Suriye Hükümet güçleri Rus ordusundan aldığı destekle, Doğu Guta ve Humus muharebelerini sona erdirdi. Bu durum; Moskova, Tahran ve Şam üçlüsü arasında Suriye’de geriye kalan üç bölgenin; Güneybatı, Kuzeybatı ve Kuzeydoğunun geleceği ve sonraki süreçte hangi adımın atılacağıyla ilgili soruların ortaya çıkmasına neden oldu.
Suriye sorunu Suriyelileri aştı ve büyük bir oyuna dönüştü
Ancak Berlin, Paris ve diğer başkentler arasında cevabı aranan sorular ise; Suriye’de siyasi sürecin nasıl işleyeceği, Cenevre ve Astana’nın geleceği, Ukrayna çözümünde Minsk deneyiminden faydalanmak suretiyle bir “Suriye Minsk’inin” olup olmayacağı etrafında dönüyor.
Berlin, Paris ve diğer ülkeler, Suriye’deki olayın artık Suriyelileri, rejimi ve muhalefeti aştığını ve böylece büyük bir oyuna dönüştüğü kanaatindeler. Bundan dolayı Almanya Başbakanı Merkel’in önceki gün Soçi görüşmelerinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e götürdüğü bir dosyada Almanya-Rus ilişkilerinin yanı sıra Suriye’de Minsk’teki gruba benzer yeni bir çalışma grubu kurulmasını önerisi yer alıyordu. Buna göre çalışma grubunun içerisinde Rusya, ABD, Almanya ve Fransa’nın yer alması öneriliyor. Şüphesiz bu fikri ayın 25’inde Putin’e götürecek isim bizzat Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron idi. Özellikle Fransa’nın ‘iletişim grubu’ kurulması yönündeki önerisinin başarısızlığa uğraması bu ihtimali güçlendiren etmenlerden.
Almanya’nın yeni önerisi hem Rusya, Türkiye ve İran’ın yer aldığı Astana garantörlerini hem de Almanya’nın sonradan katıldığı 5 ülke ABD, Fransa, İngiltere, Suudi Arabistan, Ürdün’ü içeriyor.
Bu önerinin önündeki engel, Trump’ın nükleer anlaşmadan çekilme kararıyla birlikte Washington’un İran’la aynı masaya oturmayı reddedecek olmasıdır. Buna bir de hali hazırdaki ABD-Rusya gerilimini eklersek engelin aşılması için ne kadar çok efor sarf edilmesi gerektiği ortada.
ABD’nin son Astana görüşmelerine katılmamasıyla bu gerginlik daha da tırmanmıştı. Her ne kadar ABD Cenevre görüşmelerini destekliyor olsa da bu görüşmeleri harekete geçirmek için siyasi bir çaba sergilemiyor.
Soçi konferansında siyasi konular görüşülecek
Moskova ise Astana sürecini devam ettiriyor. Ankara ise; hem Astana’yı destekliyor hem de Cenevre ve 2254 sayılı kararın işletilmesini istemeye devam ediyor. Son Astana toplantısında alınan kararlardan biri de olayın siyasi boyutunu konuşmak için önümüzdeki Temmuz ayında Soçi konferansının düzenlenmesine karar vermek oldu. Zira Astana biraz da askeri boyuta ve güven inşa etme sürecine odaklanan bir toplantı olma özelliğini taşıyor.
Moskova Şam’ı siyasi sürece ikna edecek
Ancak bu konuda Moskova’nın önünde duran engel Şam’ı Soçi’deki siyasi görüşmelere ikna etmek olacaktır. Yani bir diğer deyişle Şam’ı Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura tarafından oluşturulacak anayasa komisyonunu kabul etmeye ikna etmesi gerekecektir. Bu durumun değerlendirilmesi için elbette Putin ile Beşşar Esed’in görüşmeleri gerekir. Aslına bakılırsa Esed anayasayı ‘düzeltme’ komisyonuna bir aday listesi göndermişti. Ancak bunu Cenevre müzakerelerini zikretmeden yapmıştı.
Ürdün ve Şam arasındaki sorunlar
Elbette Şam, Tahran ve Moskova arasındaki sorunlar bundan ibaret değil. Zira Putin Guta’dan sonraki süreci konuşmak için Esed ile görüşmek istedi. Edinilen bilgilere göre Moskova ülkenin güneyinde ABD ve Ürdün’le olan ateşkesi korumayı tercih ediyor. Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Safedi, Suriye’nin güneyi için Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile belirli ‘formüller’ üzerinde görüşmüştü. Bu görüşmede öne çıkan konu başlıkları arasında güneyde Ürdün sınırında bulunan Nasib sınır kapısının açılması, bölgede askeri operasyonlardan kaçınmak, bölgeyi ağır silahlardan arındırmak, İran milislerinin sınırdan 25 km uzağa çekilmesi, ayrıca Özgür Suriye Ordusu, Nusra Cephesi ve DEAŞ’a bağlı Halid Ordusu ile savaşmak yer alıyordu. Rus tarafı da bu ‘formüller’ sayesinde Suriye ordusunun Ürdün, İsrail ve Amerika’nın izniyle bölgede savaşmadan ilerleyeceğini düşünüyordu.
Tahran’dan Şam’a ‘Güney Bölge’ desteği
Ancak Tahran, güney bölgelerini ele geçirmesi için Şam’ı askeri seçeneklere başvurmaya itti. Zira ikisi de güneyde herhangi bir gerginlik olması durumunda İsrail’e karşı ‘caydırıcı askeri güce’ sahip olmaları gerektiği kanaatini taşıyorlar. Rus tarafı ise bu adımın ‘tehlikelerle dolu bir maceradan’ öteye gitmeyeceği düşüncesinde. Ayrıca Moskova bu adımın, İsrail Başbakanı Netenyahu’nun İran’ı bahane ederek bölgede ilerleme hesapları yapmasına neden olabileceği görüşünde.