Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Diana’nın vefatının ardından 20 yıl… Sırlardan geriye kalanlar | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İngilizlerin isimlendirmesiyle ‘Gönüllerin Kraliçesi’nin vefatının üzerinden 20 yıl geçti. Bununla birlikte ölümü çözülemeyen bir sır olarak kaldı. Krallık tarafından düzenlenen cenaze merasiminde dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair, “Halkın Kraliçesi” lakabını uygun gördüğü Prenses hakkında, onurlandırıcı bir konuşma yapmıştı. 31 Ağustos 1997’de Paris’te bir trafik kazasında ölen Prenses Diana’nın vefatının 20. yılında törenleri düzenlenecek.

Prenses öldüğü esnada 12 ve 15 yaşlarında olan oğulları William ve Harry’nin çektikleri bir belgesel ile annelerini andılar. Belgeselde annelerinin vefatı ve hayatlarında bıraktığı boşluk üzerine konuşan oğullar, yaşlarının büyümesine rağmen hala bu vefatın etkisinden çıkamadıklarını söylediler.

William ve Harry yeni bir belgeselde

Yabancı haber sitelerinde İngiltere’deki, ‘Oxford Film ve Televizyon’ şirketi tarafından hazırlanan belgesel filminin reklamı dolaşıyor. Belgeselde William ve Harry, Diana’nın hazırladığı aile albümündeki fotoğrafları inceledikleri esnada onun milyonların aşık olduğu bir prenses olarak değil de şefkatli anne rolü üzerine eğiliyorlar. Annelerinin hayatı ve oğulları ile olan ilişkisi hakkında halka açık bir şekilde konuşmaları ve bilinmeyen aile fotoğraflarını basına göstermeleri ile bir ilk gerçekleşiyor.

Prens William BBC’ye yaptığı açıklamada, annesinin bir trafik kazası sonucu ölümünün ardından 20 yıl geçmesine rağmen yarattığı şokun üstesinden hala gelemediğini söyledi. BBC’nin kraliyet işlerinden sorumlu gazetecisi, “William’ın annesinin ölümünün bıraktığı etki üzerine halka açık konuşması gerçekten nadir bir hadise” açıklamasında bulundu.

Prens Harry ve çektiği çileler

Prens Harry, annesinin ölümünü kabullenemediğinden dolayı, psikiyatra başvurmak zorunda kaldığını ifade etti. Annesinin vefatı üzerine ilk tepkiyi olay hakkında konuşmayı reddederek verdiğini ancak bunun insanı daha da çok üzdüğünü zira böyle bir tavrın öleni geri getirmeyeceğini ifade etti.

Prenses Diana’nın ölümü hakkında bir hayli hikâye duyuyoruz. Onlardan biri cinayete kurban gittiği diğeri ise kaza süsü verilerek öldürme niyetiyle sürgüne gönderildiği.

Prenses Diana’nın Ölümü ve 1997 Alma Köprüsü Tünel Vakası

Diana ve arkadaşı işadamı Muhammed el-Fayed’in oğlu “Dodi” lakaplı Emad el-Fayed, ölümlerinden saatler önce akşam yemeği için el-Fayed’in sahibi olduğu Ritz Oteline doğru yöneldiler. Gazeteciler ve fotoğrafçılar Dodi’nin iki yardımcısı ile birlikte onları atlatmak için tertip ettikleri bir mekanda bekleşiyorlardı. Özel şoförü Limuzin arabasını sürerek otelin ana girişinden çıktı. Bir süre yol aldıktan sonra otele geri döndü. Böylelikle istediği gerçekleşti gazeteciler arabayı takip etmek için ayrılmış oldu. Ancak çok geçmeden gazeteciler başka bir şeyin döndüğünü anladılar ve otelde kalmayı tercih ettiler. Gece yarısı, Diana ve Dodi otelin Cambon Caddesine çıkan arka kapısından çıktı ve alışılmışın aksine Mercedes’e değil de başka bir arabaya bindiler. Arabayı otelin güvenliğinden sorumlu ikinci adam olan Henri Paul sürüyordu. Onun yanına özel koruma Trevor Rees-Jones; arka koltuğunda ise Diana ve Dodi vardı.

Concorde Meydanı’nda çok sayıda fotoğrafçı, fotoğraf almak için arabayı yakaladı. Şoför Henri onları atlatmak için arabayı hızlandırdı. Yol önce Sen Nehri’ne oradan da Alma Köprüsü’nün tüneline varırken hız limiti 100 km/s’i aşmıştı. Tünele girdikten sonra çok geçmeden direksiyon hakimiyetini kaybetti ve araba sağa sola yalpalamaya başladı. Tünelin içindeki 13. direğe çarptı. Bu olay tam olarak saat 00.25’de gerçekleşti. Dodi ve şoför olay yerinde öldü. Özel korumanın bilinci kapalıydı. Diana ölümün eşiğindeydi.

Saat 1.30’da Diana La Pitié-Salpetriére hastanesine yetiştirildi. Cerrahlar, yırtılmış toplardamardan kan kaybını durdurmak için ameliyata aldı. Ameliyat esnasında kalbi aniden durdu. Doktorlar Prensesi hayata döndürmek için uğraştı, ancak bütün çabalara rağmen kurtarılamadı. Diana 31 Ağustos 1997’nin Pazar günü saat 3.57’de 36 yaşında iken öldü.

Naaşı günler sonra İngiltere’ye ulaştı. 6 Eylül 1997’de cenazesi uğurlandı. Dünya üzerinde yaklaşık 2,5 milyar insan bu merasime tanıklık etti. Onun ölümü dünyanın her tarafında büyük bir hüzne sebep oldu.

Prensesin uşağı Paul Burrell’in şahitliği

Prenses Diana’nın ölümünden bütün şüpheler ilk olarak Prenses’in senelerce hizmetini görmüş Paul Burrell’in üzerinde toplandı. O, Prenses’e en yakın birkaç insandan biri idi. İfadesinde Prenses Diana’nın ölümünden kısa bir süre önce Prenses ve İngiltere’ye hükmeden aile üyeleri arasında birçok tartışma yaşandığını ifade etti. Burrell, bu tartışmaların ayrıntılı bilgisine sahip değildi ancak onları şiddetli ve hararetli olarak tarif etti. Hatta Prenses bir gün onunla onların kendisi için bir şey tasarladıklarına dair düşüncesini paylaşmıştı. Diana’nın beklediği, arabasının frenlerinin devre dışı bırakılması; bulunduğu mekanın yakılması veya kaza süsü verilmiş bir olayın planlanması gibi şeylerdi.

Özel korumasının şahitliği

Diana’nın özel koruması Ken Wharfe, geçen yıl suskunluğunu bozdu. Wharfe, Daily Mail gazetesine yaptığı açıklamada, Prenses’in Paris’teki korumalığını üstlenen ve kazadan tek kurtulan adamın yani Trevor Rees-Jones’un özel korumalık alanında yeterli tecrübesi olmadığına ve paparazziler hakkında çok bir şey bilmediğine belirtti.

Özetle Diana’nın vefatı bir cinayet operasyonu olarak değil kaçınılması mümkün olan korkutucu bir kaza hadisesi olarak kaldı.

‘M6’ Belgeseli

M6 kanalında yayınlanan bir Fransız belgeseli, Prenses Diana ve arkadaşı Dodi el-Fayed’in 20 yıl önce Paris’teki ölümüne ilişkin yeni bir iddia ortaya attı. Buna göre Prenses Diana’nın Paris’teki kazada öldüğü araba, güvenlik standartlarına uymayan tehlikeli ve bozuk bir arabaydı. Daily Mail gazetesinin aktardığına göre arabada gerekli güvenlik önlemleri alınmamıştı.

“Ritz Carlton” oteli Prenses Diana için Mercedes-Benz S 280 model bir araba tahsis etmişti. Ancak belgeselin ortaya koyduğu sürpriz gelişme, arabayı bozan teknik problemlerin saklanmasıydı.

Fotoğrafçı Pascal, arabanın 31 Ağustos’taki ölüm hadisesinin yaşandığı, 1997 yılında hırsızlık vakasına karıştığını söyledi.

El-Fayed gerçeği

Prenses Diana’nın ölüm hadisesinin üzerine birçok haber ajansı işadamı Muhammed el-Fayed’in ofisine akın etti ve oğlunun kurban gittiği olay hakkında kendisine sorular yöneltti. El-Fayed dünya gazetelerine yaptığı açıklamalarda düşüncelerini kesinlikle dile getirmemekle birlikte hep oğlunun ve Diana’nın bir trafik kazasında ölmediğinden aksine İngiltere istihbaratının planlaması ile öldürüldüğünden şüphe etti. Ancak Muhammed el-Fayed, bu iddiasını destekleyecek güçlü bir delil sunamadı.

Emekli bir ajanın itirafı

Emekli bir ajanın 20 yıl önce gerçekleşen bu ölüm hakkında ortaya çıkardığı bir sır İngilterelileri ve İngiltere Prensesi Diana’nın dünya üzerindeki takipçilerini şaşkına çevirdi. 80 yaşındaki John Hopkins, İngiltere istihbaratında çalıştığını; 1973-99 yılları arasında 23 suikast operasyonunda yer aldığını ve Prenses Diana’nın ölümünün de bunlardan bir tanesi olduğunu öne sürdü.
YourNewsWire.com adlı site Hopkins’in Prenses’in kurbanlar arasında tek kadın ve aynı şekilde kraliyet ailesine mensup tek insan olduğunu aktardı. Hopkins, Prenses’in aynı zamanda kendisinden kurtulmak isteyen bu aile tarafından öldürmekle görevlendirildiği tek kurban olduğunu dile getirdi. Site, Hopkins’in itiraflarını kendisine hastane tarafından sayılı günleri kaldığı söylenmesi üzerine ölüm döşeğinde iken ilan ettiğini ekledi.

Site, Hopkins’ten Diana’nın kraliyet sırlarından birçoğunu bildiğini, aileden tiksindiği ve fırsatını bulduğunda bunu ulu orta açıkladığını aktardı. Prenses Diana’nın ölümü hakkındaki şüpheler arasında bunun bir tesadüf eseri olmayıp önceden planlandığı ihtimali ağır bastı. Kraliçe Elizabeth’in eşi Prens Philip, Dodi el-Fayed’e dair düşüncelerini paylaşmış ve ondan hoşlanmadığını daima dile getirmişti. Onu ‘böcek’ olarak niteliyor ve Dodi el-Fayed’in Diana ile evlenmesi halinde, İngiltere kraliyet ailesi üzerindeki haklarını reddediyordu.

Milyonların sevgilisi İngiltere prensesinin ölümü etrafında dönen senaryolar ve söylentiler yıllar geçtikçe çoğalıyor. Aynı şekilde haber kaynaklarının güvenilirliğini kaybetmesi sebebiyle dava daha da muğlaklaşıyordu. Prens William ve Harry’nin saklayamadıkları tek sır ise Wales Prensesi’nin zihinlerinde asılı kalan hatırası.