Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Dünya Kupası kültür, ulus ve dinlerin diyaloğu | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Geçtiğimiz günlerde dünyanın her dört yılda bir şahit olduğu, dünyanın altı kıtasını ve tüm ulus, millet, kabile, din, mezhep ve etnik grupları temsil eden takımların katıldığı, insanları bir araya getiren bir spor organizasyonu olan Dünya Kupası Rusya’da başladı.

Dünya Kupası’ndan bahsedildiğinde genellikle spor, rekabet, yenilgi veya kazanma, altın kupayı kimin kazanıp evine götüreceği gibi konular ele alınır.

Ancak Dünya Kupası’nın insanların buluşması, diyalog ve ortak bir insani bağ kurulması için kaçırılmaz bir fırsat olduğu birçok kişinin dikkatinden kaçıyor. Bu organizasyon aynı zamanda herkesin kültürel mirasını sözlü ve fiili olarak diğerleriyle paylaşabilme fırsatı da tanıyor. Bilhassa bu yıl düzenlenmekte olan Dünya Kupası’nda politikanın etkisinin her zamankinden daha fazla olduğunu göz önüne aldığımızda.

Acaba gerçektende Dünya Kupası, dünya halkları arasında diyalog kültürünü geliştirmekte başarılı olabilir mi?

Vatikan’ın ünlü meydanı Aziz Petrus’ta çarşamba günü gerçekleşen haftalık halk toplantısında Papa, herkesin derinlemesine düşünmesi gereken bir ifade kullandı:

“Gelin 2018 Dünya Kupasını bir buluşma ve diyalog fırsatı olarak görelim.”

Katolik Kilisesi lideri Papa, oyunculara, organizatörlere ve dünyayı küçük bir köye dönüştüren sosyal iletişim ağları sayesinde tüm insani engel ve sınırları aşan bu organizasyonu takip eden herkese en içten selamlarını gönderdi.

Papa Franciscus konuşması sırasında tüm dünyaya bu büyük spor organizasyonunun farklı kültür ve dinler arasında iletişime, diyaloğa, halklar arasında barış ve dayanışmaya teşvik eden bir fırsat olarak görülmesi çağrısında bulundu.

Papanın bu çağrısı yaşadığımız bu zamanda dikkat edilmesi ve düşünülmesi gereken bir çağrıdır. Çünkü Dünya Kupası, yeni bir uluslararası çatışmayı, yükselen köktenciliği engellemeyi amaçlayan en barışçıl ve medeni yoldur. Bu organizasyon; kuzeyi ve güneyi, Arap-Avrupalı, tüm semavi din mensupları ile farklı düşünce akımlarının takipçilerini bir araya getiren sosyal ve kültürel bir diyalogtur. Uluslararası çatışmalar diyalog yoluyla çözülmelidir. Küresel ve bölgesel örgütler arasındaki koordinasyon yine diyalog yoluyla gerçekleşmelidir. Zamanımızın farklı sorunlarının çözümü için dini ve bilimsel kurumlar arasında gerçekleşen işbirliği diyalog zemininde yürütülmelidir.

Bu yıl düzenlenen Dünya Kupası her zamankinden daha ilginç olacakmış gibi görünüyor. Çünkü bazı siyasi olaylar ile aynı zamana denk geldi. Örneğin birkaç gün önce herkesin hiçbir şekilde bir araya gelemeyeceklerini düşündükleri iki karşı taraf yani Washington ile Pyongyang Singapur zirvesinde bir araya geldi. Rusya topraklarında ise iki Kore’nin takımları aynı bayrak altında yürüyerek tek bir takım gibi mücadele ediyorlar. Bu herkese, tarafların arasında karşılıklı saygı var olduğu sürece çatışmaların diyolog aracılığıyla barışçıl bir şekilde çözülebileceği yönünde umut veriyor. Ki sporun bize öğrettiği de budur.

Nükleer başlıkların ve ölümcül silahların başaramadığını diyalog başarabilir. Çünkü diyalog insanların farklılıkların içinde taşıdığı zenginliği tanımasını, tüm insanlık aleminin birleşmesine davet eden asil çağrıya uymasını ve birbirine karşı hoşgörülü olmasını sağlar. Aynı vefat eden Papa Yuhanna Pavlus’un yaklaşık yirmi yıl önce ifade ettiği gibi:

“Kültürel, sosyal, siyasi ve ekonomik hayat, gücünü diyalogtan alır”

Dünya Kupası’nda dünyanın farklı takımları arasında yaşanan dürüst ve onurlu rekabet her ne kadar spor ve özellikle futbol ile sınırları içinde yaşanıyor gibi görünse de aslında insanlığın ulaşmış olduğu olgun diyalog örneklerinden biridir. Bunun etkisi geçmişin deneyimlerinden, günümüzde yaşanan olaylardan gelecek korkularına kadar hayatın diğer alanlarına uzanır. Bu tür organizasyonlar; saygısızlık ve anlayışsızlığın tüm şekillerine karşı koyma, karşılıklı saygı ve hoşgörü zihniyetinin geliştirilmesi, diğer medeniyet ve kültürlerin özelliklerin tanınması için en güvenli ve barışçıl yoldur.

Şer odaklarının Rusya’da düzenlenen 2018 Dünya Kupası’nı terör saldırılarına şahit olan ve olası en büyük can kayıplarının yaşandığı bir yere çevirme çağrısında bulundukları herkes tarafından biliniyor. Bu durum bizlere, diyaloğu ve ortak yaşamı reddeden, muhatabının görüşlerine kulaklarını tıkıyan, patlayıcı silahlar ve bomba saldırıları aracılığıyla bile olsa kendi uzlaşmaz fanatik görüşlerini diğerlerine dayatmaya çalışan tekilci zihniyetin doğu ve batıda ortaya çıkardığı radikalizm ve köktencilik yerine yeni diyalog alanları yaratma ve derinleştirmenin ne kadar gerekli olduğunu gösteriyor.

Bilhassa başta Suudi Arabistan ve Mısır olmak üzere Arap ve Müslüman ülke takımlarının Dünya Kupası’na katılması geleneksel olarak bir spor organizasyonuna katılımın ötesine geçen bir durumdur. Çünkü bu takımların; Ortadoğu ve İslam dünyası halklarının kültürlerinin doğasında var olan ve tüm dinlere, medeniyetlere, halklara karşı hoşgörü ve diyalog ruhunu geliştirmekte medeniyetimizin oynadığı etkin role vurgu yapan etik ve yaratıcı bir ruh ortaya koymasını umut ediyoruz.

Aynı şekilde Dünya Kupası karşılaşmalarını izlemek için Rusya’ya giden Arap ve Müslüman seyircilerden de kitlelerin bu büyük buluşma sırasında barış ve uyum heyetleri gibi hareket etmelerini bekliyoruz. Her katılımcından kendisini diğer medeniyetlerden izole edilmesi mümkün olmayan bu köklü ve asil bir medeniyetin elçisi gibi görmesini talep ediyoruz. Çağlar boyunca elde ettiği kazanımlar bu medeniyeti diyaloğu teşvik eden ve birlikte yaşamaya davet eden bir güç yaptı. Bu kazanımlar onu diğer medeniyetler ile iletişime iten bir ağırlık ve çekim gücü oluşturmuştur. Belki de bu bizi “uygarlık yenilenmesi” adını verebileceğimiz bir birlikteliğe götürebilir.

Acaba Dünya Kupası, insanlığı birleştirecek ve “tek bir çobana ait tek bir sürü” olmasını sağlayacak yeni bir diyalog çağının başlangıcı olabilir mi?

O çağ; “dünyanın Allah’ın nuruyla aydınlandığı” beklenen, Allah’ın iradesinin “gökte olduğu gibi yerde de hüküm sürdüğü”, insanlığın bir benzerini görmediği, aklın tasavvur edemediği, dillerin vasfetmekte aciz kaldığı ve Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de: ”Tıpkı ilk yaratmaya başladığımız gibi onu tekrar o hale getiririz. (Bu) Üzerimize aldığımız bir vaat oldu. Biz, (vaat ettiğimizi) yaparız.” (Enbiya 104) dediği beklenen çağdır.