Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Dünün, şimdinin ve geleceğin İran’ı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Allah’ın lütfu olarak Cezayir’in istiklaline yeniden kavuştuğu 1962 yılından itibaren enerji, su işleri, genel işler, maliye, ekonomi, diplomasi ve en sonunda da başbakan olarak kamunun muhtelif alanlarında hizmet etme şansını yakaladım. Bu sayede dünyanın çeşitli ülkelerinde birçok diplomasi ve iş tecrübesi edindim.

Tecrübemi tabii ki Cezayir’de edindim. Ama Ortadoğu’da ve Amerika Birleşik Devletleri’nde geliştirdim.

İran’ın çeşitli evrelerinde muhtelif kurumlarıyla da temas halindeydim. Şah döneminde, Cezayir ve İran arasında resmi bir ilişki yoktu. Ancak Cezayir, OPEC’e katıldıktan sonra Cezayir Milli Petrol Şirketi Başkanı olarak 1968’in eylül ayında İran’ı ziyaret ettim ve İran Petrol Şirketi Başkanı Manouchehr Eghbal ile görüştüm. Görüşmem bununla sınırlı kaldı ve diğer ülkelerde olduğu gibi politikacılar ve siyasi karar vericilerle buluşmadım. Gerçeği söylemek gerekirse ziyaretimiz sırasında İran halkının durumdan ve rejimden duyduğu memnuniyetsizliği hissettim. Bunu ziyaret sırasında bize refakat edenlerden de duydum.

İran Şah’ını ilk kez 15 Mart 1975 tarihinde Cezayir’de düzenlenen OPEC zirvesinde gördüm. Toplantılar bittikten sonra heyet başkanlarının ülkelerinin başarılarını anlattığı özel bir toplantı düzenlendi. Sıra Şah’a geldiğinde İran’ın hükmü altında nasıl bir cennete dönüştüğüne, ekonomik, ve askeri başarılarına dair uzun uzun konuştu. Şah konuşmasında harfi harfine şunları söyledi:
“1980 yılında İran dünyanın dördüncü, hatta üçüncü sanayi ve askeri gücü olacak!”

Burada iktidarı tek adam kontrolüne alan adamların Allah’ın kaderini unutmaları üzerine uzun uzun düşünmemiz lazım. Belli ki Şah, 1980 yılı geldiğinde ne kendisinin ne de hükmünün kalmayacağının farkında değildi.

İran devrimini ve Şah’ın yıkılmasını memnuniyetle karşıladık. Tahran’daki Amerikan rehine kriziyle ilgili ABD ve İran arasında arabuluculuk yaparak yeni rejime değerli hizmetlerimiz oldu. İran-Irak savaşında ise Cezayir taraf tutmadı.

Ardından Dışişleri Bakanı olarak Tahran’ı ziyaret ettim, Rafsancani’yle ve Hamaney’le görüştüm. Söz konusun dönemde mevkidaşımolan Ali Ekber Velayeti ile bir araya geldim…
Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen 1980’lerde ve 1990’ların başında molla rejiminin ülkemizde terörizme başta askeri, mali ve siyasi olmak üzere çeşitli destek sağlamaya başladığını gördük. Bu rejimin ülkemizdeki aşırılık ve terör örneklerine verdikleri destek sırttan hançerlemenin örneğidir. Örneğin Kurtuluş Cephesi lideri Abbasi Madani’nin 1991’de Tahran’a yaptığı ziyaret sırasında Hamaney, Rafsancani ve diğer yetkililerle yaptığı görüşmelerin tutanakları bizde bulunuyor. Halen de buna şaşırır ve kızgınlık duyarım.

İşte bu olay bardağı taşıran son damla oldu ve Cezayir’in mollalar rejimiyle ilişkisini kesmeye karar verdik. Ne yazık ki ilişkiler birkaç yıl içinde yeniden kuruldu ve molla rejiminin ülkemizdeki gençleri Şiileştirmek ve kullanmak için çalışmalar başlattıklarını işittik.

Son günlerde İran içinden sızan video görüntülerini izledim. Rejimin tutumunu beğenmeyen İranlılar korkusuzca sokaklarda protestolar düzenliyor, seslerini yükseltiyorlar.

Tabiri caizse bu cesaret kuşkusuz tesadüf değil. İran direnişinin saflarında binlerce cana mal olan zor bir emeğin sonucudur. İçinde bulunduğumuz yıl, 1988’de Halkın Mücahitleri Örgütü’ne mensup otuz bin kişiye karşı işlenen katliamın 30’uncu yıldönümüdür. Bu insanlar özgürlük ve demokrasi için kendilerini feda etti. Akıtılan kanlar bugün İran sokaklarında meyvelerini vermeye başladı. Mevcut intifadanın bu kurbanların meyvesi olduğunu söyleyebiliriz.

İktidardaki rejimin söz konusu yıllardan günümüze dek sürdürdüğü acımasız psikolojik savaş ve katliamlarla muhalifleri infazına, Iraktaki muhaliflere tanklar, ordular ve füzelerle saldırmalarına ve muhalifleri çeşitli küresel terörizm listelerine koymalarına rağmen halkın direnci ortadan kalkmadı. Tüm bunlara rağmen muhalefet İran’da aktif kaldı. Zira muhalefet İran’da yıllardır yıllarca bin Eşref, yani bin Direniş, itaatsizlik Konseyi ve direniş kaleleri inşa etmek için çalışıyor. Bu strateji İran genelinde gerçekleşen ayaklanmalarda ortaya çıkmış ve direnişi aktif ve etkili kılmıştır. Bu direnişin üyeleri aktif olarak İran dışında çeşitli forumlarda, parlamentolarda, politikacılarla ve gazetecilerle birlikte ülkelerinin gerçeklerini açıklamak ve direnişin tutumunu, gelecekte ne elde etmek istediklerini anlatmaktadır. İran direnişi 15 yıldır Paris’te yüz bin kişinin, son yıllarda da yüzlerce politikacının yılda bir kere toplandığı bir konferans düzenliyor. Bu yılki konferans 30 Haziran’da yapılacak. Bu yılki konferansın öncekinden daha geniş ve daha büyük çapta olacağına dair bir beklenti ve planlama var.

İran’ın içindeki intifada ve İran dışındaki faaliyetler gelecekteki İran oluşumuna dair görüntüdür. Herkesin haklarının korunduğu, hürriyet ve demokrasi İran’ının görüntüsüdür.

Bu yaşananlar bir doğum sancısıdır. Bunlar 53’üncü yılına giren Halkın Mücahitleri harekatının tarihidir. Bu diktatörlük rejimini yenme günlüğüdür ve inşallah bu üçüncü İran’ın, yani İran halkı ve direnişinin eliyle ortaya çıkarılan İran’ın harekatıdır. Gelecekteki İran, eski ve şimdiki rejimlerin kalıntıları üzerine inşa edilecek olan İran olacaktır. İran, halkı için bir özgürlük, demokrasi, inşaa ve refah vahası olmanın yanı sıra komşuları olan Arap, İslam ve dünyanın diğer bütün ülkeleriyle bir güvenlik, barış, kardeşlik ve dostluk merkezi haline gelecektir.