Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Bölme ve nüfuz paylaşımı arasında Suriye | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Washington ve Ankara arasında Menbiç şehrinde meydana gelen, Kürt güçleri çekilmeye zorlayan ve iki tarafı, güvenliği muhafaza etmeye dâhil eden düzenlemeleri açıklamak mümkün değil. İranlı milisleri Dera ve Kuneytra’dan çıkarmayı kapsayacak şekilde Doğu Guta’dakine benzer çözümü gerçekleştirmek için rejim güçlerine ve müttefiki Rusya’ya Suriye’nin güneyinde ateşkesi ihlal edip savaşı tekrarlamalarına olanak tanıyan ABD’nin yeşil ışığını, İsrail ve Ürdün’ün rızasını anlamak mümkün değil. Moskova ve Tahran arasında Suriye’deki stratejik kontrol noktaları ve çıkarları üzerinde rekabetin ortaya çıkmasını açıklamak mümkün değil. Halep, Hama ve Lazkiye’nin kırsal kesimleri ile İdlib’teki çatışmasızlık hatlarının peş peşe maruz kaldığı ihlalleri anlamak mümkün değil… Bunları Suriye’deki çatışmaya katılan, çelişkili çıkarlara sahip olan ve her bir tarafın Suriye’nin geleceğinden belirli bir pay almaya çalışan farklı kesimler arasındaki bir tür nüfuz çekişmesi şeklinde açıklamak ve anlamak mümkündür. Uluslararası toplumun insanların isteklerini karşılayan, vatanın ve devletin bütünlüğünü koruyan siyasi çözüme ulaşma ve şiddeti durdurma konusundaki kronik acizliği nüfuz çekişmesini kışkırtmaktadır.

Rusya, İran, ABD ve Türkiye’nin askeri müdahaleleri, her birinin kontrol bölgelerine ve farklı siyasi hedeflere sahip olmaları; Suriye’yi parçalanmış bir yer haline getirerek nüfuz paylaşımına ve bölünmeye maruz bıraktı.

4 yapıyı kapsayan şu sahneye yoğunlaşalım:

İlki ‘Faydalı Suriye’ olup başkent Şam’ın yanı sıra orta ve sahil bölgeleri kapsamaktadır. Bu bölgeleri rejim güçleri ile müttefikleri Ruslar ve İranlılar kontrol etmektedir.

İkincisi, Fırat Nehri’nin doğusundan Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) ve ABD tarafından desteklenen YPG’ye bağlı Kamışlı’ya kadar uzanmaktadır.

Üçüncüsü, herkesin, silahlı İslamist muhalif grupların burada toplanması konusunda ittifak etmesinin ardından Türkiye’nin kontrolünde olan İdlib ile Halep, Hama ve Lazkiye’nin kırsal kesimini kapsamaktadır.

Dördüncüsü ise Dera ve Kuneytra şehirlerinin en önemli sınır kasabalarını içermektedir. Buralarda ABD ve Ürdün’ün koordinatörlüğünde Özgür Suriye Ordusu’ndan (ÖSO) gruplar yer almaktadır. Bunun yanı sıra çöl ve Suriye’nin doğusu arasında hareket eden sözde DEAŞ devletinden kalma küçük emirlikler ve cepler var. Ayrıca İran’ın Şii mezarları korumak ya da Irak, Suriye ve Lübnan arasında güvenli bir karayolu garantilemek bahanesiyle el koyduğu noktalar bulunmaktadır.

Bölme ve nüfuz paylaşımı arasındaki mesafeyi ve farkları istikrar yönünde korumaya, yapısal ve dışsal bakımdan bölme ve nüfuz paylaşımının siyasi meşruiyete ihtiyaç duymasına rağmen politikayı küçümseyen bir rejimle başlayan iç uzantılar ve destekler olmasaydı, nüfuz paylaşımı gerçekleşmezdi. Rejimin kurmayları, bencil çıkarlarını savunmak için en çirkin öldürme araç-gereçleri ve en kapsamlı mezhepsel kışkırtmaları kullanmak suretiyle yol açacağı kayıpları, tahribatı, küçük düşürücü bağlılıkları, toplumdaki derin çatlaklıkları ve bozuklukları göz önünde bulundurmadan, dışarıdan farklı destekler getirdi. Ayrıca dış planlarla bağlantılı ayrılıkçı girişimler ve ülkeyi aşan, Suriye halkının devrimini yok eden, tarihi çeşitliliği ve farklılığı hesaba katmadan küçük devletler ve İslami emirlikler kuran dini gruplar ortaya çıktı.

Suriye devletinin halen yeni bir devlet olduğunu, toplumda demokratik bir sözleşmeye dayanan ve ülkenin istikrarlı olmasını sağlayan güçlü ve kapsamlı bir kimliğin yerleşmediğini itiraf ediyoruz. Arka arkaya gelen despot yönetimlerin; ülkenin yapısını bozduğunu, baskı ve ayrımcılık yöntemlerinden, mezhepsel ve aşiret bağlarından destek alarak toplumu parçalanmış kimliklere dönüştürdüğünü itiraf ediyoruz. Buna rağmen biz, medeniyetiyle ve farklı oluşumların bir arada yaşamasıyla Suriye’nin köklü bir ülke olduğunu da itiraf etmeliyiz. Ayrımcılık ve bölünme duygularına karşı koymak için ulusal parçalanmaya üstün gelen Filistin meselesi ve Arap Birliği gibi Suriye halkının tarihi olarak büyük görevler etrafında birleştiği yapısal nedenlerin olduğunu da itiraf etmeliyiz. Farklı dini ve etnik oluşumlarıyla Suriye halkı, devletlerini ve modern tarihlerini inşa etmede birleştirici bir rol oynadı. Suriyeliler, ulusal partilere diğer her şeyden daha çok bağlandılar. Ayrıca onlar, ülkelerini bölme konusunda Fransa’nın sömürge projesini boşa çıkararak manda yönetimi altında ülkelerini tek bir yapı olarak muhafaza ettiler ve bağımsızlığa kavuştular. Suriyeliler, geçmişteki zorluklarda birlik ve bütünlüklerini koruyarak sıkıntılı yılların ardından acıya katlandılar. Bugün ise Suriyelileri, kontrolsüz şiddetin, göç yerlerinde ve sığınma ülkelerindeki ortak sıkıntıların neden olduğu sonuçlar birleştirmektedir. Aynı şekilde belirsiz mevcut durum ve daha kötülerine açık bir gelecek hakkında endişelenmek ve kaygılanmak da onları bir araya getirmektedir.

Dış odakların, nüfuz paylaşımının Suriye’yi bölünmenin eşiğine getireceğini bilmeleri yukarıda söylenenleri desteklemektedir. Bölmenin, ateşkese ve çatışmasızlığa götürmeyeceği gerçeği dış odakları kışkırtmaktadır. Aksine parçalamanın maliyeti, tarafların bağlı olduğu yapıyı korumaya çalışacaklarından dolayı pahalıya mal olacaktır. Daha da önemlisi mezhepsel ve etnik temellere dayalı parçalama projesi, dini ve etnik oluşumların etkisiyle komşu ülkelere yansımadan mümkün değildir. Amaç, bölgedeki haritaların yeniden çizilmesine, bölgesel ve küresel çıkarlara ağır zararlar verdirmeye kapı aralayarak en kötünün meydana gelmesine, parçalamanın barışa ve istikrara değil de mezhepsel-etnik düşmanlıklara ve ayrılıkçı eğilimlere götürmesine neden olmaktır. Bu da uluslararası toplumun Irak’ın kuzeyinde Kürtlerin siyasi bağımsızlığını devamlı engellemesinin yanı sıra 1975-1990 iç savaşındaki Lübnan ve 2003 Amerikan savaşının ardından Irak gibi farklı dönemlerde parçalamanın kolay olduğu doğu ülkelerini bölme girişimlerini neden kabul etmediğini açıklamaktadır. Bölmek, İsrail’in güvenliğine zarar verirse ve Filistin meselesine Hamas Hareketi gibi dini bir perspektiften bakan radikal cihatçı grupları İsrail’in çevresine getirirse durum nasıl olacak?

Suriye ulusal kimliğini inşa etmeyi, dış stratejik hesapları ve bu ülkeyi kesin bir şekilde parçalayıp bölme birikimlerini kontrol etmek gerekli bir şarttır. Fakat ülkenin bütünlüğünü savunan ve kontrolsüz şiddetin neden olduğu çatlakları azaltmak için demokrasi ve insan hakları değerlerinden ve denenmiş yöntem olmasından dolayı geçici adalet yönteminden destek alarak, suçluları yargılayarak ve mağdurlara adil davranarak, ülkeyi sağlıklı temeller üzerinde yeniden inşa etmek isteyen siyasi ve sivil iç güçler ortaya çıkmadığı zaman bu, yetersiz bir şart olarak kalmaya devam edecektir. Belki de kanlı Suriye Devrimi’nin verdiği en önemli ders, vatanın; zorba ve despot güçlerin pekiştirdiği küçük düşürücü bir aidiyet ve toplum değil de onur ve özgürlük diyarı olmasıdır.