Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Eleştirilen ama yine de vazgeçilemeyen bir kurum: BM | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Dünyanın en büyük parlamentosu olan BM Genel Kurulu, 193 üyesinin tamamının katılımıyla, daha karmaşık ve zor bir dünya düzenin gölgesinde, New York’ta yıllık toplantısını gerçekleştirdi.

Bu yılki oturum bazı folklorik sahnelere tanıklık etti. Yeni Zelanda Başbakanı yeni doğmuş bebeği ile oturuma katıldı.

ABD Başkanı Donald Trump, 2 ııldan kısa bir sürede tüm ABD yönetimlerinden fazlasını başardığını söylediğinde BM Genel Kurul Salonunda bulunanlar güldüler.

Eski Sovyet lideri Nikita Kruşçev’in, ayakkabısıyla BM Genel Kurulunun konuşma kürsüsüne vurması da eski oturumlara dair unutulmaz sahnelerdendir.

Kuruluşundan 73 yıl sonra dahi bu uluslararası örgütlenmenin gerekli olup olmadığına dair birçok soru Genel Kurulun yıllık oturumlarında ortaya atılabiliyor.

General de Gaulle geçen yüzyılın ortalarında BM Genel Kurulu’nu “gevezelik yapma yeri” olarak nitelemişti.

Uluslararası örgütler, en fazla üyeye sahip bir kuruluş oluşması için üçüncü dünya ülkelerinin bağımsızlık kazanmasına katkı yaptılar ve bunda etkili olan büyük ülkelere devletler topluluğu adı verildi ve bunlar pek tabii ki çoğunluğu elde ettiler.

Çoğunluğu elde etmenin avantajını kullanan bu devletlerin katkısıyla çıkan kararlara diğer büyük devletler itiraz edemediler.

Tıpkı günümüzde BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerin mutlak veto hakkına sahip olması gibi…

Bu bağlamda, 1975 tarihli BM Genel Kurul kararına işaret etmekte fayda var, zira Siyonizm’i ırkçılığın bir çeşidi olarak tanımlamıştı.

Sonrasında ise, ABD’nin çabalarının bir sonucu olarak, BM Genel Kurulu bu kararın iptal edilmesini onayladı.

Bunu da 1991’de kurulan Yeni Dünya Düzeni adına yaptılar. Daha sonra, Filistin davası, BM Genel Kurulunun talebi ve Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’ndan gelen bir görüş doğrultusunda gündeme alındı.

İsrail Hükümeti tarafından Batı Şeria’da inşasına başlanan ve ırkçılığı körükleyen duvar hakkında görüşmeler yapıldı. Zira Uluslararası Mahkeme bu duvarın inşasını gayri meşru ilan etmiş ve uluslararası hukuka aykırı bulmuştu.

ABD Başkanı Donald Trump’ın yaptığı konuşmada OPEC’e saldırması, Nisan-Mayıs 1974’te BM Genel Kurulunun olağandışı 6. toplantısındaki Suudi girişimini bana hatırlattı. Dönemin Petrol ve Maden Kaynakları Bakanı Şeyh Ahmed Zeki Yemani BM’de bir konuşma yapmıştı.

Petrol üreten ülkelerle, gelişmekte olan tüketici ülkelerin, uluslararası işbirliğini tesis etmek için küresel bir toplantı düzenlemesi gerektiğini vurgulamıştı. ‘Hepimiz aynı dünyada yaşıyoruz’ dedikten sonra Peygamber Efendimiz’in (sav) şu hadisini delil getirmişti: “Bir mü’minin mü’mine karşı durumu, parçaları birbirine sımsıkı kenetlenmiş binanın tuğlaları gibidir, Vücudun bir uzvu/parçası hasta olduğu zaman diğer uzuvlar bunu hemen hissederler”

Bugün bizler bu tür örnek girişimlerin neresindeyiz?

BM Güvenlik Konseyi’ndeki büyük güçler, yıllardan beridir tüzüğün değişmesini reddediyorlar.

Özellikle veto hakkının değişmesi gerekiyor.

Almanya ve Japonya gibi büyük ve gelişmiş ülkelerin veto hakkı bulunmamaktadır. Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri dışında hiçbir ülke bu hakkı kullanamıyor. Bu hakkın elde edilmesinin önüne de sürekli engeller konmaktadır.

Arap, Latin ve Afrika bölgesel toplulukları hala bu kurumda temsil edilmiyor. Ayrıca BM Güvenlik Konseyi üyelerinin sayısının artması gerekmektedir.

ABD gibi büyük devletler, küresel hegemonya ve genişleme politikasının bir gereği olarak, BM’nin tüzüklerine bağlı kalmayı her zaman bir zorunluluk olarak görmüyorlar.

BM çerçevesinin dışında çalışmaya her zaman hazırlar. Bunun tipik örneklerini 11 Eylül 2001’deki olaylardan sonra Afganistan’da Taliban’a karşı yürütülen savaşta ve 2003’te Irak’ın işgali esnasında gördük.

Tabii bir de NATO’nun Yugoslavya’yı vurmasını bu bağlamda hatırlayabiliriz zira dünya bu soruna ilgisiz kalmıştı ve Kosova halkını kurtarmak artık insani bir boyut kazanmıştı.

Aynı şey, Rusya Federasyonu hakkında da söylenebilir zira Ukrayna ile ilgili benzer bir durum ortaya çıkmıştı.

Yemen krizi seviyesinde bile benzer şeyler yaşandı, Yemen’in meşru temsilcisi, Birleşmiş Milletleri, Yemen’in içişlerine İran müdahalesini sona erdirmek için gerekli tedbirleri almamakla suçladı. Ve BM Genel Kuruluna bağlı İnsan Hakları Konseyi’nin son raporunu eleştirdi. Ancak Yemen, BM Güvenlik Konseyi kararlarına, özellikle de 2015 yılında alınan 2216 sayılı karara sıkı sıkıya bağlı kalıyor.

Ülkelerin çoğunluğu Birleşmiş Milletler’i eleştirmekte ve tehdit etmektedir ve hatta UNESCO ve İnsan Hakları Konseyi gibi Birleşmiş Milletler sistemine bağlı bazı örgütlerden çekilmekteler. ABD her iki kurumdan da çekilmiştir. Ancak Birleşmiş Milletleri eleştiren ABD ve diğer ülkeler buradan ayrılmaya veya çıkmaya güçleri yetmiyor.

Birleşmiş Milletler’in ciddi başarısızlıklarına, G8 gibi alternatif kurumlar ortaya çıkmasına rağmen, BM, yok sayılabilecek bir kuruluş olmadığı gibi buna alternatif olabilecek bir kurum inşa etmek de oldukça zordur.

Uluslararası bir idare/yönetim oluşturma hayali her zaman olmuştur, ancak gerçekleşmesi zor görünüyor.