’ın Faslı üyesi: Örgüt kendi içinde boş bir yapıdır | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Rakka’da Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) ait hapishanelerden birinde kalan Faslı genç bir militan, DEAŞ’a bağlı olmakla suçlanıyor.

Faslı “A.A.”, 2013 yılının Eylül ayında Fas’ın Rabat şehrini terk edip, Suriye’nin Rakka kentine gidiş hikayesini Şarku’l Avsat’a anlattı.

Ortadoğu’nun en sıcak bölgelerinden birinde DEAŞ Terör Örgütü’nün saflarında, lider olarak savaşmak için gidip, “halifelik” adı altında yaşama hayalini kuran bu gencin Suriye’nin kuzeyindeki bir cezaevinde son buldu.

1982 Rabat doğumlu olan A.A, Yüksek Teknoloji Sertifikası almış, eğitimi bittiktan sonra elekktronik eşyalar satmak için bir yer açmış. Ailesinin haberi olmadan da savaşmak için yola çıkmış.

Şarku’l Avsat ekibi mahkum gençle, Kuzey Rifka’nın kırsal kesiminde SDG’nin terörle mücadele merkezinde görüştü.

Otuzlu yaşlarındaki genç, Suriye’deki savaşın gidişatı ile ilgili sosyal medya hesaplarında gördüğü korkunç görüntülerin ardından, duygularınınkabardığını ve savaşmaya karar verdiğini söyledi. Fas’taki radikal İslamcı gruplarla ilişkisi olmadığını söyleyen A.A, Suriye savaşı ile ilgili derinden sıkıntı duyduğunu, yurtlarından edinmiş, kamplarda yaşamak zorunda kalan insanlara yardım etmek istediğini ve sınırı geçmeyi düşündüğünü söylediğinde aile bireyleriyle tartışma yaşadığını söyledi.

2013 yılının yazında, sosyal paylaşım ağları vasıtasıyla radikal örgüt üyeleriyle bağlantı kurup, el-Kaide örgütü için çalışan militanlardan istenilen belgeleri elde etti. Ona gitmesi gereken yol güzergahını tarif edip , vardığında kendileriyle iletişime geçmesi için de telefon numaraları vermişler.

Aynı yılın Eylül ayında, İstanbul’a oradan da otobüsle Suriye’ye sınırı olan Gaziantep’e geçti. Gaziantep’ten de Şanlıurfa’ya giden A.A, Suriye sınırına gizli bir şekilde girdiğini, Tel Abyad’a yakın bir noktadan örgüt unsurlarının kendisini aldıklarını ve sonra onlarla beraber gittiğini, söyledi.

Anlatımına göre Ertesi gün A.A., yeni bir grupla birlikte Şam’ın kuzeybatısında bulunan İdlib’e gider. Yaklaşık iki ay boyunca orada kalır ve bu dönemde silah eğitimine ve dövüş kurslarına katılıp dersler alır…

Ailesiyle temasa geçerek Suriye’ye girdiğini ve el-Kaide’nin Suriye kanadı olan Nusra Örgütü’ne katıldığını, bundan sonra onlarla birlikte savaşmaya karar verdiğini söyleyen A. A. ailesine haber verdiği günü şöyle anlatıyor:

“Babam haberi alınca benimle konuşmaya bir dakika dayanamadı.’ Annem daha güçlü davrandı ve onlarla irtibatı kesmememi istedi. Ve beni kararımdan vazgeçirmeye, eve dönmem için ikna etmeye çalıştı.”

Suriye’ye gittikten iki ay sonra, DEAŞ lideri Ebu Bekr-el-Bağdadi ile Nusra Cephesi lideri Ebu Muhammed el-Colani arasındaki itilaflar arttı ve birbirlerinden ayrıldılar. Savaşan birçok yabancı ve Arap militan, ‘A.A’ da dahil olmak üzere Bağdadi’ye katılmayı tercih etti.

Bu kararın sebebini A.A. şöyle şu sözlerle açıklıyor: “Colani yabancı militanlara karşı sertti. Onları şehirlerin dışında kalmaya zorluyordu. Bunun doğrudan nedeni, Nusra’da net bir projenin bulunmamasıydı. DEAŞ’ın ise ‘Hilafet Devleti’ kurmak gibi bir iddiası vardı.”

Ocak başında, DEAŞ örgütünün Rakka kentinin tamamını ele geçirdikten sonra A.A, Haseke’nin kuzeyindeki Rasulayn şehri ile Rakka’nın kuzeyinde bulunan Türkiye’yle sınır kapısı olan Tel Abyad arasındaki sınır hattının komutanı olarak atandı.

“Anadilim Arapça’nın yanı sıra İngilizce, Fransızca ve İspanyolca konuşabiliyordum. Lakabım Ebu Mansur’du” diye devam eden A.A. “2013 yılının sonuna kadar Suriye’ye savaşmak için gelen yabancıların sayısı ayda 150 savaşcıyı geçmiyordu” dedi. A.A. göreve başladığı 2014 yılının başından bu yana, örgüt saflarında savaşmak için gelen yaklaşık 300 kişinin olduğunu belirtti.

Örgüt üyeleri, ülkeye giren yabancıların takibi için özel bir büro ‘Şura Konseyi’ kurdular, burada adayların isimleri, uyrukları ve giriş tarihleri alınıyordu. A.A, DEAŞ’ın alt birimlerinden Göçmenlik ve Muamele Heyeti’nin liderliğini Ebu Muhammed el-Irak’ın, ekipmanlardan ve kamplardan Mısırlı Ebu Hafsa el-Mısrı’nin, Tunuslu Ebu Usame el-Medeni’nin de Göçmenlik Heyeti’nden sorumlu olduğunu anlattı.

DEAŞ örgütüne katılanların uyrukları sınır ötesi komutanına göre, en çok Çeçenistan, Gürcistan ve Rusya vatandaşlarından oluşuyor. Arap ülkelerindeki en yüksek katılma oranı ise Tunus’ta. Bunu Fas, daha sonra Cezayir, Mısır ve Libya izliyor.

A.A’nın anlatımına göre 1 yıl sonra, sınırlar konusunda anlaşmazlıklar yaşandı ve örgüt liderleri ile bölgesel ve uluslararası ülkelerin istihbarat servisleri arasındaki problem çıktı. Örgütteki medyadan ve planlamadan sorumlu Ebu Muhammed el-Furkan ve A.A. arasındaki anlaşmazlığa karşı açılan soruşturmada A.A.’ya örgüt tarafından bir yıl ev hapsi cezası verilmiş.

Başlangıçta evden çıkamayacak kadar yoğundum. 3 ay sonra yoğunluk azaldı. 2015 yılının yazında görevimi bıraktım. Suriye’nin ortasında bulunan Hama şehrine sınırdan uzaklaştırılıp savaşmak için gönderildim. İki yıl sonra DEAŞ örgütünün kontrol altına aldığı yerlerde “Hilafet” ilan edildi. Rakka’nın eteklerinde birçok kasaba kaybedildi. Tel Abyad ve Ayn İsa Kürt ‘Halk Koruma Birliği’ tarafından ele geçirildi.

A.A. “Tarihi başkentler olmaksızın hilafet hiçbir şey ifade etmiyor. Şam’ın ve Bağdat’ın kontrolü olmadan ilan edilen bir hilafet tam bir hilafet değildi. Kontrol altına alınan tüm alanlar başkentler ele geçirilmediği için değersizleşiyordu” ifadelerini kullanıyor.

Örgüt, kontrol ettiği şehirlerin geri kalanında kitlesel infazlara, kafa kesme, tecavüz, kaçırma, etnik temizlik, taşlayarak öldürme (recm) ve diğer barbarca uygulamaları başlattı. DEAŞ, insanlar arasında terörü yaymak için internete videolar yüklüyor ve dehşeti artırmak için için tüm modern teknikleri kullanıyordu

DEAŞ’ın vahşet yöntemi

A.A.’ya göre, militanlardan Iraklı Ebu Muhammed Furkan, örgütün tüm görsel bültenleri ve medya düzenlemeleri için, planlanmış önde gelen liderlerinden biriydi. Siviller arasında terörü yaymak ve örgütün rakiplerini korkutmak istiyordu. Bir şehri ele geçirdiğinde mahkumları öldürüyordu ya da mahkumları fidye için tutuyordu. DEAŞ’ın fidyeden sorumlu görevlisi Rakka’dan gelen bir Suriyeli olan Ebu Lokman el-Rakkavi’ydi.

Örgütteki en önemli ceza infaz kurumları olan 11 nokta, Rakka’daki Belediye Stadyumu’nun altında olduğu ortaya çıktı. Örgütün şehirden çıkarılmasından sonra kaçırılanların ve tutukluların çoğu Rakka’nın batısında bulunan tuz madenlerine ve Deyr-i Zor’un doğusunda bulununa el-Meyadin kentine nakledildi. Ürdünlü Ebu Muslim Tevhidi olarak anılan tutukevleri komutanı, kimlerin hayatta kalıp kalmadığını bilirdi çünkü tüm dosyalar ondaydı.

Temmuz 2013’te Rakka şehrini ziyaret eden İtalyan Hıristiyan rahibi Peder Paolo Dall Oglio’nun ortadan kaybolmasına değinen A.A, rahibin tutuklandıktan sonra öldürüldüğünü söyledi. Olaydan bir yıl sonra 2014 yazında, Vatikan tarafından Türkiye’den aracılar vasıtasıyla temasa geçildi. Suriye ile Türkiye arasındaki sınırda bizimle röportaj yapmak istediler. Papaz Oglio’nun ve kaybolan İtalyan gazetecinin akıbetini öğrenmek istediler. O dönemde örgütün Başkomutanı olan Ebu Muhammed el-Iraki’yle konuştum. Peder hakkında sorular sorulmamasını istedi ve konuşmayı reddetti. Örgütün lideri bana Ebu Lokman er-Rakkavi’nin Hristiyan rahibinden sorumlu olduğunu söyledi.

Fas’a geri dönmek istemediğini söyleyen A.A: “Normal yaşama dönmek için uzun bir zamana ihtiyacım var; 5 yıllık savaş bana 25 yıl gibi geldi. Vahşet kafamın tüylerini işgal ediyor ve eğer hapisten çıkarsam farklı çalışacağım.” Dedi.

Konuşmasının sonunda A.A, “Ağabeyimi çok özledim, Suriye’ye gitmeden önce onunla yaptığım görüşmeler sırasında İslam savaşçılarına katılma arzusunda olduğumu farkettiğinde, fikirlerimi değiştirmek ve beni ikna etmek için çok fazla uğraştı. Bana o zaman büyük bir oyun olduğunu söyledi, eğer bir zaman makinesi olsaydı ve geri dönebilseydim ağabeyimin konuşması üzerine durmayı seçerdim, ne yazık ki bu şey artık mümkün değil” ifadelerini kullandı.

1.631 Faslı Savcaşçı Var

Fas İçişleri Bakanı Abdelvafi Laftit basına yaptığı açıklamada “DEAŞ ve Nusra örgütlerine ülkelerinden katılan toplam militan sayısının Irak’ta ve Suriye’de 1631 kişiye ulaştığını, ancak orada savaşlardan 558’nin öldürüldüğünü” belirtti. Ayrıca 284 kadın ve 333 küçük çocuğun da örgütün hakim olduğu bölgelerde bulunduğunu, 52 kadın, 15 çocuk dahil olmak üzere 265 kişinin Fas’a geri döndüğünü, sözlerine ekledi.