Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Derin vadi içerisindeki kartopu | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İnsani felaketin kayıplarını takip etmek için ülkelerin, istihbarat servislerinin, uluslararası, bölgesel ve yerel kuruluşların tüm beşeri ve teknik kaynaklarına rağmen dünya, son 8 yılda Suriyelileri izleyen felaketin hacmini resmetmek için uzun yıllara ihtiyaç duyacak. İnsani felaketin birinci sorumlusu Esed rejimi olsa da rejimin müttefikleri Ruslar, İranlılar, milisler, terör grupları, radikalizm ve suç çeteleri bu felakete eklenen araç-gereçlerdir.

İnsani felaketin gidişatını vasıflandırmanın ve saymanın zorluğuna rağmen bu felakette üç önemli unsur var. İlki öldürme operasyonlarıdır ki istatistikler, 5 yıldan fazla süredir çeyrek milyonda durdu. Fakat bu, Suriye’de hayatını kaybedenleri sayma işleminin sekteye uğradığı anlamına gelmiyor. Katliamda ölenlerin sayılarını ve isimlerini kaydeden çalışanların çabasıyla bu istatistiklere ulaşmak mümkün. Tahminlere göre hayatını kaybedenlerin sayısı, bir milyonu geçti.

İkinci unsur, sığınma ve yerinden yurdundan çıkarılma hakkındadır. Bu ikinci unsur, birincisinden özellikle de Suriye içerisindeki çatışmanın yerinden yurdundan ettiği insanlarla ilgili olması bakımından daha karışıktır. Bu insanların çoğu, bir daha kovulmamak amacıyla köylerini ve şehirlerini arkalarında bırakarak, canlarını korumak için güvenli bölgelere kaçarak bir bölgeden başka bir bölgeye sürekli hareket halindeydi.

Diğer ülkelere göç edenlerin ve sığınanların rakamsal istatistiği kolay gibi görünüyor. Çünkü bu ülkelerin çoğu, Suriyelilerin giriş ve çıkışlarını kaydetti. Suriye içerisinde yerinden yurdundan edilenlerin sayısı 7 milyonu geçiyor. Bu sayı, yurt dışındaki Suriyeli mültecilerin sayısına yakın.

Üçüncü unsur ise en karışık ve en trajik olanıdır. Çünkü bu unsur, zorla tutuklananlar ve ortadan kaybolanlarla ilgilidir. Bunların sayısı yaklaşık çeyrek milyon olduğu tahmin edilmektedir. Tutuklular ve aşırı bir gizlilikle çevrili yaşam şartları hakkında çok az bir bilgi bulunuyor. Kurbanlar hakkında iki durum dışında herhangi bir detaya ulaşılmıyor. DEAŞ tarafından yakılarak öldürülen Ürdünlü pilot el-Kesasibe’nin durumunda olduğu gibi ya kendi amaçlarına hizmet ettiğinde kurbanlar ortaya çıkartılıyor ya da ‘el-Kaysar’ meselesinde olduğu gibi bu örgütlerden ayrılanlar bilgi sızdırıyor. Öyle ki el-Kaysar, rejim hapishanelerindeki tutukluların işkence altında hayatını kaybettiklerine dair belgeleri açıkladı. Rejim hapishanelerinde ve tutuklama kamplarında işkence gören ve tecavüze uğrayan kadınların durumlarında olduğu gibi tutuklama tecrübesini yaşayan kişiler tarafından tutuklulara ve zorla alıkonulanlara ne olduğuyla ilgili bazı bilgiler açıklandı ve onlar, herhangi bir sebepten dolayı serbest bırakıldılar.

Tutuklama ve zorla alıkoyma meselesiyle ilgili aşırı gizlilik, üçüncü unsurun trajedisini daha da artırıyor. Bu meseleyi eşsiz kılan 4 husus var. Bu meselede tutuklulara karşı suç işleyenlerin sorumsuzluklarının ve yargılanmamalarının yanı sıra gizli kin ve mutlak vahşet iç içe geçmiş durumda ki tutuklulara boyun eğdirmekten onları öldürmeye kadar deneyimler ve araç-gereçler kullanılıyor.

Birinci hususla ilgili olarak körü körüne kin beslemek, askeri istihbarat organlarında özellikle de yönetim çevrelerinde yaygın bir durumdur. Kinin farklı türleri var. En önemlisi de siyasi kin. Rejime muhalefet eden ya da herhangi bir sebeple ona karşı çıkan, hain ve dış odakların ajanı sayılıyor. Bu dış odakların içerisinde İsrail, ABD, Avrupa ve Arap ülkeleri yer alıyor. Uzun yıllar Esed rejiminin politikalarına yakın olsa bile rejimin politikası ve tutumuyla çakışan herhangi bir devleti bu listeye eklemek mümkün. Ayrıca Suriye’de ulusal oluşumların çoğuna yönelik mezhepsel bir kin var. Son yıllarda Suriye rejimi, Sünni Müslümanları terör ve radikalizmle suçlayarak onlara karşı apaçık bir düşmanlık sergiledi. Ayrıca mezhepsel kine paralel olarak Kürtleri, ayrılıkçılık ve Suriye’yi bölmeye çalışmakla suçlayarak onlara karşı devam eden milliyetçi bir kin var.

İkinci husus, rejim organlarının ister baskın isterse tutuklama süreci esnasında olsun tutuklulara yönelik vahşet eğilimiyle ilgilidir. Tutuklama operasyonları sırasındaki şiddetli darp hariç keyfi ya da bilgi almak için yapılan işkenceler, pek çok durumda ölümlere neden oluyor. Yine tutuklama şartları, sağlık ve gıda ihmali de aynı neticeye yol açıyor. Saha, askeri ve terör mahkemelerinin tutuklular hakkında uzun süreli hapis ya da idam kararı almaları aynı şekilde vahşete benziyor. Serbest bırakılan tutuklulara yönelik işkenceler ve onların yaşadıkları ya da öğrendikleri bilgiler, rejimin sağlık kurumunun muamelesinin yanı sıra tutuklulara yönelik davranışın vahşetini ortaya koyuyor.

Üçüncü husus ise askeri ve istihbarat kurumlarında çalışanların yetiştirildiği ve eğitildiği deneyim sistemiyle ilgilidir. Bu deneyim sistemi, İran SAVAK İstihbarat Teşkilatı’nın, İsrail gizli servisi Mossad’ın ve diğer vahşi tecrübelerin yanı sıra Hitler’e bağlı Alman İstihbaratı, geçmiş Sovyet ve Rus dönemine ait istihbarat organlarından tahsil edilen çeşitli tecrübelerle iç içedir. Bu metot aracılığıyla tutuklular için hasta ya da vahşi bir aklın icat edebileceği işkence yöntemleri ve araçları seçildi. Eski tutukluların ifadeleri, şeytanın bile hayal edemeyeceği bazı işkence yöntemlerini ve araçlarını ortaya çıkarttı.

Tutukluları çevreleyen gizlilik dünyası hakkındaki dördüncü ve son husus, hangi düzeyde olursa olsun siyasi, hukuki, ahlaki sorumluluğun ve yargılama kanunun dışında tutulmasıyla ilgilidir. Zira kanunlar, kararlar ve yönergeler; servislerin ve bireylerin saha ve askeri mahkemeler vasıtasıyla tutuklular hakkında işledikleri suçlardan sorumlu tutulmamaları konusunda eşsiz bir gerçeği resmediyor. Ayrıca bunlar, güvensizliğin Suriye toplumuna dikte ettiği gerçeğin yanı sıra 1968 devlet güvenlik idare kanununun izlerini gösteriyor.

Özetle Suriye’deki tutuklama ve tutuklular meselesi, insanları ve toplumu itaat altına alma, parçalama ve öldürme konusunda benzeri olmayan eşsiz bir tecrübenin ifadesidir. Tutuklama ve tutuklular meselesi, insani felaketin en önemli yönünü resmetmeye yardım etti. Ki insani felaket, geçen 8 yılda Suriyelileri içine çekti. Dünya, insani felaketi derin bir vadide kartopu gibi yuvarlanmaya terk ederek söz konusu felaket, dünyayı söz, eylem ve düşünceden aciz bıraktı.