Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Dikkatlice bakarsak halimiz geçmişten daha kötü | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Daha garip ve acı verici bir şey ortaya çıkıncaya kadar, 2017 kutlamaları esnasında bu yılın en kötü olayları olarak yansıyacak üç sahne belleklerde kalacak.

Başkan Trump İsrail hükümetleri içinde en kötüsü olana cömertçe bir yaklaşım sergilemiştir. Selef başkanların cömertliklerini bu seferkinden ayıran, önceki Amerikan zulümlerinin kendince açıklanabilir ve insaflı bir tarafının olması idi…

Artık sadece Filistin halkını Amerika’nın sakinleri olan Kızılderililere-kendilerine karşı güç kullanılarak yurtlarından edildi, kitaplar ve filmlerde nostaljik bir anı olarak kaldı- bağlamak için İsrail’le bir araya gelmedikleri kaldı.

En şaşırtıcı ilk sahneye gelirsek, Başkan Trump’ın daha göreve gelmeden önce Kudüs hakkında aldığı kararı bir Hristiyan olarak övünerek elinde tutması ve göstermesidir.

Bir diğer sahne ise Güvenlik Konseyi’nin diğer üyeleri kararı veto ettiği esnada ABD temsilcisi ile İsrail’in BM’deki temsilcinin elleri havada kalmasıyla yaşanan duygusal sahnedir. Diğer üyeler almış oldukları akılcı bu veto kararıyla süper güç yönetiminin kusurunu ortadan kaldırmıştır.

Üçüncü sıradışı ve aynı zamanda acı verici bir olay, bir Rus subayın bir Arap liderine, Putin’i karşılamaya gelmiş herhangi bir gösterici muamelesi yapıp, Suriye’de bulunan bir Rus askeri üssü ziyaret eden başkan Putin’in yanında durmasına izin vermediği zamandı. Beşşar Esed bu duruma başkaldırıp oradan çıkıp gitmek yerine, Rus subayının edepsizliğine göz yumarak, Putin’in komutan ve pilotlardan selamlama almasını beklemeye devam etti. Görünen o ki bu pilotlar Beşşar Esed’in iktidarını sürdürdüğü sürece Hmeymim üssünde kalmaya devam edecek. Putin, başkanlığı boyunca bu karargâhın ve Rus rolünün aynı kalmasını umuyor. Normalde başkanlığın yeni döneminde bu rol sadece Roket bombardımanıyla sınırlıydı ancak bu kâğıt üzerinde kaldı bir kere dahi buna uyulmadı. Rusya Suriye’de ki trafik düzenini(!) sağlamak için Kafkas polisler göndereceğine Suriye hava sahasını kendisine mesken edinen kendi uçaklarının bombardımanından etkilenen binlerce Suriyeliye gıda ve ilaç gibi insani yardım göndermelidir.

Putin’in generallerinden Viktor Bondarev: “Amerika, Suriye’de karışıklık yaratmak için üs kurmaya çalışıyor. Bizler Hmeymim üssünü burada tutmaya devam edeceğiz ve Tartus limanını entegre bir deniz üssüne dönüştürmek için geliştirmek istiyoruz” dedi.

Bu pısırıklık neden? Hafızalarda kalacak şekilde Rus pilotlarıyla bu tarz bir fotoğraf karesine neden girildi? Beşşar niçin bu kadar alttan almayı tercih ediyor? Rus subayın hiç de layık olmadığımız bu muamelesini kabullenme yerine Suriye’nin haysiyetini ve gururunu muhafaza etme adına oradan ayrılıp gidemez miydik? Böyle olsaydı belki de müttefiki Rusya’dan bir özür gelecekti. Bilakis belki de Putin Şam’daki Başkanlık Sarayı’nı ziyaret etme ihtiyacı hissedecekti. Zira Beşşar’ın ani Rusya ziyaretine karşılık herhangi bir iadeyi ziyaret yapılmadı. Şaşırtıcı, acı verici ve aşağılayıcı olan bu olay bana benzer koşullar altında Mısır’da yaşanmış iki gurur verici hadiseyi hatırlattı. Bu hadiseler 2018 yılında yayınlanmaya hazırlanan –Allah ömür verirse- “Halifenin dişleri” adını taşıyan el yazması bir kitapta kayıtlıdır. Burada halifeden kasıt Enver Sedat’tır. (Abdunnasır’ın halef olarak tayin ettiği kişi) Kendisi Kızıl Kremlin döneminde Rus hegemonyasına karşı ilk Arap ayaklanmasını başlatan sembol isimdir. Benzer bir tepki de İran hegemonyasına karşı verilmiştir. Aynı İran şimdi göze göz, dişe diş ve füzeye füze karşılığını veren Suudi öfkesini dikkate almadan balistik füze eziyeti vermektedir. Bizleri seksenli yıllara götüren bu oyun devam ederse durumun daha da kötüleşmesi uzak bir ihtimal değil. Zira Irakla olan savaş benzer nedenlerle patlak vermişti. İran bu savaştan Humeyni’nin tabiriyle “zehir yutan kişi gibi”çıkmıştı. İnatla sekiz yıl devam ettirilen savaş durduruldu. Ancak Irak kapıları dışarıdakilere açık bırakıldı.

İki gurur verici hadise var ki, yıllardır Mısır olaylarını takip eden bir muhabir olarak bölgede bizzat yaşamıştım. Birincisi, bir grup Arap ve yabancı muhabir ve Mısırlı meslektaşla beraber, 13 Ocak 1971 Çarşamba günü Yüksek kanal inşaatının tamamlanması vesilesiyle Sovyet Troykası’nın üçüncü adamı Nikolay Podgorni’nin Mısır’ı ziyaret etmek üzere İskenderiye’ye gelişini takip etmek için gitmiştik. Onun gelişi, ilk adam Brejnev veya ikincisi Kosigin gibi garip karşılanacak bir durum değildi.

Kahire’deki müzakerelerin ilk günü ve Asvan kutlamaları bittikten sonra, İskenderiye ziyaretinin en önemli şey olduğu söylendi; çünkü Podgorni, İskenderiye’de iken Akdeniz’deki en büyük Sovyet savaş gemisi olan Leningrad ziyaretinde Cumhurbaşkanı Sedat’a eşlik edecekti. Başkan Sedat’ın yaptığı bir hareket, Podgorni’yi şaşırtmıştı. Merdivenlere Sovyet subaylarıyla fotoğraf çektirmek için kırmızı halı döşenmişti. Ancak Sedat geminin basamaklarına çıkmayı reddetti. Sedat’ın bu eylemi bizler için bir gurur kaynağıydı. Çünkü bizlere dendi ki eğer bu gemi Mısır donanmasına ait olsaydı pek tabi ki o geminin basamaklarına çıkacaktı. Ancak Sovyet olmasından dolayı bu tırmanış Mısır askeri teşkilatı ve Mısır halkının onuruna zarar vereceği için reddedilmiştir. Podgorni bu ziyareti sonrası geride birçok Sovyet suçlamasına mukabil Mısır halkı tarafından cumhurbaşkanına gösterilen büyük bir sempati oluşturdu.

İkinci gurur verici olayı 1973 savaş kahramanlarından Sadeddin Şazeli’den dinlemiştim. Özeti; Mısır ordusunda birlikte çalışan Sovyet uzmanlarından asistan ordu komutanı, Genelkurmay Başkanı Şazeli’nin ofisine girdi ve söze direk şöyle başladı: Sana bir Mısır fıkrası anlatayım mı? Şazeli kişiliğe yakışır vakur bir edayla “buyur” dedi. Sovyet general şu fıkrayı nakletti: Mısırlı subay kız arkadaşının cinsel ihtiyacını karşılayamadı. Bunun üzerine kız arkadaşı ona: Bu işi halletmesi için Rus bir uzman getireyim mi?

Şazeli neredeyse Sovyet generale vuracaktı ancak kendini zor tuttu. Bu seviyesiz olay Savunma Bakanı Orgeneral Muhammed Ahmed Sadık’a nakledildiğinde – kendisi aynı zamanda şu sözün sahibidir: “Savunma Bakanı olduğum sürece, Sovyetler’in Mısır’da tek bir üssü olamayacağına askerî itibarımla yemin ederim”- bu Sovyet generalinin 24 saat içinde ülkeden çıkarılması emrini verdi. Gerçekten de ülkeden kovuldu.

Kimbilir belki de yaşanmış bu kötümser hadiseler yeni yılın gelmesiyle temizlenip gider. İstirahatgahı üçüncü Harem’in yanında olan efendimiz Mesih’in dediği gibi “Allah hoşa gitmeyen şeyleri sabırla karşılayanların dualarını kabul edendir.”

Trump bu Harem bölgesiyle oynadığı için her iki ümmetin mensupları ve dünya halkları tarafından doğru yoldan sapmış bir kişi olarak görülecektir. Çünkü olaylara olduğu gibi ve selim bir niyetle bakmıyor. Başkan Trump’ın doğru yoldan saptığının en iyi kanıtı, 21 Aralık 2017 Perşembe günü BM Genel Kurulunda ABD delegesi tarafından yürütülen yıldırma çabalarına rağmen 128 ülke ABD’nin Kudüs kararı hususundaki meydan okumalarına boyun eğmemiştir. Böylece, Filistin’e yeni yıl hediyesi verilmiş, hakkın hatırı âli kılınmış tarihi zulme karşı insaflı bir başlangıç yapılmıştır. Başkan Trump’ın İsrail’e Noel hediyesi ise daha parlak! Olmuştur. Netanyahu, uluslararası bir teşkilatı “Yalancılar Evi” olarak nitelemiştir. Kendisi ve öncekilerin yarım yüzyılı aşkın süredir dayattıkları veto, Kutsal Toprakları manipüle edenleri korumayacak.

Başkan Trump’a gelince umulur ki yoldan çıkmışlığını kısa sürede onarır ve Yeni yılın atmosferi içinde yaşadığımız süreçte İsa Mesih’in sözleriyle derin düşünmeler yapabilir:

“Her kim bir zalimi değiştirmeye gücü yeter de değiştirmezse o kişi de zulmeden gibidir.”

Peki İsrail’in mazlum Arap halkına yaptığı zulümden daha korkunç bir zulüm var mıdır!?