The Atlantic dergisi son sayısında yayınladığı bir raporda, El-Kaide’nin son yıllarda yaşadığı sıkıntıların ardından kendisini yeniden inşa ettiğini iddia etti.
Dergi, 80’li yıllarda Usame bin Ladin tarafından kurulan örgütün bu başarısının, İran yardımıyla gerçekleştiğine dikkat çekti. Söz konusu rapor, El Kaide örgütü üyeleri ve Usame bin Ladin’in aile fertleriyle yapılan görüşmelere dikkat çekerken, taraflar arasında bir el sıkışma veya anlaşmanın var olduğu sonucuna vardı. Raporda ayrıca, İran’ın, söz konusu terör örgütünün kariyerinin ikinci aşamasını güçlendirmeye izin verdiğini kaydedildi.
The Atlantic, DEAŞ terör örgütünün çöküş dönemine ve Suriye- Irak’taki kalelerini kaybetmesine de dikkat çekerek, eski bir terör örgütünün kendisini sessizce inşa ettiğini vurguladı. Dergi, Batı’daki tüm terörle mücadele kuruluşlarına rağmen, El Kaide’nin, İran’la el sıkışarak bir toparlanma yaşadığını belirtti.
ABD’li derginin yayınladığı rapor, yüzbinlerce gizli belgenin ABD istihbaratı tarafından kamuyla paylaşılmasından günler sonra geldi. Belgeler, Usame bin Ladin’in 2011 yılında Pakistan’ın Abbottabad şehrinde öldürülmesi sırasında evinde ABD’li komutanlarca ele geçirilmişti.
Belgelerin bazıları, tarafların bazen yaptığı karşılıklı eleştirilere rağmen El Kaide’nin İran Devrim Muhafızları ile kurduğu gizli ilişkileri kapsarken, belgelerden biri, El Kaide lideri Hamza bin Ladin’in İran’da saklandığını ve orada evlendiğini içeriyor.
The Atlantic’in yayınladığı raporda en dikkat çekici inceleme ise, El Kaide ve İran’daki derin devlet temsilcileri arasında 20 yılı aşkın bir süre önce yapılması öngörülen bir anlaşmaya dair girişimler ve İran’ın eski ABD Başkanı George W. Bush döneminde yeniden toparlanması oldu. Dergi, o sıralarda İran’la iletişim kanalının bir parçası olan Dışişleri Bakanlığı ve Beyaz Saray’dan iki eski sorumlu hakkında, dönemin başkan yardımcısı Dick Cheney’in ofisinin El Kaide’nin İran’la ilişkisi hususunda herhangi bir adım atılmamasını istediğini aktardı. Nitekim bu adıma dair, Saddam Hüseyin’in devrilmesini engelleyeceği korkuları hâkimdi. Bu bağlamda El Kaide’ye sponsorluk etme ve imha silahlarının tamamını gizlemeye dayalı bir kampanya yürütüldü. Dergide belirtilene göre, Cheney’in ofisinin İran ve Afganistan’a ABD’li elçilerle haber gönderdiği ve Irak meselesinin sonlandırılması gerektiği bildirildi. Bu bağlamda İran, ikinci hedef olarak kalacaktı.
Dergi ayrıca, El Kaide’nin ileri gelen liderlerinden Ebu Hafs el-Moritani olarak da bilinen Mahfuz Velid el-Valid’in, 19 Aralık 2001 yılında İran’a gittiğini belirtti.
Afganistan’daki Taliban hâkimiyetinin ABD tarafından yıkıldığı dönemde, Usame bin Ladin’in Tora Bora Dağlarına, el-Moritani’nin ise Pakistan’da bir otobüsle, İran sınırına kaçtığı ifade edildi. Dergide, el-Moritani’nin İranlı yetkilileri, El-Kaide liderleri ve Bin Ladin’in ailesinin korunması için bir sığınak sağlamaya ikna etmeye çalıştığı da ifade edildi.
Ebu Hafs el-Moritani’nin İran’la ilişkisi, 1995 yılına dayanıyor. Zira Usame bin Ladin, Saddam Hüseyin’in yardım taleplerini reddetmesinden sonra el-Moritani’yi El-Kaide için destek araması hususunda Tahran’a göndermişti.
El-Moritani’ye göre, Devrim Muhafızlarının Kudüs Gücü, El Kaide’nin bu talebine karşı açıktı. Öyle ki, örgütün unsurları, 1995 yılında Lübnan’ın Bekaa bölgesinde Devrim Muhafızları tarafından düzenlenen ve Hizbullah tarafından yönetilen eğitim kampına katılmaya davet edildi. Kampa katılanlar, patlayıcıların nasıl hazırlanacağı üzerine incelemeler yürütüyordu. Söz konusu incelemeler, 2003’teki Irak işgalinden sonra ABD mekanizmalarına karşı etkili olduğunu ispatlamıştır.
El-Moritani, 2001 yılında İran’ın kapısına yeniden gitti. Bu bağlamda Kudüs Gücü unsurlarıyla bir araya gelerek, Komutan Kasım Süleymani ile bir toplantı gerçekleştirdi. Dergiye göre, Tahran o dönemde El-Kaide’yi destekleme konusunda tam bir kararlılık göstermedi. Öyle ki ABD’nin, Irak işgaline yönelik hazırlıklarını tamamlamasının ardından gözlerini kendi tarafına çevireceğinden dolayı endişeliydi.
The Atlantic, Kudüs Gücü’nün El Kaide liderlerine güvenli bir sığınak sağlama yolunda bir plan uyguladığını da belirtti. Bu bağlamda el-Moritani, Belucistan’daki örgüt liderleriyle temas kurarak, İran’a gitmeye başladılar. İlk aşama, El Kaide üyelerinin eşleri ve kızlarını kapsarken, sonrasında örgüte katılan yüzlerce gönüllü İran’a akın etti. Kadınlar, Tahran’da lüks bir otelde konaklarken, eşleri ve bekâr örgüt üyeleri de, aynı caddede farklı bir otelde bulunuyorlardı. İranlılar, El Kaideli misafirlerine, onları Iraklı mülteciler olarak tanımladıkları sahte seyahat belgeleri verirken, örgütün bazı üyelerine de farkı ülkelere seyahat etmelerine yardım etti.
Dergiye göre, 2002 yazında, El Kaide’nin önde gelen liderleri, İran’a gitmeye başladı. El-Moritani’ye göre, İran’da yeniden şekillenen El Kaide’nin askeri konseyi, ilk olarak Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’a 3 bombalı saldırı düzenledi. 2003 yılında yapılan saldırıda, 9’u ABD’li 35 kişi hayatını kaybetti.
ABD dergisi, İranlıların, 2002 yılının ortalarında sınır bölgesinde Usame bin Ladin’in bir eşini ve birçok çocuğunu misafir ettiğini kaydetti. Daha sonra aile, Tahran’ın kuzeyindeki eski Şah’ın saraylarından birine bağlı bir eğitim tesisine taşındı. Ardından Kudüs Gücü, Ebu Musab el-Zerkavi ve Afganistan’dan kaçan unsurlarına kaynak ve silah temin ederek, onları Kürdistan üzerinden Bağdat’a gönderdiler. Nitekim 2003 yılı itibariyle ABD buradan hedef alınmaya başlandı.
2010’da ise, Kudüs Gücü, Bin Ladin ailesinin Tahran’dan ayrılmasına izin verilmesi için El Kaide tarafından baskıya maruz kaldı. Hamza bin Ladin ve annesi, Devrim Muhafızlarından Katar’a gitmek için izin istedi. Ancak İran, Pakistan’a geçişlerinin sağlamayı teklif etti. Nihayetinde Bin Ladin’in eşi, Bin Ladin’in ölümünden kısa bir süre önce, Şubat 2011’de Abbottabad’a ulaştı. Ancak Hamza bin Ladin, Afganistan-Pakistan sınırındaki aşiret bölgelerinde saklanmak için İran’dan ayrıldı.