Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Dünya İslam Birliği Başkanı: Mezhepçiliğin sebebi, nefret söylemi ve hurafelere aşırı düşkünlüktür | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Dünya İslam Birliği (Rabıta) Genel Sekreteri Dr. Muhammed el-İsa, birliğin bilimsel ve ideolojik imkanlarını, toplumun güvenliğiyle oynamak isteyen kötü güçlerle mücadele etmek için kullanıma sunduğunu vurguladı.

Dinin reddettiği ve zamanı aşan batıl inançlara olan aşırı düşkünlük ve nefret söyleminin mezhepçilik ve buna bağlı çatışmalara neden olduğu konusunda uyarılarda bulundu.

Dr. İsa, Ürdün’ün başkenti Amman’da Dünya Akdeniz Forumu’nun işbirliği ile gerçekleştirilen ‘Toplum Güvenliği Konferansı’nda, mutedil İslami anlayışın toplumsal birlik sorununun çözümündeki kilit rolüne vurgu yaptı.

Konferans, Ürdün Başbakanı Dr. Hani el-Mulki’nin himayesinde gerçekleşti. Etkinliğin açılışını ise Ürdün Kültür Bakanı Nebih Şukum yaptı. Şukum konuşmasında, “Ümmet toplumsal güvenliği sağlama konusunda doğru yolda olduğu müddetçe, alemlere ahmet ve güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen kapsamlı Risalet de toplumda vücut bulur” ifadelerini kullandı.

Şukum, ayrıca “Peygamberimiz dışında hiç kimse Allah’ın Dini’ni mutlak biçimde temsil edemez, İlâhi koruma altında değildir dolayısıyla, kişilerin siyasal ve maddi çıkarlarının, yanlışlarının Din’e mâl edilmesi doğru değildir. Bu daha fazla kriz yaratmak, güven kaybı ve olumsuz imajın kökleşmesinden başka bir işe yaramayacaktır” şeklinde konuştu.

Ümmetin birliğine ulaşmak için toplum güvenliğinin gerektiğini vurgulan Dr. İsa, “Ondan beklenen, adli siyasi ekonomik ve toplumsal görevini ve üzerine düşen her şeyi yerine getirmesidir. Ümmet alimlerinin, uyanışı, ideolojik ve ilmi sorumluluklarını üstlenmeleridir” şeklinde konuştu.

Rabıta Genel Sekreteri, ilim ve fikir sahiplerini, gençleri birçoğunu yalnızca dini duygularını istismar ederek saflarına çeken kötülükler hakkında bilinçlendirmeye çağırdı. Ayrıca bilincin ümmetin kalkınmasındaki etkisine vurguda bulundu.

Dr. İsa, “Ümmet, ancak bilinçle kalkınır. Bağnazlık, sınıflandırma, nefret kötüye kullanım ve cehaletin hüküm sürmesine ancak bilinç engel olabilir. Dar görüşlülük, kısır çekişme döngüleri, ümmetin düşmanlığını, çektiği sıkıntıları, mezhepçiliği, çatışmaları, radikalizm ve terörizm parazitlerini yaymak için politik çatışma çıkarma fırsatı kollayan çevreleri arttırdı. Bölgede ayrılıklar yayan acıları çoğalttı. Bu konuda ümmetin alimleri ve fikir adamlarına çok sorumluluk düşüyor” dedi.

Konuşmasına devam eden İsa, “Ümmet, yüce değerlerini, samimiyet ve kararlılık olarak ifade edilen yolu benimsemedikçe kalkınamaz. Ümmetin, kesin kararlaştırılmış bir yönergeye girmesi için samimi bir kararlılığa, doğru bir teşhise ihtiyacı var. Çözümün kendi içerisinde başlayacağının farkında. Tanı ise gayet aşikar” ifadelerini kullandı.

Konferansın çeşitli oturumlarında “düşünce özgürlüğünün istismarı” ele alındı. Katılımcılar, farklı bileşenler arasında toplumsal uzlaşıya yönelik bir formül bulmanın, adaletin sağlanmasının, herkese haklarının verilmesinin gerekliliğini vurguladılar. Aynı zamanda, itidalli olmanın, bilinçlendirmenin güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizerek bugünün dar görüşlülüğünden kapsamlı bütüncül vizyona geçişin sağlanmasının üzerinde durdular.

Konferans, birçok düşünce ekolünün İslam’ın itidalli olması ve merhametiyle ortaya çıkacağını vurguladı. Radikal güçlerin, yanlış anlaması ya da yanlış yönlendirmeleri ile ortaya çıkan çarpık imajın kabul edilebilir olmadığının altı çizildi. Söz konusu güçler kökenlerini ve yasalarını ihlal ederek Müslüman toplumunu bütün güçler için bir hedef haline getirdiği belirtildi.
İslam tarihinin, guru duyulan, insan uygarlığının yürüyüşüne katkı sağlayan eşsiz kültürel zenginlikte olduğunun vurgusu yapıldı. İslami kimliğin korunmasına, insani etkileşime ve diğer medeniyetlerin kazanımlarından elde edilen yarara da engel olmayan İslami uygarlığa bağlı olmakla gururlanılmasına çağrıda bulunuldu.

Katılımcılar, mezhepçi ve partizan çağrıların, Müslümanlarda kanayan yarıklar açtığını ve yaralarını derinleştirdiğini vurguladı. Bu çağrıların dar görüşlülüğün bir ifadesi olduğunu, gerçeklik ve değişkenlerin farkında olunmadığını belirtti.

Konferansta ayrıca tarihi sorunların yeniden gündeme getirilmesinin, sonuçlarının geri getirilmesinin şüpheli ve sorumsuz bir tutum olduğunu, Müslümanlar arasındaki çekişmeyi ateşlemeye götürdüğüne işaret edildi. Onların aciliyeti olan sorunlarıyla başa çıkarak daha iyi bir gelecek inşa etmesinden uzaklaştırdığı bildirildi.

Konferansın kapanış bildirisinde, Müslümanlar, İslam ilkelerini benimsemeye ve onları herkesin, dini ve kültürel çeşitliliği dikkate alan medeni bir insan toplumu oluşturmaya sosyal adaleti sağlamaya ve ulusal birliği teşvik etmeye katkıda bulunarak okuyabileceği bir gerçekliğe dönüştürmeye çağrıldı.

Açıklamada, üstünlük, ötekileştirme ve ayrılıkçılık reddedildi. Var olan enerjinin bir araya getirilerek Müslümanların birliğini tehdit eden, daha fazla bölünme, çatışma ve çekişmeye yol açan radikalizm, terörizm ve mezhepçi güçlerle adil bir savaş sürdürmek için boşlukların doldurulması çağrısında bulunuldu.

Konferans, nedenleri gereği ertelenemeyen, öncelikleri tespit edilen, kurumsal eylemin güçlendirildiği, toplumsal barışı ve ulusal birliği teşvik etmek için ortak çabalar sarf edilen kapsamlı bir toplum reformu çağrısında bulundu.

Ayrıca başarılı küresel kalkınma deneyimlerinin bilinçli uygulanmasını istedi. Ulusal kaynakları ve zenginlikleri eriten, kalkınma programına engel olan, tüketim alışkanlıklarını değiştirmeye çalışmaları talep edildi. Üniversitelere, tebliğ ve ilim kurumlarına, toplumun birlik ve güvenlik kavramlarını bir araya getirmedeki eğitimsel ve kültürel rollerini arttırma çağrısında bulunuldu.