Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Dünyanın doğal bir parçası | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Gerçekten sıra dışı bir etkinlikti. Doğru, Prens Muhammed b. Selman’ın katılımı, konuşmayı gelecek ve ondan beklenenler doğrultusunda yöneltti. Ama şu da var ki yakın geçmiş zaten vardı ve açık ve derin ortaklıklara geçişi sağlayacak bir köprü vazifesi görüyordu.

Bir gazetecinin merakı kendisinin de ait olduğu bölgeyi sallayan önemli olaylarda belirgin bir rolü olan isimlerin yer aldığı bir etkinliğe katıldığında ikiye katlanır.

Dün akşam Veliaht Prens’in ziyareti ve ABD-Suudi Arabistan ortaklığı sebebiyle Washington’da düzenlenen kutlamada yaşanan şey tam olarak buydu. Katılanlar arasında Kongre’deki belirgin isimlere ek olarak Amerika’nın Ortadoğu ilişkilerine ve Washington-Suudi Arabistan arasındaki ilişkilere dair suskunluğunu bozan insanlar da vardı: Dick Cheney, James Baker, Baba George Bush’un oğlu Jeb Bush, Prens Bender b. Sultan ve dahi General Norman Schwarzkopf’un kızı ve beraberinde torunu.

Gazeteci resim ve randevulardan kendini alamaz. Şarku’l Avsat’ın beni James Baker ile Tarık Aziz’in buluşmasından ötürü Cenevre’ye gönderdiği günü hatırladım. Dünya o saatlerde nefeslerini tutmuştu. Irak ordusu Kuveyt’i işgal ediyordu. Sakin Baker, açık ve netti. Ancak Aziz, Amerikan bakanın verdiği uyarı mesajını alamadı. Aziz, Saddam Hüseyin’in imaj esiri haline geldiğini ve felâketi geri çekilmeye yeğlediğini biliyordu. Böylece ‘Çöl Fırtınası’ koptu. Kuveyt’in işgali hatası, aralarında Usame b. Ladin’in yaralı Amerika’ya geniş bir disiplin kampanyasından çıkış fırsatı vermesinden sonra Irak rejiminin Amerika’nın ezici gücüyle düşürülmesinin de yer aldığı başka trajik sahneler doğuracaktı.

Konuşmacılar konuşmaya devam etti ve fesahatin onlara ihtiyacı yoktu. Netlik içindeki dönemeçler hakkında yapılan konuşmada orada bulunanların dikkatini özellikle çeken sırlardan biri büyük ve zorlu kararlardı. Ama biz tarihi, tarihe ve aşıklarına bırakalım. Konuşmacıların konuşmasında dikkat çeken şey, Suudi-ABD ilişkilerinin geleceği hakkındaki konuşmaları karakterize eden iyimserlik havasıdır. Şu son derece açıktı ki yeni Suudi Arabistan’ın görünümü, yaşadığı bazı şeylerden özellikle de zorlu imtihanlardan geçtikten sonra bu ilişkileri sonuç verdi.

Usame b. Ladin Amerika ve Suudi Arabistan’ı birbirine bağlayan ipi kesmenin ikincisine saldırmayı kolaylaştıracağına ve Arap İslam devletlerinin istikrar direklerini sarsacağına inanıyordu. Bu çabanın birçok zorluklara sebep olduğu ve Suudi Arabistan’ın imajına zarar verdiği yadsınamaz. Özellikle de onun imajını terör ve aşırılıkla özdeşleştirenler açısından.

Tüm bunlar mazinin bir parçası haline geldi. Konuşmacılar yeni Suudi Arabistan hakkında konuşuyor. Suudi Arabistan son iki yılda hayalleri gündeme getiren ve Suudi gençliğini dünya ile çatışan bir konumdan çıkarıp onunla uzlaşan ve karşılıklı yararlı ilişkiler geliştiren bir kılığa büründüren bir atölye çalışmasına tanıklık etti.

Radikallerin ve ışıktan korkanların okullara, camilere ve hayal dünyalarına hükmettiği o dönem sona erdi. Araba bu dünyada yalnız olduğunu hissettiren ve önünde bir köşeye çekilmek veya çarpışmaya karşı ilerlemeden başka seçenek bırakmayan o dönem artık geride kaldı.

Bu hikâye artık çok uzaklarda. Arapların ve Müslümanların dünyanın sırtında bir yüke ve patlamaya hazır bir mayına dönüştüğünü düşünenler vardı. Onlar daha fazla geçmişe bağlı kalmayı ve mağaralara tıkılmayı istemiyorlar ve uçaklarını, buzdolaplarını, arabalarını, filmlerini başkalarının yaptığı bir dünyada var olmaktan sıkılıyorlar. Nefretin savunucuları endişeli ruhların yaralarına tuz dökmek için geldi. Bize benzemeyen herkes bizim düşmanımızdır. Farklı olan öteki bizim inancımız ve varlığımız için bir tehdittir. Ya biz onu öldürürüz ya o bizi. Nefret dili egemen oldu ve çocukların hayal dünyaları ve gençlerin duyguları ile oynandı.

Bunları hepsi geride kaldı. Dışarıya olan ziyaretlerinde Muhammed b. Selman açık ve net bir mesaj taşıyor. Suudi Arabistan geri dönüşü olmayan bir karar aldı ve kendisinin dünyanın doğal bir parçası olduğunun altını çizdi. Geleceğe doğru giden yolcu trenine binmeye yönelik kesin bir karar aldı ve geçmişe yolculuk yapanların düşüncelerinin egemen olduğu sayfayı dürdü.

Dünyanın doğal bir parçası olmak değişim hakkını ve onların rengini sana dayatma hakkını reddettiğin sürece senin de kendi rengini başkalarına dayatma hakkına sahip olmadığını kabul etmek anlamına geliyor. Tanışmayı ve birlikte yaşam köprüsünde buluşmayı. Başkalarını varlığı için daimi bir tehdit olarak kabul eden düşünce yokluğa gömüldü. Birlikte yaşamaktan başka seçenek yok. İnşaata katılan herkesin parmak izini taşıyan ve herkes için genişleyen bir dünya inşa etmede karşılıklı saygı, çıkarlar ve ortaklık temeline dayanan bir yaşam. Nefret hedeflenenden önce taşıyanın kendisine isabet eden yıkıcı bir güçtür.

Suudi Arabistan bugün işte böyle dünyaya doğru gidiyor. Emin bir Suudi Arabistan. Terörizme meydan okuma aşaması aşırılıkçılığın kökünü kazımanın önüne geçti. Kitaplara ve enstitülere sızan radikalizm, içeride yaşam günlüklerini ve dışarı ile olan diyalog dilini zehirledi. İnsanları aşırılık vebasına karşı aşılama çabası artık yetmez. Çözüm, Suudi gençliğine açık pencereler ve bol fırsatları hissettiren gelişim ve istikrar projesidir. İlerleme, rekabet ve yenilikçilik değerlerini içeren bir eğitim fırsatı. Suudi gençliği ülkelerinin gelişim ve istikrarın motor gücü olarak gelişmiş, güçlü, bölgesel ve küresel geleceğin inşasında bir ortak olabildiğini görüyor.

Suudi Arabistan ‘2030 Vizyonu’nu taşıyarak şimdi geleceğe yürüyor. Bu vizyon, toplumda köklü ve geniş bir dönüşüm projesidir. Ekonomi ve siyasetteki varlığı içeren bir iyileştirme süreci. Bunun için Suudi Arabistan artık uçaklar hakkında üniversitelerdeki düşünceden uzak düşünmüyor. Ekonomik ve savunma ortaklıkları istiyor. Yatırımcıların güvenini kazanmak ve reform programı için eğitim ve teknoloji desteği sağlamak istiyor. Bu çağın dili. Karşılıklı çıkarın ve geleceğe giden trende ortak yolculuğun dili.

Trene başkaları ile birlikte çıkmak ve onlarla ortaklık yapmaktan kaynaklanan korku sona erdi. Suudi Arabistan kapılarını askeri sanayiden turizme kadar her alanda yatırımcılara açmak istiyor. Onun zenginliği petrole indirgenemez. Hâlihazırda uyanan bir zenginliği daha var ki o da dünya günlüklerinin doğal bir parçası olarak değişim hayallerinin çekimine kapılan ve insanların hayat şartlarının iyileştirilmesi ve ilerleme için mücadele veren gençlik. Suudi Arabistan’ın başarı hikâyesi tüm Arap ve Müslümanları hak ve görevler bakımından doğal bir parçası olduğu dünyaya katılmaya teşvik eden bir model sunacaktır.