Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

DEAŞ’ın Suveyde saldırısı: Terör mü, rejimin Dürzilere aba altından sopa göstermesi mi? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Suriye’nin güneyinde Dürzilerin çoğunlukta olduğu Suveyde kentinde dün yaşanan katliam sürpriz miydi?

Bu sorunun cevabı katliamdaki ölü sayısını göz önüne alıp, son zamanlarda Suriye’nin güneyinde yaşananlara paralel olarak, Esed rejimi ve Rusya’nın bölgede yaptıklarını düşünerek verilebilir. 7 yıl önce Suriye devrimini başlatan Dera meselesinin sonlandırılmasının, kuzeye doğru yeni bir hamleyle Suriye iç savaşı defterini kapatmanın son aşaması olduğunu herkes biliyor.

DEAŞ, Dürzilerin çoğunlukta olduğu bölge üzerinden yeniden savaşta

Ancak henüz zamanı var, zira DEAŞ, Dürzilerin çoğunlukta olduğu bir bölge üzerinden yeniden savaşa giriyor. İç savaş boyunca muhalif grupların sınırlı hakimiyet kurabildiği Suveyde tarihsel olarak Dürzi grupların yaşadığı bir yer olarak biliniyor. Bununla beraber Suveyde Dürzileri’nin, temkinli de olsa savaş yıllarında bölgenin büyük kısmını kontrol eden Esed rejimine destek verdikleri de bilinen bir gerçek.

Bu gerçekten hareketle birçok kişi DEAŞ terör örgütünün Suveyde’de böylesine geniş çaplı saldırıları nasıl gerçekleştirdiğini sorguluyor. Sonuçta şüphe okları daha önce DEAŞ varlığının silindiğini iddia eden Esed rejimine dönüyor.

Bu kapsamda konuştuğumuz Lübnan Dürzileri liderlerinden İlerlemeci Sosyalist Parti lideri Velid Canbolat, DEAŞ’ın böylesine hızlı bir şekilde Suveyde’ye ulaşarak saldırı gerçekleştirebilmesini sorguluyor. Canbolat, “Kahraman(!) Esed rejimi Doğu Guta operasyonundan sonra bölgedeki DEAŞ varlığının sona erdiğini iddia etmişti” diyerek, rejimin Suveyde’deki Dürzi liderlerden intikam almak istemiş olabileceğine işaret ediyor.

Velid Canbolat  twitterden yaptığı açıklamada:

“Dürzi şeyhlerin kendi vatandaşlarına karşı savaşmayı reddetmekten başka ne suçu vardı? Garip olan şey ise Filistinli bir Dürzi şeyhinin, İsrail’in Yahudileştirme politikalarını görmezden gelerek Suveyde’deki Dürzileri korumak için gösterdiği hamaset. Her halükârda Esed rejimi ile Siyonist İsrail rejimi arasında hiçbir fark yok.” olmadığını belirtti.

Aktivistler: Saldırı Esed rejimi tarafından organize edildi

Şarku’l Avsat’ın ulaştığı Suveyde’de bulunan aktivistler ise DEAŞ saldırısının Esed rejimi tarafından organize edildiğini ve buna dair ellerinde sağlam deliller olduğunu dile getiriyor. Aktivistlere göre, saldırının Esed rejimi tarafından organize edildiğinin ilk delili, rejim güçlerinin 22 Mayıs günü, gayrı resmi bir anlaşma kapsamında DEAŞ militanlarını Şam’ın güneyinden Suveyde kırsalına nakletmesiydi. Söz konusu anlaşmayla 800 ila bin arasında DEAŞ militanı, 40 otobüs ve yoğun güvenlik önlemleriyle Suveyde’nin 10 kilometre kuzeyindeki el-Eşrefiye ve el-Avde köylerine geçiş yaptı.

27 Haziran’da ise Esed rejimi, Dera’daki muhalif gruplara karşı yeni bir cephe açmak için Suveyde çölünde bulunan kuvvetleri Busra el-Şam üzerinden Dera kırsalına kaydırdı. Dera’nın düşmesinden sonra ise gözler 2014 yılında ‘Onur Adamları’ örgütünün kurulmasıyla bir çeşit özerk yönetim halini alan Suveyde’ye çevrildi. Rejim, Suveyde’yi terbiye ederek kendi nüfuzuna geçirmeyi kararlaştırdı.

Rus heyeti Suveyde’de Dürzi liderlerle görüştü

Bu noktada, Rus heyetinin 23 Haziran günü Suveyde’ye gelerek, buradaki Dürzi liderlerle bir toplantı düzenlemesi gözden kaçmamalı. Edinilen bilgilere göre, Rus heyeti ile Dürzi liderler arasında yapılan toplantıda, Suveyde’nin geleceği ve askerlik görevini yapmamış gençlerin orduya katılımı gibi konular konuşuldu.

Bu bakış açısına sahip olanlar, Esed rejiminin saldırıyı gerçekleştirmeleri için DEAŞ militanlarına manevra alanı açtığına, böylelikle rejimin diğer bölgelerde olduğu gibi Suveyde’yi de kolaylıkla nüfuzuna alabileceğine inanıyor.

Diğer yandan Suveyde’de yaşananların DEAŞ-Esed rejimi savaşının yeni bir halkası olduğuna inananlar da var. Buna göre, Suriye’nin tamamında öldürücü darbeler alan DEAŞ, Suveyde’de hala dimdik ayakta ve savaş kapasitesini koruyor. Bunun anlamı ise Suriye’deki savaşın sona yaklaşmadığı ve ülkenin her yerinde patlama ve saldırıların süreceğidir.